Gözlerimin kamaşmasına neden olan bembeyaz ışık çok kuvvetliydi. Önümü göremiyordum, başımı oynatmaya çalışşam da nafileydi. Sanki kafamı yattığım yere çivilemişlerdi. Kollarımı oynatamıyordum. Hiçbir yerimi oynatamadığımı fark ettim. Felç geçirmiş gibiydim. Bu bembeyaz ışık bana ameliyat odalarını anımsatıyordu. Yavaş yavaş içim ürpermeye başladı. Korkudan titreyemiyordum bile. Bedenim uyuşmuştu. Gözlerimde oluşan kaygıyı kendim bile tahmin edebiliyordum. Gözlerim koskocaman açılmıştı. Gözlerim ışıktan acısa bile elimde değildi çünkü korkuyordum. Nerede olduğumu ve bana ne olacağını bilmiyor oluşum buna ön ayak oluyordu.
Etraftan çok yavaş yürüyen birinin adım sesleri duyulmaya başladı. O kadar yavaş yürüyordu ki bu adımları korkumu daha da arttırıyordu. Tak tak tak... Yere düşen bir metal sesiyle irkildim. Bu metal düştükten bir süre sonra ayak sesleri devam etmeye başladı. Bağırmaya çalışıyordum ama sesim çıkmıyordu. Göz yaşlarımın yanaklarımdan yavaş yavaş süzüldüğünü fark ettim. Soğuktan kaskatı kesilmiş olan yanaklarım yüzünden göz yaşlarımın sıcaklığını parmaklarımın ucuna kadar hissediyordum. Adım sesleri yavaşça yaklaşıyordu. Korkuyu doruklarına kadar hissettiğime emindim. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar çok korkmamıştım.
Yanıma gelen kişi ışığı gözlerimin önünden çekti. Kamaşan gözlerim ilk saniyelerde hiçbir şey göremedi. Yavaş yavaş netleşen görüntü bana daha da korku verdi. Bembeyaz bir tavan vardı. Lakin tavanın en tepesinde siyah bir daire vardı.
"Lütfen korkma. Çok kısa bir işlem olacak, tek umudumuz sensin. İnsan ırkı sana minnettar olacak. Bütün tarih kitaplarında adın geçecek. Gurur duymalısın." Adamın sesi çok kalındı. Kalın olmasına rağmen sesi inceden titriyordu. Tüylerimin ürperdiğini hissediyordum. Elinde bir şırınga olduğunu fark ettiğimde ruhum bedenimin içinden çıkaıyormuş gibi içim titredi. Hareket etmeye ve adamı durdurmaya çalıştım. Adam çok büyük bir soğukkanlılıkla şırıngayı koluma soktu. Acıyı hissettim ancak bu acı korkumun yanında hiçbir şeydi. Tam o sırada arkadan bir kadın sesi duyuldu.
"Derhal operasyonu durdurun!" Kadın imdadıma yetişmişti. Neler olduğunu anlayamıyordum. "Ne diyorsunuz Frau Roderika, saçmalamayın. Tek şansımız bu, siz de bunu biliyorsunuz." Adamın sesi titriyordu.
"Ben sizin üstünüzüm. Haddinizi biliniz. Operasyonu durdurmanızı emrediyorum. Lafımı ikiletmeyiniz." Kadın bu sözlerini söylerken çok tehditkardı. Diksiyonu o kadar iyiydi ki bu korkuma rağmen bu diksiyonun mükemmelliği karşısında ister istemez etkilendim. Birkaç ızdırap gibi geçen saniyenin sonunda şırınganın bedenimden çıkarıldığını hissettim.
Adam koşar adımlarla uzaklaştı ve kadının yanına ulaştı. Kadınla konuşmaya başladı. "Frau Roderika, anlamıyorsunuz. Ben bu araştırmanın başındaki doktorum, ve sizin de çok iyi bildiğiniz gibi..." Kadın daha fazla dayanamayarak adamın sözünü kesti. "Doktor bey, ikiletmemenizi söylemiştim ama ikilettiniz. Bu saygısızlığınızı ve bu lakaytlığınızı görmezden geleceğimi zannetmiyorsunuz umarım." Sesi olağanüstüydü. Adam yalvarıyordu, adeta kadının dizlerine kapanmıştı. "Olmaz, izin veremem." dedi en sonunda çok kararlı bir sesle. "Bu operasyonu durdurmanıza izin veremem."
Yanıma dönüp kadının yüzünü görmek istiyordum. Bu büyüleyici ses kime aitti ve neden beni kurtarmaya çalışıyordu merak ediyordum. Ama hala hareket edemiyordum.
