Kahvemi bardağa dökerken derin bir nefes verdim. Gözlerim kahvenin koyu rengine takıldı. Yansımam içeceğin dalgalanmasıyla dalgalandı. Sıcak kahvenin kokusu burnuma dolunca bir an gözlerimi yumdum ve içime çektim. Ancak bu beni kaldırırdı zaten.
Eve gelir gelmez duş almıştım Bir buçuk saatte anca temizlenirken durmadan lanet okuyup durmuştum Cihan'a. İçime boşaldığı yetmemiş gibi beni rahatsız hissettirdiği için orada hemen temizlenmeme izin vermemişti. Kuruyunca daha zor oluyordu benim için. Çektiğim acılar aklıma gelince hemen onu telefondan engellediğim için içim rahattı.
Bir daha onunla uğraşamazdım.
Nescafe 2'si bir aradayı tamamen hazırladıktan sonra paketini çöpe attım. Fazlaca süt eklediğim kahveyi dudaklarıma getirip minik bir yudum aldım.
Fena değildi.
Duşumu aldıktan sonra yatmıştım. Dağhan ben geldiğimde çoktan horluyordu o yüzden rahatsız etmemiştim. Yatağa geçtikten sonra en fazla dört saat yatabildim. Kabuslarım peşimi bırakmadığı için sabahın 8'in ayaktaydım.
Yiyebilecek gibi hissetmediğim için kahve içiyordum işte.
Önce gidip biraz televizyon izlemiştim. Hala aynı haberler vardı. Bu hava kirliliği daha ne kadar can alacak, işsizlik zirvede, gençler ve orta kesim intiharlarının oranı beşe katlandı, ekonomi çöktü, yolsuzluk bilmem ne...
Hep aynı şeyler.
"Ne yapıyorsun sabah sabah Tilki?"
Arkamdan uyku mahmuru bir ses gelince başımı ona çevirdim. Tezgahın önünde düşüncelere dalmıştım yine.
Arkamı döndüm ve saçı başı dağılmış sarışına baktım. Çakma sarılarının dipleri gözüme batarken, "Kahve içiyorum dangalak." diye mırıldandım. "Sence ne yapıyor olabilirim?"
Dağhan yüzünü buruşturdu. Göbeğini kaşıya kaşıya beyaz mutfak masasının kırmızı tahta sandalyesini çekti ve oturdu. Tiz ses yüzünden yüzüm buruşurken götümü tezgaha yaslayarak kahvemden bir yudum daha aldım. Dağhan arkasına yaslanıp beni süzdü baştan ayağa.
Üstümde kısa bir şort ve bol bir tişört vardı. Evde olabildiğince rahat takılıyordum. Tişörtümün kolları uzundu yani dünden kalma kırbaç izleri görünmüyordu ancak bacaklarım için aynısını söyleyemeyecektim. Boynum zaten hak getire. Yüzüm yine buruşurken elimi boynuma atıp ovarken Cihan'a küfrettim.
"Oğlum berbat görünüyorsun lan." dedi Dağhan beni incelemeyi bırakıp dehşetle sesini yükseltirken. "Boynunda bir yara var şuan. Bıçakla çizmedi değil mi?"
Endişeli bakışları dün gece çakıyla oynadığında yanlışlıkla boynumu çizen Cihan'ın bıraktığı minik ize dönmüştü. Sinirle dişlerimi sıkarken, "Çakı getirmişti pezevenk. Böyle tehditli şeylere bayıldığı için başta boynuma dayamasına izin verdim ama bir an eli titreyince çizdi boynumu. Ama görsen var ya..." dedim aklıma o anlar gelirken. İçim sinirle doluyordu ama tipi komikti aslında. Dağhan, "Neyi neyi?" diye merakla sorguladı beni. Güldüm. "Götü tutuştu. Boynumu fazla kesti sandı. Ben de kızdım o an çakıyı fırlattım kenara. Koltuğun kumaşına saplandı. Benim hamlemi görünce bir korkmadı değil benden..." diye mırıldanırken övünmeden edemedim. Benden korkmalarına bayılıyordum şerefsizlerin. O çakıyı boynuna geçirmemi isteyen bir tarafım vardı ve susturmak zor olmuştu. Öyle bir şeyi yapabilecek kadar cesur değildim.
"Oğlum ya sinirlenip Timuçin'e şikayet etseydi? Kafayı mı yedin sen?" Dağhan gergin gergin bana bakarken endişeyle yerinde dikleşmişti. Dediğinde haklıydı. Timuçin, onun bölgesinde kendimizi pazarlamamıza izin veren ve belli oranda para alan biriydi. O mekanlar aşırı zengin işiydi ve normalde eskortların olması isimlerini kirletirdi ancak Timuçin sayesinde orada barınabiliyorduk. Adamın fena bağlantıları vardı. Orospu çocuğunun tekiydi zaten. Eve gelince 400 dolar kazandığımı söyleyip yüzünü ona göndermiştim Ücretin dörtte biri ona ait olacak diye anlaşmıştık.
![](https://img.wattpad.com/cover/285213528-288-k50573.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Verus | bxb
Mystery / ThrillerHer insan şanslı doğmuyordu. Korkunç bir ailede doğmuştum. Yıllarımı, yaşamak istediğim için sokaklarda geçirmek zorunda kalmıştım. Ben insanların hor gözle baktığı o müsveddelerden fazlası değildim. Fakat bir gün en yakın arkadaşımın ortadan kaybol...