mamacita, i can see the devil in your eyes

1.5K 48 39
                                    

merhaba umarım yanlış yoktur


''Jisung!! sana geldi şişenin altı.'' Şişeye olan odağımı çekip karşımdaki adama baktığında benden bir cevap beklediğini kalkık kaşlarından anladım. ''Cesaret.'' Karşıdan gelecek cümleyi beklerken önümdeki içkimden bir yudum daha aldım. ''Eski sevgilini arayıp onu ne kadar özlediğini ve arzuladığını söyle.'' Yandan bir sırıtma ile Minho'nun bunu yaparsam bana ne kadar güleceğini düşündüm. ''Benden nefret ediyor.'' Etraftan gelen mızmızlanmalar ''Bu işi daha da eğlenceli yapmaz mı?'' Sorusu ile  etraftaki sesler onaylayan mırıltılara dönüşünce yüzüme kocaman bir gülümseme ekleyip bardakta kalan tüm içkiyi kafama diktim. 

Elime telefonu aldığımda bunu neden yaptığımı sorguluyordum. Onu seviyor muydum? Belki. Onu arzuluyor muydum? Hem de her seferinde. Birbirimizden nefret ediyor muyduk? Kesinlikle. Yapmam için olumlu olan tek şey ona olan arzumken parmaklarım telefon numarasına ulaşmıştı bile. Tuşa basıp kulağıma yaklaştırdım, çok uzun sürmeyen bir beklemeden sonra nefesimi kesen soğuk sesini duymuştum. ''efendim?'' ne diyeceğimi bilemesem de biraz eğlenmekten zarar gelmeyeceğini kesinlikle biliyordum, Minho'nun beni ciddiye alacağını bildiğim kadar. ''hmm, en son benim efendimdin sanırım.'' diye yanıtladım çok da ciddi olmayan cilveli bir tonda. ''sanırım mı? ben her an senin efendindim.'' cevabını hiçbir zaman esirgemediğini hatırlattığı yanıtıyla başımı öne eğerek iç çektim. ''niye aradın beni? aldattığın zargana yetmemeye mi başladı yoksa Afrodit?'' bana tekrar lakabımla seslendiğinde söylediği cümleyi unuttuğumu hissettim. ''Ares'im.'' nefesimle birlikte seslendiğimde oldukça ciddi bir şekilde sordu sorusunu ''senin değilim artık Afrodit. ne istiyorsun?'' 

seni. Ares'imi, Minho'mu istiyordum. gözlerimi bana dönük olan imâlı bakışlara çevirerek hiç çekinmediğimi anlaması için ''Seni.'' dedim ve birkaç hışırtı sesinden sonra araba kapısının kapanma sesini duydum ahizeden. ''Nerdesin?'' geliyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama benim için geliyordu. Benden tüm benliğiyle nefret ettiğine yemin edebileceğim beden ona yerimi söyledikten sonra karşımda belirecekti. ''X clubdayız. Minho... Geldiğinde beni başka bir adamın kucağında görsen ne düşünürdün acaba?'' Gözlerimi çaprazımda oturan Hyunjin'den bir saniye bile ayırmadan konuştuğumda hâlihazırda çakırkeyif olan Hyunjin yandan bir gülüş atmıştı. ''Gerçek bir orospudan neden nefret ettiğimi tekrar hatırlardım Jisung. Her zaman sana yakışacak hareketler sergilemeyi başarman takdir edilesi.'' Konuşurken dişlediğim dudaklarımı rahat bırakıp ''Sadece gel ve seni nasıl beklediğimi gör Ares.'' dediğim gibi cevabını beklemeden telefonu kapattım. 

Etraftan gelen ''Ooo!!'' haykırışlarıyla karışık olan alkışları duyduğumda güldüm. Kolaydı, Minhoyu ayağıma getirmek işte bu kadar kolaydı. Onu aldattığımı düşündüğü sahneyi ona sarhoşken anlatmak o zamanlar için kötü bir fikirdi. Etkisinde olduğum maddeyi ne kadar anlatsam da anlamadığı netti. Her şeye rağmen birbirimiz için yanıp tutuşmamız da bu yüzdendi. Birbirimize doyamadan en yakın arkadaşının altında olduğum sahneleri izlemesi yollarımızı sert bir şekilde ayırmasını sağlamıştı. Şirketinin uzaklığını hesaba katarak fazla düşünmeden ayaklanıp yanımdaki çocuğun içkisini de fondipleyip adımlarımı Hyunjin'e yönlendirdim. 

Beni fark ettiği gibi bacaklarını aralayıp sağ elini saçlarının arasından geçirdi ve eğilip sol elindeki viskisini masaya bıraktı. Masadakilerle tek tek gözgöze geldikten sonra işaret ve orta parmağını birleştirip kalan parmaklarını kapatarak şakağına yaslayıp birkaç saniye sonra yukarı doğru savurduğunda çoktan kucağına yerleşiyordum. ''Bakışlarını haftalardır yakalıyorum Hyunjin. Neden bir adım atmadın?'' Minho'dan korkuyordu kesinlikle. Minho'nun etrafımda dolaştırdığı insanları herkes biliyordu. Kendince beni koruyor, attığım her adımda ona ait olduğumu sorgulatmayacak durumda bırakıyordu. Elleri açıkta olan belimdeydi şimdi, hafif hafif okşuyordu. ''Düşündüm, buna değip değmeyeceğini.'' Güldüm sadece. Kalçamı oynatırken ellerimi saçlarına daldırmış yüzüne eğiliyordum. Nefeslerimiz karışıyordu. Beni deli gibi istediğini belli eden sabırsızlığını dudaklarını boynuma yönlendirerek gösterdi. Dişlerini geçirdiğinde refleksle diz kapaklarımın üzerinde yükselip geri oturdum. Ağzından dökülen inleme kulaklarıma ulaştığında sırıtıp bu sefer bir önceki kadar yükselmeyerek hafif hafif zıpladım tam olarak penisinin üstünde. Etkilenmiyordum hayır, aklımda sadece Minho'nun nasıl delireceği vardı. ''Cidden tam bir sürtüksün Jisung ve ben her seferinde kendimi seni düşlerken buluyorum.'' İlgiyi ve istenildiğini bilme duygusunu seviyordum. Kalçamı daha sert bastırarak sürtündüğümde elleriyle beni kendine bastırarak kontrolü eline almaya çalışıyordu. Kulağına eğilip ismiyle inlediğimde zaten oldukça kısa olan şortumun açıkta bıraktığı yanağıma sert bir şaplak geçirdiğinde tekrar inledim. Yaklaşık on dakikadır üzerinde dans ettiğim Hyunjin gözlerini benden çektiğinde gülerek kulağıma eğildi. ''Buna değeceğini tahmin etmiştim Jisung. Son hareketlerini sergile lütfen.'' Fısıltısıyla yaşanacakları anlayıp onu kıyafetlerini çıkartmamasına rağmen orgazmın doruğuna çıkarttığımda beni kaldırıp penisini kalçama çarpıyordu. Ellerim diz kapaklarına dayalı bir şekilde kendimi arkaya doğru atarken tüm vücudumu ona sergiliyordum. Kıyafetlerimiz olmasaydı içimden spermleri bir bir akıyor olurdu.

ohmami, minsung oneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin