Merhaba.
Hem erken oldu hem güç olmadı. Yine iyiyiz, iyisiniz.
Bu hesabımda kaldırdığım, taslaklarımda sakladığım ficlerimi sizlerle paylaşmak için bir yedek hesap açtım. Yazımları yeterli değil kurgular çıtırlık ve keyiflik olsa da. Orada birçok kurgu bulabileceksiniz. Nickim veuxleur. Şu an fic yok gibi görünüyor fakat birkaç güne yayınladığım ficler görünür, hesabı yeni açtığım için böyleymiş. Sizi oraya da bekliyorum☝🏻
İyi okumalar dilerim💌
•••
Sana gerçek Meddle'ı yaşatabilirim.
Şu an Meddle'dan çok Fallen gibi hissediyorum çünkü sen tüm korkun ve yardıma olan ihtiyacınla duvarın köşesine çökmüşken DNA'mda gibi hissettiriyorsun; sana kapılmamak elde değil.
Bir alfa olmanın hiçbir önemi olmadığını her zaman bana kanıtlamayı başarıyorsun. Karakterin birkaç duvar arasına sıkışıp kalmamış, şeffafsın ve olduğun gibi yaşıyorsun. Arkadaşlarınla konuşurken çok naziksin, insanları dinlemeyi seviyorsun, kaba olduğunu hiç görmedim ve öyle açık sözlüsün ki nasıl yalnızsın anlamıyorum. Seni çoktan öpmüş olmaları gerekiyordu, yüreğinden. Bu duvar köşesinde yardım istediğin kişi bir vampir değil bir kurt olmalıydı, neden ben?
Buradaki tüm vampirler sana zarar vermemek için dürtülerine hakim olmaya çalışırken nasıl bir vampirden yardım alabiliyorsun?
Beni gördüğü gibi kalktı çömeldiği yerden. Kahvenin tatlı tonlarında olan saçları durgun havayla tenine öylece dökülürken gözleri dolu doluydu, yutkundu derince. Tüm korkusu gözlerine yansıyordu, feromonları her yerdeydi fakat tek sorun feromonları değildi; her tarafa yayılan kanının kokusuydu. İlk defa bu kadar geniş bir alana yayılmış bu kan kokusuna karşı ne yapacağımı birkaç saniye bilmesem de o an tutukluluğa gelemezdim. Bir çırpıda yanına attım kendimi, yere düşmüş olan çantasını aldım.
"Kim o, Jeongguk?"
Arkamdan duyduğum ses sinirlerimin daha da gerilmesi için yeterliydi. Her yerdeydiler, çoğu karanlıkta kalmıştı ve bu vampir barının arka deposunda sadece kırmızı gözlerini görebiliyorduk. Korkması normaldi.
"Sizi ilgilendirmiyor." Çantayı sırtıma takarken onlara doğru döndüm. Çoğunu tanıyordum elbet, böyle ortamları bilirdim ve onlar da beni bilirlerdi, "kim onun üstünde hakimiyet kurdu? Bunun yasak olduğunu bilmiyor musunuz?"
Birkaç saniyelik sessizliğin sonu, üstümdeki tişörtün ucuna sarılan uzun parmaklardı, "Jeongguk, gidelim mi?" Diye sordu. Reddedemedim. Bir an önce buradan ayrılmak istiyormuş gibi bakıyordu bana ki, hâlâ düzene koyamadığı ağır feromonları ve zaten kontrolü dışında etrafa yayılan kan kokusuyla burada biraz daha duramazdık.
Onun bileğini kavrayıp oradan ayrılmadan önce bize bakan titrek kırmızılara döndüm. Taehyung onları görmüyordu fakat ben yüzlerini net bir şekilde görebiliyordum. "Hepiniz aklımdasınız. Kim yaptıysa yönetim önüne çıkacak."
Onu oradan nasıl çıkardım, kimsenin bulunmadığı yağmurun etkisiyle yerleri ıpıslak olan sokaklarda bize en yakın olan acile sürükledim bilmiyorum. Yürüme mesafesinde olduğu için şanslıydım ki olmasa dahi onu kucağıma alacak kadar sıyırmış, kendimi kaybetmiş hissediyordum. Kokusu öyle yoğundu ki diş etlerim sızlıyordu, dayanamıyordum. Kendime nasıl hakim olabildiğim hakkında da bir fikrim yoktu bu kadar yakınımdayken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chasin'
Teen FictionBu bir takıntıdan çok daha fazlası; bir tesadüf kadar yıpratıcı, bir sarmal karmaşasında. Nasıl adlandırırsan adlandır, kanlı harelerini hayatımın ücralarında görmenin zihnime verdiği darbeleri tanımlayamazsın. Sen buna gereksiz bir ilgi dersin, be...