1. bölüm

10 2 3
                                    

"Yağmalanmış ülkeler vardı gözlerinde,
Her baktığımda kurşuna dizilirdi içimdeki çocuklar."

Ya annelerin bir tanesi ne yapmış bize diyerek omleti yemek masasına bırakan annemin iki yanağını da sulu sulu öperek abimin karşısına oturdum. Annem mutfağa gidince önüme döndüm. Abim ile göz göze gelince küçük çocuklar gibi dil uzatıp

"Kıskandın değil mi?" dedim. Abimin cevap vermesine fırsat vermeden
devam ettim.
"Bak kıskandıysan söyle, aramızda."
"Senin gibi yağcıyı mı kıskanacağım?"
"Ben mi yağ yapıyorum? Yağ alacak paramız mı var bizim" diyerek kendi
espirime kendim güldüm. Abim kötü bir şey görmüş gibi burnunu kıvırıp
"Iyy esprileri de kendi gibi çirkin ve kalitesiz" dedi.
"Senin baktığın kızlara bin basarım ben. Ayrıca sensin kalitesiz."
"Konuştuğum kızlarla mı karşılaştırıyorsun sen kendini bana mı öyle geliyor." Tam abime cevap veriyordum ki annem elindeki çaydanlığı da masaya bırakarak yanıma oturdu ve "yine mi tartışıyorsunuz siz?" dedi kaşlarını çatarak. Abime ithamda bulunarak "Yok annecim ya abim ile tartışacak kalite bende ne gezer" dedim. Abim gülerek
"Az önce alınmış gibi değildin" dedi. Ben alınmadığımı söyleyecektim ki abim ben konuşmadan devam etti.
"Bak alındıysa söyle, aramızda" dedi benim az önce ona söylediklerimi bana iade ederek.
"Ha ha ha aman ne komik, bak gülmekten öldüm, öleceğim." Annem tartışmamız sonlandırmak maksadıyla konuyu değiştirerek
"Ali, oğlum iş buldun mu" diye sordu. Benim de iş bulmam lazımdı. Sadece abimin getirdiği parayla olmuyordu ki şuan çalışmıyordu bile, işten kovulmuştu. Fakir ve eski bir mahallede iki artı bir küçük bahçeli bir evde kirada oturuyorduk. Normalde bu sene üniversite sınavlarına girmem gerekiyordu ama ben yeterince çalışamamıştım ve durumumuz da el vermiyordu zaten -19 yaşındayım-
Babam olacak adamı en son bir yıl öncesinde para istemeye eve geldiğinde görmüştüm. Biz kendi kazandığımız ile anca geçinebiliyorduk. O kumar borçlarına veriyordu bizden alabildiklerini. Şimdi nerde ne yapıyordu hiç bir fikrim yoktu ama umarım olduğu yerde kalmaya devam ederdi. Annem ondan korkuyordu. Korkmakta haklıydı da. Evde olduğu zamanlar en ufak bir şeyde sinirlenir sinirini benden çıkarmak isterdi. Annem de beni arkasına alır bana karışmaması için yalvarırdı. O adam da sinirini annemden çıkarıyordu. Karşı çıkmak istiyordum ama annem bana dolu gözlerle bakınca yine ona bir şey yapar korkusuyla sesimi çıkaramıyordum. O zamanlar ben on iki abim on altı yaşlarındaydık. Abim evde değildi çoğunlukla. Lise ikiden terkti. Kendince iş bulup çalışıyordu o da.
Abimin konuşmasıyla daldığım düşüncelerden sıyrılıp şimdiki zamana döndüm.
"Dün bir yere gidip iş sahibi ile konuştum, tereddütte kalmış gibiydi. Yarın tekrar gel demişti. Oraya gideceğim, olmazsa bir iki yer daha var oralara bakarım."

