aynı isimli playlist profilimdeki linkte ♡
ve yorumsuz bırakmayın lütfen..KIZLAR YORUM😞
***herhangi bir kasım gecesi, 1993
Kayıt 123,
"Güzel yazmaya çalışmak, duyguları işlemekten öte geliyor ise bir şair için, yazmaya ara vermeli kanımca.
Sanat, ticareti barındırmamalı. Affınıza sığınarak söylemek istiyorum ki çok satmak için, konuşulmak için yazanlar, çizenler gözümde avucunu ilgi için açmış bir yığın dilencidir."Birkaç kağıt ve boğaz temizleme sesleri.
"Peki acemi şairlerimize önayak olmak için kendi önceliklerinizi paylaşabilir misiniz?"
Gülümserken verdiği tatlı nefesleri duyumsuyordum.
"Elbette." Neşeli ve esprili bir sesle devam etti "Acemi şairlerimizi yönlendirmemi istemeniz çok yaşlı hissettirdi. Lütfen yanlış anlaşılmasın, yaşlı değilim. Yalnızca bu mecraya biraz erken katıldım."
Muhabirle küçük gülüşmeler.
"Soruya gelecek olursak...Ben kaleme aldığım şiirlerde, senaryolarda incelik barındırmaya çalışırım elbetteki. Yazdıklarımın, okuyucumun veyahutta dinleyicimin yüreğine dokunması önceliklerimdendir. Fakat bundan önde gelen şeyler de var; hissettiklerim ve hissetmenizi istediklerim."İşte başlıyordu ozanımın bitmek bilmeyen satırları ve orgazmım. Bacaklarım, beyaz yatağıma yayılmış, her kelimesinde daha da açılıyordu. Ah diyordum keşke bu radyo programına katılıp camekandan onu izleyebilseydim.
Her ağız hareketinde çekiş. Bir iç çekiş bir de...
"Ne yazık ki çoğu okur bir iş olarak görür okumayı ve dolayısıyla şiirin anlatmak istediğini bir noktadan sonra kaçırır. Misal Shakespeare'in Sone 20'sini ele alalım."
Dokunmak, gelmek, ele almak. Ne de güzel fiiller seçiyordu. harfler, bir bir diliyle kayıyordu. Damağını tadıyor, dişlerinde geziniyordu ekler.
Parmaklarımı hayal ettim, konuşmaya çalışırkenki kıvrak dilinin üzerinde. D harfini daha önce hiç bu kadar sevmemiştim. Aralık ağzından firar eden, inci dişlerinde yarım tur gezinen "D" harfini. R'ler gibi yuvarlanmıyor ş'ler gibi durağan değil.
Sone 20 diyordu, Shakespeare aşığım. Yalvarıyor, okusun diye Tanrı'ya dualar ediyordum. "Erkekleri büyüler, kadınları çıldırtır" diyordu Avon'un ozanı. Kelimenin tam anlamıyla aşığım için yazmıştı bu şiiri.
"Yalnızca kelimelere göz atarsanız akıl almaz bir aşk okursunuz. 'İnce kadın yüreğin öğrenememiştir hile' veya 'Neye bakarsa baksın altın yaldız kaplatır' dizelerine bakınırsanız ağır bir aşk kokusu duyumsarsınız."
Kendisinin röportajlarına bayılırdım. Sıkıcılığı önlemek, dinleyicinin dalmaması için ses tonunu arada değiştirir, bir yüksek bir sakin ses tonuyla konuşurdu.
Hangi kelimelerin üzerine basarak konuşacağını çok iyi bilirdi. Alıntı yaparken kalınlaştı sesi ardından normal bir tonda devam etti. Gerçi normal ses tonu dahi oldukça kalın, dizlerimi titretecek cinstendi.
Gözlerimi yumdum, sevişirkenki sesi çınladı kulağımda. Ardından çenesinde oyalanan uzun parmaklarını anımsadım, durmadan dudaklarını çekiştiren parmakları.
Kaset çaları yatağın öteki ucuna biraz daha ittim. Sesiyle alabildiğine açılan bacak arama doğru kaydı elim, ayak topuklarıma topladığım beyaz yorganım yerle buluştu. Geniş, saten pijamamda penisimi izliyor bazen hafifçe parmağımı sürtüyordum. Bu bilgece konuşmalarını dinlerken, her kelimesinde biraz daha sertleşmemi izliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
serseri ve lirik
FanfictionBenim için endişelendiğinde, kıskandığında serseriydi, gözü benden başka bir şey görmezdi. Sevişmediğimiz zamanlarda lirikti; yalnızca benim için yazar, benim için yaşardı tekli.