Loki ile günler öyle hızlı ve yorucu geçiyordu ki neredeyse nefes alacak zamanı bulamıyordum. Gündüzleri kontrol ve saldırı üzerine çalışırken akşamları bana verdiği eski ruh cadıları kitaplarını okuyordum.
Tıpkı Loki'nin dediği gibi beklediğimden çok daha güçlüydüm. Tabii ki Loki'nin sürekli üzerinde durduğu motivasyon eksikliğimi saymazsak.
" Kendinden korkuyorsun Lucy." dedi Loki. Sabrını taşırmaya başladığımı görebiliyordum.
" Ben sadece... " Cümlenin devamını getiremedim. Loki derin bir nefes alıp yanıma oturdu. Uzanıp elimi tuttu.
" Korkuyorsun çünkü güçlü olduğunu biliyorsun, korkuyorsun çünkü belki de güçlü olmak istemiyorsun? "
Zihnimi okuduğunu bilsem de elimi çekmedim. " Üzgünüm ben... Bir kez daha deneyeceğim."
Loki elini çekip beni izlemeye başladı. Gözlerimi kapattım. Tıpkı onun dediği gibi ruhlar dünyasına odaklanmaya çalıştım. Loki'nin şansına bu evin altında yüzlerce mezar vardı. Görevim basitti - en azından Loki'ye göre- bir ruh getir. Daha önce onlara hiç kendi isteğimle ulaşmadım. Her zaman onlar bana gelirdi.
Bir kıpırtı hissedince heyecanlandım. Loki'nin dedikleri aklımın içinde dönüp duruyordu. Kendine güven Lucy. Sen çok güçlüsün Lucy. Sen onların efendisisin Lucy. Onlardan korkma Lucy.
Derin bir nefes aldım. Başımın patlacak gibi ağrımasını görmezden gelmeye çalışarak hissettiğim ruha seslendim. " Buraya gel."
Hadi ama Lucy daha iyisini yapmalısın, dedim kendi kendime. Daha iyisini yapmak zorundaydım.
" Derhal yanıma gel!"
Sanki itilmişim gibi geriye doğru düştüm. Dirseklerimi ovuşturarak kalkarken Loki bana meraklı gözlerle baktı. " Eee geldi mi?"
Hızlıca odaya baktım. Beni korkuyla izleyen Anne dışında bir ruh daha vardı.
" Evet!" dedim neşeyle. İçim öyle rahatlamıştı ki nerdeyse tekrar yere yığılacaktım.
" Harika. Şimdi sor bakalım ona kimmiş?"
Ruhlar dünyasına odaklanırken canlılar dünyayı yavaş yavaş solmaya başladı. Uzun boylu çok güzel bir kızdı gelen kişi. Elinde sarı bir şemsiye vardı. Üzerindeki kabarık elbiseden soylu biri olduğuna emindim.
" Adını söyler misin?" dedim. Loki beni uyarmak için boğazını temizleyince sorumu hızlıca değiştirdim. " Adını söyle."
Kız bana kıpkırmızı olmuş gözleriyle baktı. Canı çekiyormuş gibi görünmesi beni hayli rahatsız etti.
" Ophelia." dedi.
" Adı Ophelia." dedim Loki'ye. Onu tam net görmesem bile merakla baktığına emindim.
" Nasıl öldün?" dedim istemsizce. Öyle çok acı çekiyormuş gibi görünüyordu ki birazdan ağlamaya başlayabilirdim.
" Zehirlendim! "
" Zehirlenmiş..." dedim.
" Beni neden çağırdın! " diye haykırdı Ophelia. Bir adım gerilemekten kendimi alamadım. " Eğer bir ruhu yerinden izinsin alırsan acı çeker! Neden bunu yapıyorsun?!"
Bu bilgi benim için çok yeniydi ve bunları Loki'ye söylemedim. O bana merakla bakarken başımı ona çevirdim.
" Nasıl geldiğini yere gönderebilirim?"
Loki elindeki eski cilti kitabin içini biraz karıştırdı. " Sanırım git demen yeterli olur. Özgür bırakır bırakmaz istediği yere kendisi gidebilir."
![](https://img.wattpad.com/cover/317454111-288-k880638.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
born to die // Pietro Maximoff
FanfictionLoki'nin yanına aldığı ölüm cadısı bir kız. Yalanları görebilsede doğruları bulmak için savaşması gereken çok savaş var. Düşmanı olan Avengers'ın bir parçası olup eksik yanlarını tamamlayacak. Hızlı bir çocuğun yardımı ile.