Bugün de yine parlak yıldızların ve Dolunay'ın adeta dans ettiği bir akşamdı. Yarın okula gideceğim için çantamı hazırladım ve akşam yemeği yemek için salona indim. Annem ile babamın arası bozuktu, yine. Annem söyleniyordu babam ise kendi kendine konuşup, söylendiğini görünce sinirlenip bağırmaya başlıyordu. 17 yaşında olan ben ve artık her şeyden yorulmuş olan 60 yaşlarındaki ruhum bunu daha fazla kaldıramadı ve bir anda bağırdım, ortaya doğru; "Anlaşamıyorsanız boşanın artık!". Annem ve babam bir süre duraksayıp bana baktıktan sonra babam "Bağırmak senin ne haddine?!" diye yanıtladı sert bir şekilde. Ben de "Sürekli kavga halindesiniz, boşansanız ben de huzur bulurum siz de." diye yanıtladıktan sonra annem araya girerek "İkinizde susun." dedi sakin bir sesle. Ben de babam da sustuk ve ben yemeğimi yiyip odama çıktım.
Kulaklığımı alıp yatağıma uzandım ve en sevdiğim eseri açtım. Gözlerimi kapatıp piyanonun verdiği huzura odaklandım. Olduğum halden memnun olmam gerekiyordu, biliyorum. Nedenini de biliyorum. Çünkü daha kötü durumda olan insanlar var ama yine de ben de yoruldum. Her insan gibi ben de yoruluyorum. Ruhumla birlikte biz de yoruluyoruz. İnsanlar ve ailem beni yoruyor. Ruhsal ve duygusal olarak bu kadar yorulmuş olmak beni fiziksel olarakta yoruyor. Tahmin ettiğinizden daha çok yoruluyorum ve daha fazla şey yaşıyorum.
Her neyse gözlerim kapalı olduğu ve bana en çok huzur veren şey, piyano çaldığı için öylece uyuyakalmışım ve gözümü açtığımda güneş tepedeki Ay'dan kurtulmuş, Ay'ı batırmış ve kendisi yukarıya doğru yükseliyordu. Benim her gece şahit olmak istediğim Dolunay tadını bile çıkaramadan terk etmişti gökyüzündeki yerini. Her sene on iki tane olan Dolunay'ın on ikisini de kaçırmayan ben bu sene sadece on bir tane görebilecektim. Sabaha bu üzücü gerçekle uyanmıştım. Sonra bunu unutmaya çalışıp yataktan kalktım ve kişisel ihtiyaçlarımı halletmek için banyoya yöneldim. Üzerimi değiştirmek için tekrar odama gittim ve çatıdaki penceremden gelen ışıkla Güneş'in gökyüzüne ışıklarını yavaş yavaş yerleştirdiğini anladım. Sonra kahvaltı yapmak adına aşağıya inmek için merdivene yöneldim lâkin aklıma notalarımın ve çaldığım şarkıların notalarının olduğu defteri odamda unuttuğum geldi ve odama gidip aldım sonrasında aşağıya indim.
Garip bir şekilde çok sakin bir ortam vardı. Şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak kahvaltı yapmak için masaya oturdum ve kahvaltımı yapmaya başlayıp hızlıca yedim çünkü okula geç kalıyordum. Kahvaltımı yapıp masadan kalktım ve çantamı hızlıca alıp kapıya doğru hızlı adımlarla gittim. Tam kapıyı açacakken annem ve babam arkamdan "İyi dersler!" diye seslenmişlerdi.
Şaşırmıştım. Onca yıl ben yokmuşum gibi yaşayıp davrandılar. Ve akılları başlarına yeni mi geldi? Ruhum bu denli yaşlanmış, ben bu denli yorulmuşken daha yeni mi geldi? Daha yeni mi gördüler ne denli yorulduğumu? Bu sorular beynimin içinde dönerken ve ben bunları kendimle tartışırken, onları arkam dönük şekilde yanıtladım "Teşekkür ederim." ve kapıyı açıp okula doğru yürümeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şapkalı Çocuk° Jikook (OneShot)
FanfictionŞapkanızı öyle bir geçirin ki, sizi bir daha göremesinler. 14.05.2023