Kadın derin bir nefes aldı. "Ah ama canım kaç kere söylemem gerekiyor size? İ-zin ver-mi-yo-rum." Adam bu sözlere karşın ağlamaya başladı. Kadının bahsettiği operasyon onun için çok önemli olmalıydı. Adama acımaya başlamıştım ama operasyonun yapılacağı insan bendim ve bu durumu daha farklı kılıyordu. Kadının, adamı durdurması için tanrıya yalvarıyordum. Kadın dayanamıyordu bu ağlamaya. Oflamayave iç çekmeye başladı. Biraz sonra çok sert ve sinirli bir ses tonuyla "Yeter! Bu zırlamanıza daha fazla katlanamam. Abartmaya başladınız." dedi ve bir silah sesi duyuldu. Bu silah sesiyle tüylerim diken diken oldu. Vücudum titremeye başladı. Korkuyordum. Bu silah sesi birinin öldüğü anlamına mı geliyordu yoksa? Yanımda bir cinayet mi işlenmişti az önce?
Az önceki gibi adım sesleriyle ağlamaya başladım tekrardan. Bu ayak sesleri adamınkilere tam benzemiyordu. Galiba farklı biriydi bu. O kadın olabilirdi. Adım seslerinin sahibi yanıma geldi, birkaç saniye bekledikten sonra "Küçük bebeğim, sen bundan daha fazlasını hak ediyorsun." dedi. Evet bu sesin sahibi az önceki kadındı ve şimdi gelmiş benimle konuşuyordu! Bu demek oluyordu ki adam ölmüştü. Hem de bu kadın tarafından öldürülmüştü. Kadın fazla soğukkanlıydı. Bu cinayet işini hayatında kaç defa yapmıştı? İlk kez birini öldürmüş biri bu kadar rahat ve sakin davranıyor olamazdı.
Saçlarımı okşamaya başladı. Az önce birini öldürmüş olmasına rağmen bana çok şefkatli davranıyordu. Eline bir şırınga aldı. Bunun az önceki şırınga olduğunu düşünerek irkildim. Sanırsam benim korkmuş gözlerimi fark ederek güldü. "Merak etme, bu şırıngada başka bir şey var. Az önceki şırınga değil. Ben o kötü doktorlar gibi değilim. İyi biriyim ve sen de iyi olacaksın."
Az da olsa rahatladım. Kadının şefkatli sesi bana anne sıcaklığı veriyordu. Bu kadına güvenebilirdim. Kadın yüzüme doğru yakınlaştı. Bembeyaz bir teni vardı. Hatta neredeyse vampir teni kadar beyazdı. Kıpkırmızı dudaklarını gördüm. Dudağının yanında minik bir ben vardı, gülümsüyordu. Gözlerini göremedim. Ah bu kadının gözlerini ne çok görmek isterdim. Az önceki ölen adama karşı bu kadar soğukkanlı olup bana fazlasıyla sıcakkanlı yaklaşan bu kadının gözlerinde ne göreceğimi çok merak ediyordum.
Alnımdan öptü ve göz yaşlarımı yavaşça sildi. Hareketleri çok yumuşak ve sakindi. "Seni bu iğrenç operasyon için harcamalarını istemedim. Sen de beni üzmelerini istemezsin değil mi?" Yavaşça başımı salladım. O an, artık hareket edebildiğimi fark ettim. Başımı yana döndürüp kadının yüzüne bakmaya çalıştım fakat hareketlerim o kadar ağırdı ki ben kafamı döndürene kadar kadın şırıngayı derime soktu ve içindekini enjekte etti. Bunları yaparken saçımı okşamaya da devam etti. Hafiften gülerek "Yüzüme mi bakmaya çalışıyorsun?" dedi. Cevap vermeye çalıştım ama veremedim.
"Lütfen kendini yorma. Beni bol bol göreceksin zaten, şimdi sadece dinlen. Sana ihtiyacım var. Ne dersem onu yap tamam mı? Emin ol, burada sadece seni düşünen tek kişi ben olacağım. Kendini iğrenç bir dünyanın içinde bulmaya hazır ol." Bunları söylerkenki ses tonu daha farklıydı. Sanki beni uyarmaya çalışıyordu, anlamak o an benim için zordu.
Bir şarkı mırıldanıyordu. Ne dediğini tam anlayamıyordum. Gözlerim kapanmaya ve yorgun hissetmeye başlamıştım. Vücudum ağırlaşıyordu. Kadın göz kapaklarım tamamen kapanana kadar şarkıyı mırıldanmaya devam etti. Sesi çok güzeldi. Keşke şarkının sözlerini duyabilseydim ama sadece kendi düşüncelerimi duyabiliyordum. Kadının yumuşak dokunuşlarını hissediyordum. Daha sonra yorgunluğum daha da arttı. O an düşünebildiğim tek şey bu büyüleyici sesi sabaha kadar dinleyebilecek olmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ OLAN: umut
Science FictionDünya üzerinde bir virüs vardır. Doktorlar ve bilim insanları bir çözüm yolu ararlar. Enfekte olanlardan arınmış bir tesis vardır ve burada insanlar yaşamaya çalışır. Ancak içeride farklı şeyler dönmektedir. Baş karakterimiz Ece bir anda kendini bur...