"Kırmızılı.."
Akın Hancıoğlu'nun anlatımı ile..
Yanımda oturan ağalarla konuşurken önümdeki yemeği yiyordum. Babamla birlikte oturduğumuzda bir arsa üzerinde konuştuklarında birkaç aydır hem buradakilerle uğraşıyordum. Hemde sadece ailemizin bildiği yasa dışı işler ile uğraşıyordum. Kendimi fazlasıyla yorgun hissederken etrafa selam verip kalktım. Terasta yediğimiz için içeri geçtiğimde yemek yiyen kadınlar beni görünce ayaklanıp yöresel kıyaferlerinde açılan yerlerini kapatıyorlardı.
"Ne istemiştiniz ağam?"
Elimi kaldırıp yok bir şey diyip yanlarından geçip gitmiştim. Genç kadınlar hayranlıkla baktıklarında üç katlı olan evin merdivenlerden çoktan inmiştim. İstanbul'un bilinen mekanlarında olan bir partiye davetliydim, genelde böyle partilere çok az katılırdım. Çok az kişinin olduğu bir kır partisiydi. Benim tüm karanlık taraflarımı bastıran, asil ve hafif bir takım elbiseyle partiye gelmiştim. Arabadan inip etrafa baktım ve telefonumu çıkarıp korumalara gelmelerine gerek olmadığını söyledim. Erken geldiğim için daha kimse yoktu arabama yaslanıp puromu içerken doğayı ve sessizliği izlemeye başladım. Parti sahibin burda olduğunu biliyordum yalnız değildim tabi ki koskoca ormanda. Sadece insanlara aldırış etmeden kafamı dinliyordum.
Bir kaç saatin ardından kafamda dönen onlarca düşüncelerden sonra partiye gelenlerle selamlaşıp biraz muhabbet söhbetten sonra bir kenara çekilmiştim. Bir saattir boş insanlarla gereksiz konuşmalar yapmak sıkmıştı herhalde. Kim olsa sıkılmaz? Yeniden arabama yaslanıp bir kolumu Range Roverden sarkıtırken diğer elimi cebimde tutuyordum ve ayağındaki topukluyla kırmızı elbisesinde yürüyemeyen kızı fark etmiştim. Aldırış etmiyip umursamaz bir biçimde onu izliyordum. Hareketleri istemsizce yüzümü güldürdüğünde kendime gelmem gerektiğini anladım. Bu neydi şimdi? Uzun süredir gülmeyen adam saçma sapan bir kıza mı gülmüştü? Tekrar ona baktığımda topuklu ayakkabılarını çıkarmış havuz kenarına doğru yürüyordu. Öylece koltuğa kendini bırakıvermişti. İçimde garip şeyler hissetirmeye başladığında tekrardan sırıtarak onu bir kaç saniye izledim. Tekrardan puromu yakıp dudaklarımın arasına koydum ve geçip tam karşına oturmuştum bunu ben yapmıyordum. Bunu bana bedenim yapıyordu. Oturduğum an bir iş adamı götüme yapışmıştı. Hizmetçi ise kokteyl taşıyordu, uzanıp hizmetlinin ona getirmekte olduğu kokteyli aldım ve adama küçük bir bakış attıktan sonra kokteylden bir yudum aldım.
Alin Atay'ın Anlatımı ile..
Onca yıl babamın sayesinde New York'ta okuyan 18 yaşında bir gençtim. Okulumun her zaman verdiği yarı yıl tatillerin den biriydi. O sıra da onca yıl büyüdüğüm semte İstanbul'a gelmeye karar vermiştim. Bunu genellikle sıklıkla yapsam da memleketimi, ailemi burayı özlüyordum. Akşam 20.30 gibi İstanbul'da olduğumda babam beni almaya gelmişti. Yolda giderken bir kaç saçma konu konuşmuştuk. Ailemi sevsem de bazen onlardan nefret ediyordum. Bana bu baskıcı hayatı yaşattıları için.. her şeyime karıştıkları için. Babam bir iş adamıydı, genellikle kendisine bay David denilmesini isterdi. Bu kurala biz bile uyuyorduk. Gelir gelmez sıkmaya çoktan başlamıştı.. İstanbul'un elit sokaklarından olan mekanlarında, bir partiye onun yerine gitmemi istiyordu. Bunu istemsizce kabul etmek zorunda kalmıştım. Eve geldiğimizde sadece annemle az bir süre konuştuktan sonra odama çıktım. Bir an önce hazırlanıp, partiye gitmem gerekiyordu. Pek umrumda olmasa da güzel gözükmem gerekiyordu. Aynanın karşısına geçtiğimde ne kadar vasat bir durumda olduğumu görmüştüm. Dolaptan kırmızı, mini bir elbise çıkarıp giymiştim. Saçlarımı ise sadece salıp, taradım. Durumum daha iyi gözüktüğünde hafif bir maykaj ve parfüm sıkıp saate bakmakla yetindim. Bunları yaparken bile geç kalmıştım. Babamın adamları aşağı iner inmez arabaya binip, partiye gitmemi sağlayınca bu aptal topuklu ayakkabılarım ile partiye değişik adımlar ile yürüyordum. Gülünç gözüktüğümü bilsem de pek insan olmadığını farketmiştim. Fazla içerilere karışmak istemedim. Hemen durup gitmeyi düşünüyordum. Ayakkabılar daha fazla rahatsız etmeye başladığında dayanamayıp, çıkardım. İçeri karışmadan rezil olsam bile umrumda değildi? Beni bir daha görecek değillerdi. Artık daha rahat bir şekilde yürüyerek havuzun kenarında olan koltuklardan birine kendimi attım. Yayılarak oturuyordum. Hizmetliyi gördüğüm gibi ondan bir kokteyl sipariş etmiştim. O ise bana son kokteyli ve şanslı olduğumu söylemişti. Gülümsemiştim.. aslında kokteyl en sevdiğim içeceklerden biriydi. Çünkü bunu babam görse asla izin vermezdi. Ben de onun olmadığı zamanlarda içerdim ve yine şanslı günümdeydim ki içmek için şans kazanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK GÖLGENİN İÇİNDE AŞK
RomanceAslında size şu anlık bir açıklamam yok. Çünkü bu benim ilk kitabım olacak. Yetenekli biri miyim değil miyim bilmem. Ben sadece 15 yaşında ki biriyim. Sizinle burda zamanla olacağım ve hikaye hakkında daha çok bilgiler vereceğim. Tabi ki beğenilir i...