☆☆☆yaralıyım, sensiz aldığım nefeslerden.
☆☆☆
seni öylesine özledim ki her şeyinle. gözlerimi kırptığım her saniye için pişmanlıkla parçalanıyor içim. bazen kapatıyorum kendimi odama, hayal ediyorum ya da resimliyorum seni. dokunuşlarım sana değermiş gibi hissediyorum, yanıyor sonra parmak uçlarım. seninle olabilme ihtimalim yakmıştı yüreğimi biz daha gençken. sadece sen vardın, senin hayatıma tuttuğun ışık vardı. başka her şeye kör kalmıştım.
bana demiştin ki, "nefes aldığı hâlde, aynaya bakarken cesedini gören insan, ölürken korkmaz." söylesene, sen de mi aynaya bakarken, aşık olduğum bedeni, ölü gibi görüyordun?
yine odamdayım. geçtim tuvalimin önüne. yanımda renk renk bir sürü boya. fırçalarım da var, bazıları pis, bazıları çöp olmuş. hepsini attım, yenilerini çıkardım senin için. ilk başta elime kan kırmızısı bir boya aldım. sen yerde boylu boyunca yatarken, parkenin açık rengi gözükmüyordu bile. güzel sevgilim, nasıl kıydın kendine? Paletime yoğunca boya sıktıktan sonra bütün tuvali o kırmızıya boyadım. yavaş yavaş. gözlerimden yaşlar da akıyordu. ruhum sıkışıyor. sanki beni yok etmeye ant içmişti bu his. sinirlendim de boyarken, canım acıdı. fırçayı sertçe kullandım, bastıra bastıra. bütün tuval kırmızıya boyandığında geriye çekildim. bulanık görüşüm ile uzun uzun izledim. ellerim titriyordu, o gün ellerimi yere vurarak ağlarken, kana bulanmış yüzünü, bedenini tutarken, kıpkırmızı olan ellerim gibiydi. canım çok acıyor sevgilim. fırçamı su dolu kavanoza koyup, hızlıca lavaboya gittim. ağlamam şiddetlenirken, ellerimi kızarana kadar yıkadım. bacaklarım ruhumun ağırlığını kaldıramıyor. mermerin üstüne bıraktım kendimi. şimdi sen olsan "meleğim üşürsün, kalk oradan." derdin bana.
ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama, geriye kalan iç çekişlerim ile doğruldum oturduğum yerden. bacaklarım uyuşmuştu. odaya geri döndüğümde yere fırlattığım boyalardan, duvara sıçrayan boya lekeleri vardı. önemsemedim. içimde kocaman bir boş vermişlik vardı. acım vardı evet ama hissedebildiğim sadece o vardı şu an. odayı inceledim dakikalarca. şiir defterin açık duruyor hâlâ masanın üstünde. kıyafet dolabının senin olan kısmının kapağı açık, hep unutursun tekrar kapatmayı. pikapta hâlâ en sevdiğin şarkı var. son yaptığın yemeği yiyemedim bile ,o da var, geçmedi boğazımdan."afiyet olsun güzel meleğim." senin bahçemizde baktığın kedilere verdim yemekleri, o hamile olan kedi doğurmuş, dört tane sevimli yavrusu var.
insanlar deli sanıyor beni. sokakta yürürken seninle konuşuyorum, kafeye oturup iki tane kahve alıyorum ama birisi her zaman soğuyor. dışarı çıkarken elimde hep senden bir hatıra oluyor. her zaman oturduğumuz deniz kenarındaki banka gidince susuyorum ancak, ya da evimizde yalnız kaldığım zaman. o bankta otururken gökyüzünü izliyorum, ve hep bir yıldız göz kırpıyor bana. biliyorum, sensin o. benim ışık kaynağım. evimizde yalnızken ise ağlamaktan konuşamıyorum, boğazım çok acıyor. masana oturuyorum arada, eşyaları izliyorum sessizlikte. kahkahalarını geri istiyorum, bana heyecanla gelip şiir okutmanı istiyorum, gözlerinin içine her baktığımda gördüğüm o yıldızları istiyorum, gökyüzündekilere nazaran.
hiçbir aşk, sürmezmiş sonsuza değin. herkesin sevdiği, kanatlanıp gidermiş koynundan.
sarılmaya ihtiyacım var. sıcak kolların yok. ah bilsen ne çok özledim sıcaklığını hissetmeyi, kollarım arasında ufalmanı. güneş battığı zaman soğurdu dünya, benim ise senden sonra buz gibi oldu dünyam. çok uzaklardasın, çok. tüm her şeyi aşıp geleceğim yanına. sen yine gireceksin kollarımın arasına. kokunu ciğerlerimin içine hapsedeceğim. parfüm kokun evin her yerinde, ama senin gibi kokmuyor, sen gibi hissettirmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
work of art
Fanfictionhan jisung bir ressamdı ve en güzel eseri ise ölen sevgilisiydi. ☆oneshot (+1) (uyarı! fic içerisinde rahatsız edici, tetikleyici ifadeler vardır. bunun bilincinde okuyun.)