Pencereden giren güneş ışıkları ve çalan alarm ile uyandı. Boş gözlerle etrafına baktı. Uzun süredir olduğu odayı baştan sona tekrar inceledi. Yatağı, tam pencerenin karşısındaydı. Yatağının sağ ve sol yanında komodinleri, komodinlerinin üzerinde; yerleri asla değişmeyen eşyaları ve çiçekleri vardı. Beyaz renkli duvarlarda birkaç tablo, tabloların yanında ise gardırobu vardı. Başını sağa çevirdiği zaman odasındaki banyoya ve koridora açılan kapı görünüyordu. Sola çevirdiğinde ise bir pencere, pencerenin önünde mavi renkli bir koltuk, koltuğun biraz ilerisinde ise bir masa vardı. Saate baktı, beş dakika sonra kahvaltı saati başlayacaktı. Geç kalmamak için hızlı olması gerekiyordu. İlk önce banyoya girdi ve işlerini halletti. Gardırobun önüne gelip bugün giyeceği kıyafetleri giyindi. Saçlarını her zamanki gibi sıkı bir topuz yaptı. Son olarak, aynada kendisine baktı. Çıkmak için hazır olduğunu anladığı zaman, terliklerini her zaman yaptığı gibi değiştirdi. Odasında giyindiği terlikleri koridora açılan kapının sağ tarafına bıraktı. Koridorda gördüğü arkadaşlarıyla ayaküstü sohbet etti. Kahvaltısını yaptı. Müdür, bugün olacak spor saatinin hocanın işi çıktığı için iptal edildiğini söyledi. Bunun üzerine yemekhanedeki herkes ortak salonda toplandı. Ortak salondaki üçlü koltuğa oturdu. Yanına, kendinden üç hafta sonra buraya gelen bir kadın oturdu. Sanki kafasında yeterince ses yokmuşçasına olanları anlatmaya başladı. Söylediğine göre torunları ve oğlu onu ziyarete gelecekmiş. Durdu ve düşündü. Kendi çocuklarını ve torunlarını görmeyeli ne kadar olmuştu! Ne kadar süredir bu yerde tek başınaydı, hatırlamıyordu bile. Canı sıkıldı, hiçbir şey söylemeden kalktı, odasına gitti. Pencerenin yanındaki koltuğa oturdu, boş gözlerle camdan dışarı bakmaya başladı. Bakıyordu bakmasına ama dışarıda olan şeyleri görüp görmediği muammaydı. Kapısına vuruldu, sanki derin bir uykudan uyanıyormuşçasına bir durgunlukla kapıya döndü. Bu sırada hemşire içeri girmiş, ona doğru ilerliyordu. Anladı, yine ilaç saatiydi. İlaçlarını sorunsuz bir şekilde içti. Eline en küçük oğlunun yeni doğacak çocuğu için ördüğü kazağı aldı. Yaklaşık iki saat onu ördü. Saate baktı, dizisi başlıyordu. Ortak salondaki televizyondan izliyorlardı dizileri. Kaçırmamak için ortak salona indi. Diziden sonra öğlen yemeği saati geldi. Yemeğini yedi, bahçeye çıktı ve biraz dolaştı. Yeni çiçekler ekmişti bahçıvan bahçeye. Güzelliklerini seyretti çiçeklerin. Ayakta durmaktan bacakları ağrıyınca, istemeye istemeye içeri girdi. Yapacak bir şey yoktu. Odasına çıkıp dinlenmeye karar verdi. Akşam yemeğine kadar dinlendi. Uyandı, sabahki rutinini tekrarladı. Akşam yemeği saatine kadar odasında zaman geçirdi. Yemek saatinden beş dakika önce yemekhaneye indi ve yemek yedi. Birkaç saat ortak salonda oturdu. Sabah dahi çok sessiz olan yer, şimdi çok daha sessizdi. Canı sıkıldı bu duruma. Herkes yine kendi yalnızlığının ait olduğu yere, odalarına çekilmişti. Bugün de, diğer günler gibi geçtiğinin farkındaydı; hayatında artık sadece nefes alıyordu ama biliyordu ki yaşamak nefes almak demek değildi. Daha fazla uyanık kalmak istemedi canı, odasına çıktı. Sonraki günün de bir önceki gününün aynısı olacağını bile bile uyudu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Girift
Short StoryHani bazen bir senaryo canlanır zihninizde ya. Hani bir kaç sayfalık olan o senaryo, ne yaparsanız yapın devamını bir türlü getiremediğiniz ama bir yerlere yazmak istediğiniz; yazsanız kitap olmaycak ama yazmazsanız kendinizi kötü hissedeceğiniz o s...