"hyunjin, bir şey unutmuş gibi hissediyorum.."
telaş içinde ellerimle ceplerimi aramaya başladım, elimi arka cebime atmamla hyunjin kolumdan tutup elimi cebimden çıkarttı.
"jisung, yaklaşık 7 saattir aynı şeyleri söylüyorsun bana tekrar bavulu açtırtma güzel kardeşim. her seferinde şu salak tepkileri verme bak bende telaşlanıyorum, 53 milyon kez kontrol ettik çarpmayayım ağzına"
derin bir nefes alarak elimde valizlerle otele doğru ilerlemeye başladım. tüm yıl bu tatili hayal etmiştik, sonunda ailemi ikna edip valizimi hazırlaktan sonra hyunjin'in telefonuma "knk ben gelemiyorum annemle kavga ettik" mesajını gördüğümdeki perişanlığımı ve evine uçarak gidip ailesini nasıl ikna etmeye çalıştığımı hesaba katmazsak gerçekten güzel bir hafta geçirmeye başlamıştım.. mükemmel bir tatil bizi bekliyordu ve heyecandan kalbim çıkacak gibiydi.
otele gece saatlerinde vardığımızda valizimi hızla sürerek görevli ablanın kayıt aldığı yere doğru koşmaya başladım. heyecandan gözlerim çıkacak gibiydi, son bir adım daha atmamla önüme iki kişi geçmişti. sinirle derin nefesler alarak gözlerimi hızlı hızlı kırpmaya başlamıştım.
"222 numaralı oda mı? evet efendim, kimliğinizi alabilir miyim?"
önümdekilerin istediği odayla bizim aldığımız oda numarası aynıydı. yanlış anladığımı düşünerek tekrar dinlemeye çalıştım.
"hmm.. 222 numara.. bir saniye"
seçtiğimiz numarayı daha önceden rezerve etmemize rağmen önümüzdekiler aynı numaradan bahsediyordu. kafamı öndekilerin arasına uzatarak yavaşça sol taraftaki çocuğa döndüm "pardon bir şey söyleyebilir m-"
çocuk sanırım biraz benden tırsmıştı. kaşlarını çatarak dalga geçermiş gibi bir ifadeyle bana bakıyordu.
lafımı tamamlayamadan sağ taraftaki sarı saçlı çocuk parmağıyla alnımdan beni geriye doğru ittirdi ve söylenmeye başladı. "tch tch önce sıranı beklemelisin küçük çocuk"
olayın ne olduğunu anlayamasam da öndeki iki ergenin ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken hyunjin omzumdan tutarak "ne oluyor" diye fısıldadı.
soldaki çocukla arkadaşının göz göze gelmesiyle kahkaha atmaya başladılar ve oda kartlarını alarak sıradan ayrıldılar.
hafifçe kafamı hyunjine çevirdim "dur şimdi halledeceğim.." gözlerimi kısarak gitmelerini izledim ve hızla görevli ablaya yöneldim
"222 numaralı odayı rezerve etmiştik abla"
bilgisayardan kontrol ederek kafasını tekrar bana çevirdi "222 numara dolu efendim"
hyunjin arkamdan beni dürterek kulağıma yaklaştı ve fısıldadı "kadın sana efendim diyor sen abla diyorsun doğum yerin neresi mağara mı"
olayın aslını hala öğrenememişken hyunjinin saçmalasını da durdurmalıydım. dirseğimle karnına hafifçe vurarak kendimden uzaklaştırdım ve telefonumu çıkartarak tekrar ablaya yaklaştım.
"abla bak burada bizim mesajımız da var, han jisung ve hwang hyunjin 222 numaralı oda görüyor musun bak"
"hatta bekle kimlikleride vereceğim.. bak görüyor musun?"
arkamızda bir kuyruk oluşmuştu ve bekleyenler sürekli söyleniyordu. abla kuyruğa bakarak bize döndü. "bir aksaklık olmuş, kenarda oturur musunuz daha yetkili birini çağıracağım o gelene kadar diğer müşterilerle ilgileneceğim"
düşüncelerim hayal kırıklığıyla karışmış bir şekildeydi. valizimi yavaşça sürerek boş bir yere oturdum.
"felix bak bak bu içeceğe bayılacaksın aç bakayım ağzını"
hyunjinle misafirliğe gelmiş zavallı iki çocuk gibi koltukta sıkışarak oturuyorduk ve sol tarafımızda odamızı çalanlar vardı. onlar hareket ettikçe biz daha da sallanıyorduk fakat bunu umursamadan bir çözüm yolu düşünmeye başladım.
"hyung bunun tadı cidden harikaydı.. getirdiklerini denemekten midem aşure kazanı gibi oldu ama gerçekten çok iyi.. ne kadar verdin buna?"
"bedavaya aldım"
"nasıl? kampanya mı vardı"
"yok, hızlı koştum"
"oo" gülüşmeleri sinirimi bozmaya başlamıştı, aniden ayağı kalktım ve onlara döndüm.
"siz hırsızsınız değil mi?" neredeyse uyuyacak olan hyunjin sesimi duymasıyla yerinden sıçrayarak yanıma geldi ve ellerini beline koydu. "tch bencede bunlar hırsız olmalı"
tekrar gülmeye başlamışlardı ve artık gerçekten tahammülüm kalmamıştı. "senin var ya ben-"
"efendim! sorununuzu çözecek görevli geldi, onu takip edin lütfen"
göz temasımı o iki salaktan ayırmadan valizlerimi tekrar aldım ve görevlilere döndüm. "güzel! bencede sorun çözülmeli artık!"
-----
"bu taraftan, asansöre binelim efendim en yüksek kata çıkacağız"
hyunjin bir adım geri giderek kafasını salladı "ben asansöre binemem"
yine internetten saçma sapan hastalıklar araştırarak kendine yeni fobiler edinmişti. bu da onlardan birisiydi.
"bir saniye efendim, hemen geri döneceğim" görevli sanki sopasını almaya gidermiş gibi koşarak ayrıldı.
kolundan tutarak asansöre çekiştirmeye çalışsam da yerinden oynamıyordu "gelmeyeceğim yürüyeceğim!"
"hyunjin delirdin mi? 25 kat çıkmayı mı planlıyorsun?"
sarı saçlı çilli çocuk hyunjin'e dönerek gülümsedi ve tekrar bize döndü. "onu ikna edeceğim diğer asansöre bineriz siz şimdi asansöre binin"
hyunjinin ikna olacak gibi bir ifadesi ve bende onu bırakacak göz yoktu.
"sana güvenmeyeceğim seni tanımıyorum ve hyunjin derhal asansöre bin"
kaydını yaptırıp asansöre binmeye gelenler hazırlanıyordu ve benim 25 katı çıkma gibi bir niyetim ve enerjim yoktu.
"hyunjin kal burada tamam mı kardeşim istersen geri dön hatta küçük çocuklar gibi altını ıslat ben asansöre binip odamıza gireceğim"
asansörün kapısının açılmasıyla tüm sinirimi belli ederek valizleri yere çarptım ve asansöre bindim. kapı kapandığında 5 kişi olmamız gerekirken sadece 2 kişi olduğumuzu fark ettim.
"bir saniye.."
devamı için yıldıza basmayı unutmayın!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIZLI OLAN KAZANIR || MINSUNG & HYUNLIX
Fanfictionminho ve felix her şeyle eğlenebilen tiplerdi. bir gün uygun fiyata buldukları otel odasının alındığını görürler ve siteyi çökmesini sağlayıp küçük bir hackerlik sonucu odayı alırlar. odayı alan jisung ve hyunjin'ın sinirlenmesi üzerine kavga çıkar...