Yaklaşık 5 dakikadır barın önünde bekliyordum. Telefon çalmaya başlayınca gözümü arabalardan çekip telefona çevirdim ve arayan kişiyi görmemle hemen açtım.
L:Alo, Jisoo, naber?
J:Haberler sen de Lisa. Ne yaptın?
L:Neyi naptım?
J:Lisa, Jisoo ben, hani yarın düğünü olan, hani söz verdiğin, düğün arabası ne oldu?
L:Ya Jisoo, o iş tamam diyorum sana. Aldık adamdan sözü merak etme.
J:Bir aksilik olmaz değil mi?
L:Ya Jisoo. Ne pimpirikli bir insan oldun çıktın ya. Araba bizde diyorum sana. Sözünü aldık. Sen işine baksana. Düşünme arabayı.
J:Sorması ayıp hangi arkadaşından aldın arabayı?
L:Sorması ayıpsa niye soruyorsun Jisoo?Tanımazsın etmezsin, ne yapacaksın arkadaşımı sen? Ya kızım güvenilir çocuk. Söz verdi işte. Merak etme. He geldi zaten arkadaş da, ama arabayı görmen lazım var ya dibin düşer lan en güzel gelin arabası senin araban olucak hiç merak etme
J: Harbi seni çok seviyorum
L:Ya bırak. Duygusal konuşmalara girme. Arabayı alıyorum ben şimdi yarın düğünde görüşürüz, öptüm.Diyip telefonu yüzüne kapattım. Ben telefonun kapatırken arabanın içindeki insanlar indi. Bende kapıya doğru yaklaşan bir kızın yanına gidip belinden tuttum.
"Yıllar geçse de gözler hiç değişmez derler ya, gerçekten gözlerin hiç değişmemiş. Hiç değişmemişsin hâlâ aynı" konuşurken yandaki güvenlik görevlisine hafif bir baş selamı verdim " iyi akşamlar". Içeri girince kızın bakışlarını umursamadan konuşmaya devam ettim. "Hayat gerçekten çok tuhaf. Zaman acımasızca bizi bı yerlere savuruverdi yani."
Kız bana bakmaya devam ederken "Pardon hanımefendi, tanışıyor muyuz?"
Yüzüme sahte bir şaşkınlık ifadesi verdim. "Hayda Tanımadın mi beni Luna ya yapma gerçekten."
"Luna mı?"
"Hı"
"Pardon hanımefendi beni gerçekten birisiyle karıştırdınız."
" Ya olur mu? Bişey sorucam sen ilkokulu Paris'te okumadın mı?"
"Hayır. Güney Kore'de okudum.
Mahçup olmuş gibi davranarak "Çok özür dilerim gerçekten. Mahcup oldum yani sana karşı. Yani yüzüne bakacak yüzüm kalmadı diyebilirim. Ama bir şey söylim mi sana? Hani insanlar çift yaratılmış derler ya bu gece buna inandım. Harbiden Yeji'ye çok benziyorsun."
"Yeji mi? Az önce Luna demiştiniz?"
"Kızın adı Luna'ydı ama ruh hastasıydı. Bana Yeji diyin falan diye tuttururdu. Arıza bişeydi yani." Kızın yanağına hafif bir öpücük kondurdum. "Neyse iyi eğlenceler." Kızın yanından ayrılıp masalar arasında dolaşmaya başladım. Ritime ayak uyduruyormuş gibi davranarak sarışın bir kızın yanına gittim.
"Pardon, gözler lens mi?"
"Yo hayır kendi gözlerim"
"Hadi ya, çok harika bı mavi gerçekten"
"Benim gözlerim yeşil yalnız"
"Hadi ya iyi eğlenceler"
"Sana da"Barmenin yanına gidip oturdum "Bir meyve kokteyli alabilir miyim?" Adam başını sallayıp uzaklaştıktan sonra yanımdaki az önce arabadan inen adama baktım. Telefonla konuşuyordu. Çaktırmadan cebindeki araba anahtarını ve cüzdanını çıkartıp kendi çevime koydum. Barmen gelince elindeki içeceği alıp masaya para bırakıp kalktım ve tekrar deminki sarışın kadının yanına geldim.
"Gözler lens bence"
"Sana öyle geliyor"
Tekrar dolaşmaya başladığımda ilk yanına gittiğim kızı gördüm. Yanında 3 tane erkekle dans ediyordu.
"Hey, Luna" Elimdeki kokteyli kaldırdım "şerefine" o da bana bakarak elindeki bardağı kaldırdı. Biraz daha burda durursam yakalanacağımı bildiğim için bardan çıktım. Elimdeki anahtarla arabanın kapısını açıp bindim ve çalıştırdım. Demiki adam şimdi dışarda telefonla konuşuyordu. Ona dikiz aynasından hafifçe gülümseyip gaza yüklendim. Cebimden cüzdanı çıkartıp içini açtım ve gülmeye başladım." Tanrım, cüzdana bak ya. Tam takır kuru bakır. Bu nasıl zenginlik lan. Hep kart hep kart." Cüzdanı yandaki koltuğa bıraktım. " Bu kartlardan bizim bakkal Murtaza'da var oğlum. Millet hırsızı kendi cebinde taşıyor. Haberi yok be"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kertenkele |Chaelisa|
Actionİmkansız bir aşkın acayip hikayesi... Zekası ve sıra dışı yetenekleri sayesinde Güney Kore polisi tarafından bir türlü ele geçirilemeyen profesyonel bir hırsız olan KERTENKELE'nin 'Hayatı yalan olsa da aşkı gerçek olsun' dedirten hikayesi...