"Tamam oğlum."
"Peki o zaman, ben çıkıyorum. Ne zaman geleceğimi bilmiyorum, malum kızlar falan" dedi bana dönüp göz kırparak "merak etmeyin." Abimin şu ana kadar tek bir kız arkadaşı olmuştu o da abime ihanet etmişti ihanet. abimin en yakın arkadaşıyla gitmişti. Cehennemin dibine kadar yolu vardı. Gerizekâlı! Düşününce sinirlerim tepeme çıkıyor tabi. O günden sonra da abim yeminliymiş gibi hiç bir kızla samimi olmuyor, o gözle bakmıyordu. Bir nevi hak da veriyordum aslında. Böyle konuşuyordu falan abim. Ama kalp yarası vardı onun da.
S

evmişti. Gerçekten gitmeyeceğini düşünerek sevmişti o kızı. Kafamdaki düşüncelerimden uzaklaşarak
"Zaten ben burdayken yokluğunun farkına bile varmaz annem, değil mi annecim?" dedim anneme dönerek.
"Hadi ya." dedi abim yapmacık bir üzüntüyle.
"Hadi ya tabi, ben burda iken kimsenin! aklına bile gelmezsin."
"Aynen, akıllara gelmeyen benim." Sonrasında kızıım dedi ı harfini uzatıp elini sallayarak
"Geçen sen ekmek almaya gittiğinde ben de bu evde bir şey eksik deyip anneme soruyordum anne sence ne yok evde diye. Annem de bilmem ki ne yok annesinin biricik ve tek çocuğu diyordu." Sözünü tamamladıktan sonra bana bakıp "üzülmedin değil mi üvey evlat?" dedi.
"Hadi be oradan sensin üvey evlat."
"Ayrıca bu ne düşük bir mizah seviyesi ya" dedim.
"Seninkisinden iyidir en azından."
"En azından diyerek her iki elimin işaret ve orta parmaklarıyla tırnak işareti yaparak kendi espirime ben güldüm, senin bile kendi espirinden miden bulandı." dedim. Abim eğilip masadan bir tane zeytin çekirdeği aldı. Ne yapacağını anlayıp hemen eğildim ama kafama çarpmıştı bile.
"Yaa annee baksana mikrop çocuğuna."
"Iyy atacak başka bir şey mi bulamadın Çürük Ali?" Cümleme kaşlarımı çatarak başlamıştım ama cümlemin sonunda alayla gülmüştüm. Abim elini yine masaya uzatıyordu ki annem eline vurup isyan bayraklarını açtı.
"Ağzınız dursa eliniz durmaz. Eliniz dursa başka bir yeriniz durmaz" dedi.
"Hihh! Anne sen üstü kapalı argo mu konuştun" dedim kafamı iki yana sallayıp dudaklarımı birbirine bastırarak.
"Sus kız. Abine bir daha saygısızlık edersen kafana zeytin çekirdeği değil terlik yersin haberin olsun." Abim bana sırıtarak bakarken annem bu sefer çatık kaşlarıyla abime döndü.
"Sende kardeşin ile uğraşmadan duramıyor musun?" Eveet. Sessiz sakin annemi de delirtti abim. Yani helal olsun ne diyebilirim ki. Kafamı kaldırıp yanımda duran anneme baktım. Göz göze gelince hemen kafamı indirdim geri. Niye bana bakıyordu ki. Kaşlarımı çatıp abime baktım. O da bana annemin baktığı gibi bakıyordu. Niye ki ?
"Ne! Niye ikiniz de bana öyle bakıyorsunuz?"
"Nasıl bakıyormuşuz?" dedi abim annem yerine de konuşarak.
"Böyle işte" dedim kafam ile annemi işaret ederek.
"Sen annene deli mi dedin?" dedi annem ellerini beline koyarak. Deli mi? Eyvah! Sesli mi düşündüm ben.
"Vaay bir de ben delirtmişim. Görüyor musun anne kızını."
"Sen ne ortalığı karıştırıyorun be" diye çemkirdim abime. Yüzümde masum olduğunu düşündüğüm bir ifade ile anneme döndüm.
"Annecim sen yanlış duymuşsun, ben sana hiç öyle bir şey söyler miyim? Söylemişsem abime söylemişimdir, düşüncelerimi dışarı aktarınca bir karışıklık olmuştur." Ben bile kendi dediğimi aşırı saçma buldum. Annem nasıl inansın. Annemin yüzünde ufak bir yumuşama görür gibi olunca umutla devam ettim.
"Söylemem annelerin bir tanesi, gel şu bal yanağından bir öpücük alayım. İnsan bakınca öpmeden duramıyor."
"Zora düştü mü yağ." diyen abime sinirle baktım. Annem yeni bir tartışmanın yolda olduğunu anlayıp
