1.Bölüm "Kuzgun Ve Anka"

24 3 14
                                    

BAŞLADIĞINIZ TARİHİ VE SAATİ BURAYA YAZABİLİRSİNİZ.


Ve işte giriş bölümü ile karşınızdayım...

Sizi çok özledim.

Sonunda sahalara geri döndüm.

Yeni karakterler ve yepyeni bir kurgu ile işte karşınızdayım. Umarım en az Kızıl Diyar ve Kan Hükümdarı kadar bunu da çok seversiniz.

Diğer kitaplarımı soran olursa hepsi yayından kaldırıldı. Belki bir gün yeniden sahalara onlarda döner.


Sizi çok seviyorum...

Keyifli okumalar. 💙💫

"Kuzgun ve Anka"

Gökyüzünde çakan yıldırımlar alacakaranlığın esir aldığı şehri aydınlatıyordu. Genç adam çocukluğundan beri bu yıldırımların yaratıcının insanlara olan öfkesini lanse ettiğini düşünürdü. Kaç yaşına gelirse gelsin bu düşünceyi kafasından atamayacağının farkındaydı. Hafif eskimiş pelerinine daha sıkı sarılarak kirli sokaklarda ilerlemeye devam etti. Araf diye adlandırılan bu mahallede her türlü pislik mevcuttu. Adam iliklerine kadar buradan nefret ediyordu.

Araf'ın diğer kesimlerine göre bu kesimi oldukça tenhaydı. Her krallığın, her şehrinin en ücra köşelerinde bulunurdu. Her araf'ın kendisine göre yöneticileri vardı. Krallıkların bile bu kesimlere pek gücü yetmezdi. Araf'ın en derinlerine bakıldığında eşi benzeri olmayan güçler ortaya çıkardı ve bu güçleri karşılarına almak istemeyen krallar çok zorda kalmadıkları müddetçe buralara ellerini sürmezlerdi. Adam bunun korkaklık olduğunu düşünüyordu. Buralarda kendisi gibi bir çok çocuk yetişmişti ama hepsi onun kadar şanslı değildi.

Bir çok genelevi es geçerek bir hana doğru ilerledi. Hanın eski tahta kapısını ittirerek içeriye adımladı. İçeriyi kusmuk ve alkol kokusu esir almıştı. Boğucu hava onu rahatsız etse de görmezden geldi. Genç adam hiçbir gözün ona dönmemesinden oldukça memnun gözüküyordu. Zarif adımlarla bara doğru ilerledi. Aynı zariflikle usulca bar taburesine kuruldu. Pelerinin başlığını kafasından çekerek kuzguni saçlarını gözler önüne serdi. Siyah saçlarının bir kısmı anlına doğru dökülmüştü. Bir eli ile masada ritim tutmaya başladı. Yıllarca arenalarda ve sokaklarda kılıç savurmanın getirisi olan nasırlar dahi ellerini çirkin göstermeye yetmemişti. Han sahibi usulca genç adama yaklaştı. "Senin gibilerini buralarda pek görmeyiz, hangi rüzgar attı seni buraya?"

30'lu yaşlarının son demlerini yaşayan kadının yüzünde geniş bir gülümseme belirmişti. Koyu yeşil gözleri karşısındaki adamı baştan aşağı süzdü. Siyah pelerini vücut hatlarını gizlese de yapılı olduğunu saklayamıyordu. Bataklıkta çok nadir usta eğitim alanlar bulunurdu. Onlar da genelde arenalarda canlarını ortaya koyarak para uğruna dövüşürlerdi. Genç adam, 'Benim gibiler?' diye düşündü. Han sahibinin düşündüğü gibi birisi değildi. Asla da olamayacaktı. Han sahibini görmezden geldi. Saçları ile aynı renk olan gözleri Han'ın içinde dolandı. Sanki birisini ya da birilerini arıyor gibiydi. Hanın sahibi kendisine cevap vermeyen adama ters ters bakarak eline aldığı bardağı kurulamaya koyuldu.

Han'ın eski tahta kapısı gıcırtılı bir ses çıkararak aralandı. İçeriye pelerinli bir kadın giriş yaptığında biraz önce genç adama ısrarla dönmeyen gözler açlıkla kadına döndüler. Kadın tahta zeminde, topuklu botları ile tok sesler çıkararak Han'ın arkalarında bulunan boş bir masaya doğru ilerledi. Genç adamın gözlerinde aradığı kişiyi bulmanın verdiği memnuniyet birkaç saniye de olsa parıldadı. Kadın ona açlıkla bakan gözleri es geçse de genç adam için bu pek mümkün değildi. Taburesinden sertçe kalkarak kadının peşine takıldı. Aynı zamanda kadına doğrultulmuş vahşi gözlerin sahiplerine sert bakışlar atmayı unutmadı. Onun bakışları ile kesişen her adam alelacele gözlerini kaçırıyor, başka taraflara bakıyormuş gibi yapıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 18, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ReinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin