XXVI

8K 954 1.2K
                                    

"Jimin?"

Pekala, aklımdaki tüm belirsizlikleri bir kenara bırakıp şu an kapısında durduğum kişiye bir açıklama yapmam gerekiyordu ama sanki ses tellerim benden alınmıştı.

Gerçekten çocukça gelebilir ama evde biri olduğuna inandırmıştım kendimi. Bu bir nevi hayal kırıklığına uğramamak içindi, “biliyordum zaten” diyebilmem içindi.

Yoongi'nin saçları dağınıktı ve dizlerinin hemen üzerinde bir şortu vardı, mayışmış olduğu kalın ses tonundan belliydi ve gözleri son derece şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ben..." alt dudağımı dişledim ve etrafa bakındım. Arabada düşündüğüm onca bahane birden yok olmuştu. "Geldim işte."

Yoongi birkaç saniye gözlerime baktı ve ben o an bacaklarımın beni taşıyamadığını düşündüm. Kalbim haddinden fazla hızlıydı ve neden bu kadar heyecanlandığımı da bilmiyordum işte.

"İçeri gel." kapının önünden çekilip içeriyi işaret ettiğinde gergin adımlarla içeri geçtim ve evinin kokusunu soludum. Küçüklükten beri her evin kokusunun farklı olduğunu düşünürüm, bu yapılan temizlik ve benzeri şeylerden ötürü değil bence. Sadece derslere nasıl renk veriyorsam, evlere de öyle koku veriyorum.

Yoongi'nin evi onun parfümü kokardı. Yoongi'nin parfümünü çok severdim ve bu yüzden o koku aradan uzun zaman geçse bile kendini belli etti.

"Sadece sen mi varsın?" saçma sorumu çekinerek sorduğumda kaşları çatıldı ve etrafına bakındı.

"Evet, gecenin bir yarısı neden evimde biri olsun?" şu an onun evinde olduğum gerçeğini göz ardı ederek salonuna doğru adımladım. Ne yaptığımı düşünmeyecek ve içimden geleni yapacaktım.

"Karnın aç mı, bir şeyler hazırlamamı ister misin?" başımı olumsuz anlamda salladım ve çift kişilik asker yeşili koltuğuna oturdum. Ellerim ve ayaklarım buz kesmişti.

O da yanıma oturup kumandayı eline aldığında odaklandığım tek şey yanımda oturuyor olması ve kokusunu duymamdı. Aslında içimden sadece ona sarılıp uyumak geçiyordu ama ilk adımı atmak benim için zordu.

Ve o ilk adımı bana bırakıyordu.

"Film öner o zaman." televizyonda bir şeylerle ilgilenirken konuştuğunda sanki her şey normalmiş gibi davranması garibime gitti.

"Neden geldiğimi sormayacak mısın?" dediğimde bakışlarını kısa bir süreliğine televizyondan ayırıp bana baktı.

"Neden geldiğini biliyorum." bir şey demedim ve ortalığa bir sessizliğin hakim olmasına sebep oldum. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum.

"Saat geç oldu, gece burada kal. Dolabımdan kıyafet veririm." elleriyle koltuktan destek alarak ayaklandı. "Yemek hazırlayalım sana."

"Aç değilim ki!" beni dinlemeden mutfağa doğru adımladığında arkasından gitmek yerine ilk olarak odasına gittim, şortlarından birini üstüme geçirdim ve beyaz bir tişört giydim. Rahatlığa önem veriyordum ve Yoongi'nin kokusu beni mayıştırmıştı.

Mutfağa gittiğimde sebze yıkadığını görüp mutfağın ortasında duran masaya, masa mı denir bilmiyorum aslında, sandalyeyi çekip oturdum ve onu izlemeye başladım.

Onu düşünmeye devam ettikçe kalbim hızlanıyordu ve ona daha da yakın olmak istiyordum. Bu yüzden birkaç dakika içerisinde oturduğum yerden kalktım ve yanına geldim. Kestiği sebzeleri izliyordum. O'ysa hareketlerimi sorgulamıyor, tepki vermiyordu.

Titrek bir nefes verdiğimde gözümün dolduğunu fark ettim. Ağlamama şaşırdım ve ağlamamak için kendimi tuttum. Başkalarının yanında ağlamaktan nefret ederim, küçükken ailemin yaşattığı birkaç şeyden kaynaklı olduğunun farkındayım ama bunları düşünmek bile istemiyorum.

you know Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin