6

530 72 12
                                    

düzyazı

"seongmin tut şu elimi, beni çıldırtma!!"

"ben bi tek hyeongjun'un elini tutarım." diye homurdandı pembe saçlı oğlan jeongin'in tutmaya çalıştığı elini kendine çekerek.

"o senin adını bile bilmiyor gerizekalı," dedi sarışın oğlan. sabrı tükenmişti, pembelinin elini sertçe çekip ellerini kenetledi. "tut şu elimi hadi, geldik."

seongmin öfleyerek elini tutarken, jeongin derin bir nefes alıp zile bastı. sinirlenince aklına geleni söylediği için bu durumdaydı şu anda. gerçekten ağzını bantlamalıydı birisi.

çok geçmeden açılan kapıyla ikisi de sahte bir gülümseme oturttu suratlarına, her zamanki gevşek sırıtışıyla hyunjin kapı pervazına yaşlanmış ikiliyi süzüyordu.

jeongin bir an deja vu yaşadığını hissetti. bu eve ilk geldiği zaman hyunjin aynı bu şekilde açmıştı kapıyı, onu baştan aşağı süzmüş, vakit kaybetmeden öpmüştü onu. ve yine büyük bir kavganın ardından bu evden son çıkışı olduğu zaman gelip geçti aklından. o kavgadan sonra pek de iyiye gitmemişti ilişkileri.

"hoşgeldin innie," sanki sadece jeongin varmış gibi davranıyordu. hyunjin'in konuşmasıyle kendine gelince seongmin'i tuttuğu eli sıkılaştı ve "hoşbulduk hyunjin." diyerek sözde sevgilisine gülümsedi.

hyunjin neden ikisini eve çağırdığını bilmiyordu. sadece onların, ilişkilerinin nasıl olduğunu merak ediyordu. kendisinden sonra jeongin kiminle devam etmişti hayatına? kendisiyle olduğundan daha mı mutluydu? aklından bir sürü düşünce geçmişti onları davet ederken. ama en başa çıkan düşünce, şu anki sevgilisinden çok daha iyi olduğu düşüncesiydi.

kapının önünden geçmeleri için çekildi, "buyrun geçin."

içeri geçtiklerinde salonu boş görmek ikisini de şaşırtmıştı çünkü arkadaşlarını da çağıracağını düşünmüştü. "arkadaşların nerde?"

hyunjin yanlarına dönerken, "haber vermiştim ama meşgul olduklarını söylediler. sonra uğrarlar belki." dedi.

bu düpedüz bir yalandı. arkadaşlarına haber verme zahmetine bile girmemişti, onlarla tek başına kalmak istiyordu.

"e napıcaz boyle hyunjin?" etrafına bakınarak koltuğa oturdu, seongmin'le hala el eleydi. pembe saçlı ne demesi gerektiğinden emin değildi o yüzden gerekmedikçe bir şey dememe kararı almıştı.

hyunjin koltuğa yayılarak ikilinin birleşmiş ellerine baktı. "anlatın bakalım nasıl tanıştınız, nasıl sevgili oldunuz? merak ettim." hala sırıtmaya devam ediyordu.

jeongin sert bakışlarını hyunjin'e yöneltip seongmin'in omzuna kafasını koydu. "seongmin benim alt sınıfımdı, matematik hocamız bizi alt sınıflarla bir proje için eşleştirince denk geldik." göz ucuyla seongmin'e baktı. pembeli gülmemek için zor duruyordu, "ne kadar klişesin." diye fısıldadı.

hyunjin öne doğru eğildi, "oysa ki biz çok farklı şekilde tanışmıştık innie."

"sonra vakit geçirdikçe birbirimizden hoşlandık ve çıkmaya başladık. bu kadar." jeongin sahte bir şekilde gülümsedi. öncesinde bunu çalışmamışlardı aslında, jeongin o an aklına gelen ilk yalanı söylemişti sadece. seongmin zaten konuşmuyordu bile. hyunjin inanacaktı.

fav ex, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin