Önceliklee angst bir fic
Çok çok çok kısa
Ve size yukarı koyduğum şarkı ile okumanızı tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalaaar•••
İlk aşkın heyecanını hepimiz biliriz değil mi? O hissettiklerinizi asla unutamazsınız. Verdiği mutlulukta, verdiği acıda farklıdır ilk aşkın.
Seungmin tabiki ilk defa aşık olmamıştı ama ilk defa aşık olmuş gibi acemi hissediyordu. O adamın mırıldanışları, söylediği her söz, her bebeğim diyişi... Hepsi mükemmeldi. Ağlayacak derecede mutlu hissettiriyordu o adam.
Uyuyamıyordu Chan. Seungmin'in hissettirdiği güzel hisler ile ilk defa uyumuştu. Annesinden başka onu uyutan birini bulmuştu. Ama sıkılıyordu, bunalıyordu bazen. Sevgi hissetmek onu sıkıyordu. Korkuyor olabilirdi belkide. Ama sürekli istemiyordu bunu.
Seungmin ise tüm sevgisini ona vererek onu mutlu ettiğini düşünüyordu. Bu her şeyini verebileceği adam onun için birçok şey olmuştu. Hayatında öyle bir rolü vardıki Chan'ın.
"Chan?"
"Efendim?"
"Ne olursa olsun, benden uzak kalsan bile seni her daim kalbimin en güzel yerinde taşıyacağım."
Tebessüm etti Chan. Seungminde ona gülümsedi. Sonra kalbinin sıkıştığını hissetti. Çok belli etmesede Chan onun huzursuzlaştığını fark etti. Yinede hiçbir şey demedi. O gün Seungmin erkenden Chan'ın yanından ayrılmıştı. Chan ise o gittikten sonra kalkmamış gecenin geç saatlerine kadar oturmuştu orada. Sadece oturmamış düşünmüştü birçok şeyi. Zaten düşündüğü için uyuyamıyordu ya. Kafası hep doluydu Chan'ın. Kendini hiç düşünmüyordu. Bu yüzden etrafına da pek önem vermiyordu.
Ertesi gün Seungmin buluşmak istemişti. Chan ise onu kırmamış teklifini kabul etmişti ancak dışarı çıkmak istemediği için evine davet etmişti. Seungminde kabul etmiş evine gitmişti. Birlikte gün boyu vakit geçirmişlerdi. Seungmin Chan'ın kucağına çıkmış, Chan da onu sıkıca sarmalamıştı.
Ve sonra bir gün daha bitmişti.
Gün bitti, Chan gitti. Arkasında hiçbir şey bırakmadan çekip gitti. Seungmin yıkıldı. Hiçbir şey hissedemedi ilk. Sonra acı yavaş yavaş geldi kalbine. Ağlayamadı, gözyaşı dökemedi. Sadece hissedemedi, tepki veremedi.
Onsuz birkaç gün geçirdi. Güldü, üzüldü, eğlendi. Ama ağlayamadı. Ağlamadı.
Günler geçti, uzun zaman geçti aradan. Yine ağlayamadı Seungmin. Ve sonra bir gece geldi. Derin bir nefes alıp yutkunarak telefonu aldı. Önceden konuştuklarını okudu, fotoğraflarına baktı. Bunca zamandır içinde tuttuğu ve biriktirdiği her şey patladı. Hıçkıra hıçkıra saatlerce ağladı. Burnunu çekti, kalbinin ağrıdığını hissetti, hatta nefes alamadı... ama durmadı, ağlamaya devam etti. Tüm kinini, öfkesini ve üzüntüsünü... hepsini kustu o gece.
Sonra buldu Chan'ı tekrar. Sevgilisi vardı artık. Önce kırgınlık hissetti, sonra önüne bakmaya çalıştı. Chan ile konuşmaya çalıştı, onunla eskisi gibi olmak istedi. Ama tuttu kendini. Öfkesini yansıttı tabiki. Ama Chan tepkisizdi.
En çokda bu kırıyordu Seungmin'i. Hissedemiyordu. Ondan gelen hiçbir şeyi hissedemiyordu. Yinede sorun değildi Seungmin için.
Sonra...
Sonra hasta olduğunu öğrendi Seungmin. Tüm kalp ağrılarının sebebini öğrendi. Ölecekti. Ölüyordu. Yavaş yavaş yaşam enerjisi tükeniyordu.
Tüm hayatını gözden geçiriyordu. Asla mutlu olamamıştı.
Anaokulunda korktu herkesten. İlkokulda camdan izledi sınıf arkadaşlarını. Ortaokulda tek başına oturdu, herkes ondan nefret etti. Lisede zorbalığa uğradı.
Hepde saf oldu. Korkak oldu. Yağan kardan korktu. Ona dokunmaktan korktu. Temiz ve düzenli oldu. Ama çok güzeldi Seungmin. Bebekkende güzeldi. Hep gülümsedi, gözlerinin içi güldü. Hep çocuksuluğunun verdiği saflığı vardı.
Ve sonra öldü Seungmin. Arkasında Chan'ı bıraktı. Son sevdiği kişiyi bıraktı. Ona ilk olmasada ilki yaşatanı bıraktı.
Onunla birlikte tüm anıları öldü. Gülen gözleri öldü, sevimli tebessümü öldü, kesmeyi sevdiği canlı saçları öldü, ince ve narin parmakları öldü, sesi öldü. Teni soldu, narin bedeni gömüldü.
Her şeyi öldü Seungmin'in.
Chan'ın ise...
Onu bilmiyorum. Bilmeyeceğim.Bunu o söyleyecek.