İtalik yazıları özet gibi düşünün
___
Jeongin, aynı diğer insanlar gibiydi. Yemek yer, okula gider, arkadaşlarıyla takılırdı. Fakat onu diğer insanlardan ayıran bir özellik vardı, özel bir özellik. Jeongin, her zaman boyunun etrafına yeşil bir kurdele takardı. Diğer insanlar bunu fark ettiklerinde, Jeongin'e sorsalar da bir cevap alamamışlardı. Bu yüzden bir daha sormamışlardı.
Bir gün Hyunjin isimli bir çocukla tanıştı. Çocuk epey yakışıklı ve güler yüzlüydü. Onunla arkadaş, yakın arkadaş oldular. Yedikleri içtikleri ayrı gitmezdi. Okula birlikte yürürlerdi, okuldan eve birlikte yürürlerdi. Bazen birbirlerinin evinde kalırlardı.
Hyunjin Jeongin'i, Jeongin ise Hyunjin'i severdi. Bir gün Hyunjin Jeongin'e "Neden her zaman bu yeşil kurdeleyi takıyorsun?" diye sordu. Jeongin ise "bunu sana söyleyemem" diyerek geçiştirdi ve bu sorunun her zamanki gibi bir daha sorulmayacağını düşündü. Fakat yanılmıştı. Artık ne zaman bir araya gelseler Hyunjin aynı soruyu sorardı, "Neden her zaman bu yeşil kurdeleyi takıyorsun?"
___
En yakın arkadaşım Beomgyu ile sıramda oturuyorduk. Havadan sudan konuşup sabah edemediğimiz kahvaltılarımızı yapıyorduk.
Seul'a Busan'dan nakil olarak gelmiştim, önceki okulum benim için hayli hayli kötüydü. Sırf yeşil bir kurdele taktığım için bana zorbalık yapmışlardı. Kurdeleyi çıkarmam için bana şiddet uygulamış, aşağılamışlardı. Ama burada Beomgyu ile tanışmıştım.
Evet, çok fazla arkadaşım yoktu ama Beomgyu vardı, az ve öz. Oldukça ortak noktamız vardı ve bu işimize yarıyordu.
Neredeyse hiç kavga etmezdik, etsek de minimum iki saate barışırdık. Kavgalarımız da genellikle benim yeşil kurdelem yüzünden olurdu.
En yakın arkadaşım olmasına rağmen ona da söylemiyordum. O da ona güvenmediğimi düşünürdü. Hayır, bu hayatta belki annem, babamdan bile daha çok güveniyordum ona.
Hani derler ya 'bu hayatta babana bile güvenmeyeceksin' ben güveniyordum. Hem de henüz üç yıldır tanıştığım birine. Sırlarımı yaydığını hiç görmedim, her zaman sır tutardı ama bunu söyleyemezdim işte.
"Diğer sınıfta olan kavgayı hatırlıyor musun?" diye sordu elindeki zeytinli poğaçadan koca bir ısırık alırken.
"Evet, ne olmuş?"
"Kavga edenlerden biri bu sınıfa nakil oluyormuş."
"Umarım burada da kavga çıkartmaz, hiç uğraşamam." dedim.
Beomgyu ile poğaça ve meyve sularımızı bitirip -kısaca kahvaltımızı- sıralarımıza geçtik. Öğretmen yüzünden ayrı oturuyorduk.
Oysa ben derslerimde oldukça başarılıydım ve yan yana iken konuşmuyorduk. İkimiz de başarılıydık aslında. Ben geleceğimde iyi bir meslek istediğim için, Beomgyu ise ailesinin zoru ile çalışıyordu.
Ailesi benim ailem aksine zengindi. Ama her zaman oğullarının her yerde adının duyurulmasını istiyorlardı. Choi ismi Kore'de oldukça ünlüydü. Tanrı aşkına, daha ne kadar isimlerinin ünlenmesini istiyorlardı ki?
Zil çaldı, öğretmen içeriye girdi. Arkasından ise uzun sarı saçlı, uzun boylu bir çocuk içeriye girdi. Elmacık kemiğinde morluk, dudağında sanıyorum ki yeni olan ama kurumuş bir yara bulunuyordu. Yine de yakışıklı görünüyordu.
Yüksek ihtimalle Beomgyu'un bahsettiği, diğer sınıflarda kavga eden, nakil öğrenci gelmişti.
"Kendini tanıt ve boş bir yere otur." dedi öğretmen.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
green ribbon
Fanfictionjeongin, boynuna her zaman yeşil bir kurdele takıyordu. oneshot, angst, hyunin. [100523]