31

2.7K 265 151
                                    

-kalbimin yarısı hâlâ orada

+18 cinsellik!!!

⋆ ˚。⋆୨♡୧⋆ ˚。⋆

Jeongguk'un yanıma çağırmamla evime gelmesinin üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti. Aldığı hediyenin şaşkınlığını yaşıyor ve güzelliğine de kelimelerim kifayetsiz kalıyordu. Cam kavanozu elime verdikten sonra uzunca sarıldı. Ben hâlâ afallamış bir durumdayken nihayet ellerimi boynuna dolayabilmiştim.

Ardından şaşkınlığımı atarak onu eve davet etmiş, odama çıkarmıştım. Söylediği gibi onu dizimde uyutmam gerekiyordu. Hatta belki de kırıldığı kadar öpmeliydim, sonuçta tüm hayatını mahveden kişi onun ailesi, en yakınıydı ve bu onun güzel kalbine ağır gelmiş olabilirdi.

Odama girer girmez pencerenin olduğu küçük, sevimli kitap köşeme gidip oraya oturdu. Ben yatağa oturduğumdaysa kaşlarını kaldırıp dilini iç yanağında gezdirerek baktı. Daha sonra ne söylemek istediğini anlamadığım için başımı hafifçe iki yana salladım. Bununla birlikte de kucağını göstererek "Gel buraya." dedi.

Hafifçe gülümseyerek dediğini yaptım ve düz bir şekilde kucağına oturdum, şimdi yüz yüze geliyorduk. Ellerini refleksle belime yerleştirdi ve sırtıma doğru sürükleyerek parmaklarını da birbirine kenetledi. Ben ise bu sırada omuzlarını tutuyor, hafifçe ondan geride duruyordum.

"Yaklaş bana."

Bu dediğini de yaptım. Ellerini daha da yaklaştırdı birbirine ve iyice yaklaşarak göğüslerimizin birbirine değmesine neden oldu. Nefeslerimin yüzüne çarptığını ve o soğuk teninin nefeslerimle ısındığını hissedebiliyordum. Başımı hafif yana yatırarak kollarımı omzuna sardım ve başımı da boynuna gömdüm.

"Taehyung," dedi kulağımın arkasını öperek. Bu bir an huylanmamı sağlasa da ses çıkarmamaya çalıştım. "Beni affettiğin için sana minnettarım." Başımı boyun girintisinden çıkardım. Kısık gözlerle gözlerine bakıyordum çünkü öyle uykum gelmişti ki bıraksam kapanıp kalacaklardı.

"Hayatıma girdiğin için sana minnettarım," dedim lafına karşılık olarak. Kaşlarını kaldırarak 'emin misin?' bakışı attığında gülümseyerek "Tabii, başlarda amacının kötü olduğunu görmezden gelirsek." dedim. Söylediğim şeylerle o da gülümsedi. Dilini dudağındaki piercingte gezdirirken bakışlarımın gülüşüne takılmasına engel olamadım. Biri, sert görünmesine rağmen gülümserken bu kadar sevimli olabilir miydi?

Bu dualite benim dengemi bozuyor, ona olan hayranlığımın katbekat artmasını sağlıyordu.

"Bir sözün vardı, umarım birkaç dakikada unutmamışsındır."

"Neydi ki acaba?"

Biliyordu hatırladığımı bu yüzden sadece gülümsedi. Ben ise omzundaki ellerimi kullanarak yüzlerimizi olabilirmiş gibi daha da yaklaştırdım. Oturduğumuz yerden destek alarak uyluklarından kasıklarına doğru kaydım. Şimdiyse bu daracık yerde birbirimize geçmiş vaziyette duruyorduk.

"Beni öpeceğini söylemiştin."

"Hmm, neden söylemiştim?"

Şu an belki de onunla dalga geçtiğimi bile düşünüyordu ama ben yalnızca kendimi ve kalbimi öpücük için hazırlamaya çalışıyordum. Bildiğimiz üzere kalbim bunun için pek bir güçsüzdü, aşırı hızlı atmasından ve nefes nefese kalarak öpüşümüzü ayırmak zorunda olmamızdan nefret ediyordum.

"Sanırım beni özlediğin için?" dedi kararsız bir yüz ifadesiyle. O da vardı tabii ki ama asıl amacım kırıklıklarını onarmaktı. Öyle bir öpmeliydim ki onu tüm acılarını unutmalıydı öpüşümle, düşünmemeliydi bir daha ona sırt çeviren ailesini. Artık beraber mutlu olmalıydık ve kimsenin mutluluğumuza gölge düşürmesine de izin vermemeliydik.

mindblowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin