Ben çocukken bir tane komşumuz vardı. Benim yaşlarımdaydı. Lee Mark, ilk aşkım Renjun'un abisi. Bütün vaktimi onunla oyun oynayarak geçirirdim taa ki o güne kadar. Taşınmıştık.
O günden beri Mark'ı ,küçüklük arkadaşımı, bir daha göremememiştim. Aynı şekilde ilk aşkım Renjun'u da. Renjun hele çok güzel birisiydi. Onları ne kadar özlesemde bu özlemim dinmişti. Kendime yeni arkadaşlar edinmiştim. En yakın arkadaşım Haechan, Ev arkadaşım Sicheng, Sıra arkadaşım Xiaojun, Yangyang, Jaehyun, Taeyong...
Xiaojun ile haftanın belli günleri internet kafeye gidip para ve zaman harcardık. Diğer günlerde de Yangyang ile kütüphaneye gidip ders çalışırdık. Benim oraya gitme amacım daha farklıydı ama Yang'ın bunu bilmesine gerek yok şimdilik.
Okula gelip sırama oturduğum zaman masamda her zamanki gibi bir mektup vardı. Açık kırmızı bir zarfın içine konmuştu.
"Yine mi aynı kişiden?"
"Evet."
"Ne yazmış? Göster yoksa bakarım."
Haechan ve Xiaojun beni sorguya çekmeye başlamıştı. Uzun zamandır bu mektuplardan alıyordum ve kimin gönderdiğini bilmiyordum.
"Lütfen bugün dikkatli ol ve seni seviyorum. Yazmış."
"Yaaa yine seviyorum yazmış. Olur bu çocuktan."
"Kendine gel Haechan ben başkasından hoşlanıyorum."
Xiaojun kolunu omzuma atıp beni kendine yaklaştırdı.
"Bugün yine beni ekip Yangyang ile kütüphaneye gideceksin. İtiraf et be dostum artık."
"Evet Yuta. Yoksa valla kanka başkaları kapar gül gibi çocuğu."
"Tamam ulan. İtiraf ediyorum bugün."
Zil çalana kadar biraz daha sohbet ettikten sonra Haechan kendi yerine geçti. Bizde Xiaojun ile hem konuşup hem de dersi dinlemeye başladık.
Okul bittikten sonra kütüphaneye doğru yola çıkmıştım. Kütüphaneye geldiğim zaman Yang'dan mesaj geldiğini gördüm. Bugün ders çalışmaya gelemeyecekti. Bende fırsat bu fırsat diyerek içeriye daldım.
Sevdiceğim her zamanki gibi aynı köşeye oturmuş kitap okuyordu. Sessiz sessiz yanına yaklaşıp omzuna hafifçe dokundum. Bana o güzel gözleri ile soru sorar gibi baktığı zaman kalpten gidecektim neredeyse.
"Bir şey mi diyecektiniz?"
"Aslında evet. Jungwoo değil mi?"
"Evet, ve sizde?"
"Yuta ben de."
"Memnun oldum Yuta."
İsmimi çok tatlı bir şekilde söylediği zaman yanaklarına yapışmamak için kendimi çok zor tuttum.
"Sana bir şey demek istiyorum ama lütfen yanlış anlama."
"Bu diyeceğin şeye bağlı ama elimden geleni yaparım."
"Ben senden hoşlanıyorum."
Ben cümlemi tamamladığım gibi rafların arkasında bir kitabın yere düşme sesi geldi. Çok umursamadan devam ettim.
"Yani tam hoşlanmak demek istemem, seni beğeniyorum. Rahatsız olursan anlarım."
Jungwoo şaşkınlığını atlattıktan sonra elini omzuma koydu. Ben de yüzüne bakmaya cesaret edemediğim için elini inceliyordum.
"Yuta, sana karşı dürüst olacağım. Seni fazla tanımıyorum. Hatta hiç tanımıyorum demek daha doğru olur ve bu sene benim sınav senem. Sevgili bu sene istediğim son şey."