"Tamam Saye,(bu arada iki adım vardı biri Saye diğeri Zeynep'ti genellikle Saye'yi kullanıyordum ama.) Hadi abini uğurla sonra masayı toplayalım." dedi.
"Tabi anne, büyük zevkle. Hadi abicim ben seni uğurlayayım." Abim hemen benim acelem var deyip kapıya doğru gitti.
"Artık görüşürüz öpücüğünü sonra alırım."
Kendi kendime; tabi, bekle sen veririm ben sana görüşürüz öpücüğünü diye söylenirken. Annemin elindeki çaydanlığı gördüm. Hemen yanına gidip elindeki çaydanlığı alıp ben toplarım annecim dedim sen geç otur şöyle. Annemi tekli koltuklardan birine oturttum. Mutfağa geçip çaydanlığı bıraktım. Sonra kahvaltılıkları masadan alıp dolaba attım..
Bulaşıkları da yıkadıktan sonra örgü ören annemin yanına gittim. "anne ben de şimdi çıkacağım." dedim.
"Nereye gideceksin bu saatte? "
"İş aramaya çıkacağım." Annemin itiraz edeceğini anlayıp bir şey demesine izin vermeden odama girdim. Telefonumu, kulaklığımı ve küçük sırt çantamı alarak aynaya bir bakış atarak omuz silktim. Siyah kot pantolonum, beyaz tişörtüm ve siyah hırkam ile gayet güzeldim işte. Odamdan çıkıp koltukta oturan anneme yöneldim. Örgüye nasıl dalmışsa geldiğimi görmedi. Başta seslenip çıkacağımı söylemek vardı aklımda ama aklımdakinden vazgeçip sinsice anneme yaklaştım. Bir an yapmasam mı diye düşünsemde kafamı iki yana sallayıp gülümsedim. Iki eliminde işaret parmaklarıyla annemin bel tarafının sağ ve sol kısmına dokunup annecim dedim. Tiki vardı oradan. Aynı şekilde abimin de tiki vardı ve abim tikiyle oynamamdan nefret ederdi. Tabi ben ne yapardım. Düşman hattının zayıflığına oynardım. Senden de bu beklenirdi diyen iç sesime göz devirdim. Evet iç sesime göz devirdim. Eminim siz de arada yapıyorsunuzdur. Annem değişik bir ses çıkararak elindekilerle beraber fırladı ayağa. En çok da verdikleri tepkilere gülüyordum. Bir iki saniye gülmemek için tuttum kendimi ama sonra bir kahkaha patlattım. Gülmelerimin arasından da konuşmaya çalışıyordum.
"Anne ya...." "Ne güzel kalktı.. kalktın oturduğun yerden.." "Bel ağrısı diye bir şey kalmamıştır."
Bir yandan gülerken bir yandan da konuşma çabamdan sonra anneme baktım.
"Gelde dövme, hakediyorsun sen abinin söylediklerini ama!" Annem gerçek bir sinirle bunları söyleyince eli ayağına doğru gitti. Gözlerim annemin elinin gittiği yere doğru kayınca beynimde kaç alarmları çalmaya başladı. Dış kapıya doğru koştum, tam kapıyı açıp çıkmıştım ki sırtımda o herkesin bildiği acıyı hissettim. Demek bir abim sinirlenmiyordu bu şakaya. Ayrıca niye kaçamıyorum ben bugün. Normalde reflekslerim çok iyiydi. Anne ya diye inledim. İkinci terliğin gelme ihtimaline karşı kapıyı kendime siper edip bozulmuş bir ses tonuyla "iki üç saate gelirim."
"Ayrıca bunu da unutmam ben" dedim kaşlarımı çatarak. Annemin de kaşlarını daha da çattığını görüp tartışmamaya karar vererek bozulmama rağmen görüşürüz annecim diye ekleyip az önce sözlerimi hatırlatan bir imayla ve aceleyle konuştum. Kapının önünden beyaz spor ayakkabılarımı alıp kapıyı arkamdan çektim. Annemin geç kalma dediği duyup sanki görecekmiş gibi başımı salladım.

EVEET İLK BÖLÜMÜN SONUNA GELDIK. YAZIM HATALARI, MANTIK HATALARI VS. VARDIR ELBET. BÖLÜM DE KISA OLDU AMA UMARIM BIR DAHA KI BÖLÜMLER DAHA UZUN OLUR.
KARAKTERLER HAKKINDA,
BÖLÜM HAKKINDA KÜFÜR VE SAYGISIZLIK GİBİ ŞEYLER OLMADAN ELEŞTİRİ VEYA DÜŞÜNCELERİNİZİ YAZABİLİRSİNİZ.
AYRICA KITABIM DAHA ÇOK YENI ..:))

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İSYAN: KAÇIŞ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin