Issız ve karanlık sokakta yürürken neden gecenin bu saatinde bu sokaktan geçtiğimi sorguluyordum.
Yağmurun acımasız damlaları tenimi bıçak gibi parçalıyordu. Kırmızı mini elbisem ve nadiren yaptığım makyajımla kendimi korumasız hissediyordum. Bu sokak neden bu kadar boş olmak zorundaydı? Telefonumun tuşuna son bir umutla bastım. Ne bekliyordum ki? Şarjı bitmiş telefonun kilit tuşuna bastığımda açılacağını mı..
Islanan saçlarımdan akan damlalar ve yürüdükçe zeminde tok ses bırakan topuklular gecenin karanlığı yanında gözümü korkuyla bürümüştü. Telefonumu çantama atıp ayakkabılarımı izlemeye başladım. Başımı kaldırsam, yağmurun gözlerimi delip geçeceğini hissedebiliyordum. Kasvetli havaları hiç bir zaman sevememiştim. Soğuk havalardanda, siyahtan nefret ettiğim kadar nefret ederdim. Karamsarlık bana göre değildi.. Babam hep yaz kızı olduğumu söylerdi.
Alışık değildim bu saatte eve yürüyerek dönmeye, daha doğrusu hava karardıktan sonra dışarda durmaya. Babam merak etmiş olmalıydı.
Hayatımın en kötü gecesi olarak adlandırdığım şuan ki durumumun aksine 1-2 saat önce oldukça mutluydum oysa ki. Şilya'nın doğum günüydü, babama partinin Şilya'nın evinde olduğunu söylesemde iç sesim 'yalancı' diye haykırıyordu kulaklarıma. Bar'da kutladığımız eğlenceli doğum gününde bile yalan söylemenin getirdiği tedirginlikle dudaklarımı kemirmeden duramamıştım. Babam gittiğim yerlere karışmazdı ama bu ortamlardan hep uzak durmamı, bu ortamları çok iyi bildiğini ve gitmeme kesinlikle izin vermiyeceğini yumuşak bir dille çok önceden belirtsede arkadaşlarımın ısrarlarını bir merak uğruna kıramamıştım. Dizilerden filmlerden gördüğüm kadarıyla merak ettiğim barlar, aslında bugün o kadar da ilgi çekici gelmemişti gözüme. Hareketli müziklerin yanı sıra içerisinin duman altı olması barlardan nefret etme sebeplerim arasında ilk sıralara yerleşiyolardı.
Babamla hareketli müziklerden çok klasik müziklerden hoşlanırdık. Her ne kadar evde rock müzik ve metal müzik cd'leri bulsamda babam onları sadece "annemin" konusu açıldığında dinlerdi. Babama ilk defa yalan söylememe rağmen olayı iyi kıvırdığımı düşünüyordum. Tabi eve vardığımda babam beni ıslak köpek yavrusuna benzetene kadar.
" Doğa ! Bu halin ne kızım? Üşümüş olmalısın, çabuk içeri geç. İyi misin? "
"İyiyim babacım, sadece yürümek istemiştim"
Odama çıkarken titrediğini yeni fark ettiğim bedenimi kollarımla sardım.
"Köpek yavrusuna benzemişsin"
Arkamdan sesini travestilere benzeterek söylenmesini umursamadan odamdaki banyoya yöneldim. Gözlerini devirdiğini hissedebiliyordum.
Kendimi sıcak suya bıraktığımda anlık gevşeyen bedenimle gözlerimi kapatıp anın tadını çıkarmaya başladım. Üşüdükten sonra sıcak suyla duş almak, çikolata yedikten sonra su içmek gibiydi, rahatlatıyordu.
Her ne kadar kullanmasamda üstüme sinen içki ve sigara kokusundan kurtulmak için saçlarımı ve vücudumu en az 3 kere yıkadığıma emin olduktan sonra banyodan çıkıp odama yöneldim. Pembe pijamamı giyip babamın yanına indim. Mutfakta bana krep hazırlamaya çalışan babamın omzuna vurup, her yerinden alay fışkıran cümlem ve sesimle konuşmaya başladım.
"Beceremiyorsun zaten, ben hallederim babacım. Zehirlenmek istemeyiz"
Babam tiz kahkahasını atıp plağa doğru yöneldi. Krepleri yapmaya başladığımda tüm evin içini, rahatlatan mozart, kulağımı doldurmuştu bile.
Babam salona geçtiğinde elimde duran kreplere baktım. Belki bir annem olsaydı krepten daha farklı şeyler yiyebilirdik. Belki bir annem olsaydı bana saçlarımı örmeyi öğretebilirdi. Belki de bir annem olsa cici kız modumdan yırtılabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EĞER YAŞARSAM
Teen Fiction"Eğer yaşarsa, ondan özür dileyeceğim" -"If I Stay" filminden esinlenilmiştir-