if only i could stay, if only i could pray
if only i could wait, if only you could stay9 - Willow
Olaydan 2 hafta önce...
Ofisimde odaklanmış bir şekilde önümdeki dosyalarla uğraşırken kapının tıklatılmasıyla irkilmiştim. Düşünürken nefes almayı bile unutmuştum neredeyse.
Kendimi toparlarken kapı açılmış ve Scully içeri girmişti.
"Bay Jung?" yüzümü endişeyle süzerken başımı salladım.
"Sorun yok Dania. Seni dinliyorum."
Onaylar biçimde kafasını salladıktan sonra elindeki kağıt dosyayı bana uzatmıştı.
"Bu nedir?"
"Yönetici Kim tarafından gönderildi. İçeriği hakkında bir bilgim bulunmamakta efendim."
Onaylayarak incelemek için elimi uzattım. Alacağım sırada hafifçe kaldırmış ve bana engel olmuştu. Yüzüne baktım sorgularcasına.
"Yalnız dosyayı açmadan önce Yönetici Kim ile konuşmanız gerekiyor."
"Ah, anladım. Pekâlâ, teşekkürler Scully."
Eğilerek selam verdi ve son kez yüzüme bakarak kapıya yönelmişti.
"Unutmadan, birkaç dakika içerisinde tekrar gelebilir misin? Dün verdiğin dosyayla işim bitmek üzere."
"Tabii Bay Jung."
°°°
Dania'ya bahsettiğim dosyanın kapağını kapatıp masanın kenarına koydum.
İşimin bitmesini fırsat bilerek dakikalardır aklımı kurcalayan zarf hakkında konuşmak için Jin Hyung'u aradım. Bu kadar gizemin sebebini merak etmiştim.
"Hoseok-ah?"
Kısa bir çalıştan sonra açmıştı ve sesini duyduğumda arkama yaslanıp karşılık verdim.
"Hyung-nim, nasılsınız?"
"Teşekkürler, iyiyim. Sen nasılsın Hoseok, seni dinliyorum."
"İyiyim hyung. Gönderdiğin zarf az önce elime geçti. Seninle konuşmadan içini açmamam gerekiyormuş. Nedir bu?"
Bir yandan elimdeki kağıt parçasını inceliyordum. Üzerinde yazı bile yoktu.
"Sonunda ulaştı demek. Bu telefonda konuşabileceğimiz bir şey değil Hoseok. En yakın zamanda görüşmemiz gerekiyor. Akşam uygun musun?"
Jin Hyung konuşurken Dania içeri girmişti.
Telefonda konuştuğumu gördüğünde sessizce yanıma gelmiş ve dosyayı alıp, selam vererek çıkmak üzereyken, "Bugün değilim hyung. Sakıncası yoksa yarın görüşelim mi? Sevgilimle vakit geçirmek istiyorum." söylediklerimi duyduğunda arkası dönük bir şekilde durmuştu.
Neden durduğunu merak etsem de toparlanıp çıkmıştı hemen. Gözlerim kapıda takılı kalmıştı.
Jin Hyung'un kıkırtısını duyduğumda, ben de gülümsemiştim.
"Pekâlâ. Yarın görüşürüz, güzelce eğlen."
"Teşekkürler hyung-nim. Hoşçakalın."
Telefonu kapamış masanın üzerine koymuştum. Yorgunlukla başımı geriye yaslarken ellerimle yüzümü sıvazlamıştım. Aklıma miniğim geldiğinde gülerek doğrulmuş ve işten çıkmak için eşyalarımı toplamak üzere ayağa kalktım.
Sevgilim'i özlemiştim.°°°
Elimdeki çiçekler ve çantayı tek elimde tutup, saçlarımı ve kıyafetlerimi düzelttim. Yenemediğim bir heyecan vardı içimde. Daha fazla beklemeden zile bastım.
Çok geçmeden kapı açıldığında biricik sevgilim, yine tüm güzelliğiyle karşımdaydı. Minicik dişleriyle kocaman gülümsüyordu bana. İşte bu manzara varya; bana, cennetten düşmüş bir meleği anımsatıyordu. Doyamıyordum güzelliğini anlatmaya ancak tarif edecek kelimelerim tükenmişti. Gerçi, zaten onu tamamen anlatabileceğim bir kelime yoktu zihnimde.
"Hoba!"
O da beni özlemiş olmalı ki hemen arkasındaki ailesini umursamadan kollarını boynuma sarmıştı sıkıca. İnce beline kollarımı sarıp, ellerimle okşamak için içim gitse de hem ellerim dolu olduğu için hem de ailesinin yanımızda olması nedeniyle sadece sırtını okşamıştım.
Evimize vardığımızda bol bol özlem giderirdik nasıl olsa.
Yoongi geri çekildiğinde içeri girip anne ve babasının karşısında durdum. Eğilip selamlayacağımda annesi de bana sarılmıştı.
Ayrıldığında gülümseyip elimdeki demeti uzattım.
"Bunlar sizin için anneciğim."Kocaman gülümseyerek teşekkür etmişti. Yoongi güzelliği ve kibarlığıyla tıpkı annesine çekmişti.
Babasına döndüğümde o da bana sarılmıştı. Aramızdaki samimiyet beni oldukça fazla mutlu ediyordu.
Onlar, benim olmayan ailemdi. Yeri geldiğinde annem, yeri geldiğinde ise babam olmuşlardı."Babacığım, bu da sizin için. Umarım beğenirsiniz."
"Teşekkür ederim oğlum. Hadi gel, ayakta kalma, özlettin kendini."
"Babacığım, sizin için mahsuru yoksa Yoongi'yi biraz erken alabilir miyim? Onu yemeğe götürmek istiyorum.
Babası gülümseyip ikimize bakmıştı. Yoon'un yanakları al al olmuştu şimdiden.
İkisi de onayladıklarında küçük sevgilim eşyalarını toplamak adına odasına gitmişti.Arkasından bakarken bir an önce hazırlanmasını dilemiştim. Ailesinde kaldığı süre boyunca o kadar özlemiştim ki...
Sonunda yatağımızın boş tarafı dolacaktı, kollarım gibi.
selam herkese
umarım hoşunuza gider, keyifli okumalar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ı'll wait till you come •|• sope
Fanfiction"Bunu bana yapmış olamazsın, Hoseok. Beni bırakıp gitmiş olamazsın." Derin bir soluk çekti içine ama yetmiyor, ciğerleri sıkışıyordu. "Yine döneceksin, değil mi?" gülümsedi. "Dönünceye kadar bekleyeceğim seni, sevgilim."