0.1

550 45 14
                                    

Telefonu hoparlöre alıp masaya yerleştirdim. Bir yandan da Ece'ye laf yetiştirmeye çalışıyordum.

"Mert Hakan aradı sabah." Devam etmesi için bir kaç mırıltı çıkartırken ağzımda ki midye dolmayı yutmaya çalıştım.

"Fena sinir olmuş sana." Gözlerimi devirdim. Ne yaptım sanki? Alt tarafı Altay'ı, Ece'ye ayarla dedim. Ayrıca, Ece onunda arkadaşıydı bir kere! Ayarlasa incileri dökülmezdi yani.

Ece'nin göremeyeceğini bile bile elimi boşver dercesine salladım. "Ecoş, boşver Mert'i, Altay'ı. Ne yapıyorum şuan biliyor musun?

"Ne yapıyorsun yine?" dedi ufak bir kıkırtıyla.

Ağlamaklı çıkan sesimle, "Midye yiyorum ve aklıma sen geliyorsun." dedim.

"Simoş yapma, ağlatacaksın beni. Çok özledim zaten."

Gülerek, "Kendimi İzmir-İstanbul arası uzak mesafe ilişkisi yaşayan sevgililer gibi hissediyorum." dedim.

Tabaktaki midyelerden bir tanesini daha mideme yollarken, "Neyse, neyse az kaldı Ecoş, son 1 ay." dedim neşeyle.

"2 yıl bekledim seni kızım, 1 ay daha dayanırız." dediğinde kıkırdadım. "Odan da hazır biliyor musun?" Gözlerim kocaman açıldı.

"Harbiden mi?!" dedim heyecanlı çıkmasını engelleyemediğim sesimle. Ece bu halime gülerken, "Harbiden." diye yanıtladı.

"Şey..." dediğimde Ece sözümü keserek, "Evet Simay, yatağının olduğu duvara astım Alex posterini." dedi bıkmış bir tavırla.

Tamam belki biraz darlamış olabilirdim bu konu da, ama bahsettiğimiz kişi Alex de Souza, boru değil.

"Tamam, kızma hemen." dedim gülerek onu sakinleştirmek amacıyla. "Bu arada sormayı unuttum. Altay işi ne oldu?"

"Merto konuşmuş." dedikten sonra derin bir nefes aldı. "Güzel kız demiş Altay! Bana güzel demiş!" diye çığlık attığında yüzümü buruşturdum.

"Kulağımın anasını sik ama tamam mı?"

"Kapa çeneni, Altay bana güzel demiş diyorum!"

Biraz daha konuştuk, daha doğrusu Ece konuştu. Altay'a olan aşkını dinledim bir süre.

"Mert Hakan'a yazıp çıldırtayım mı onu?" dedim kendi kendime gülerken. Ece hemen ayıplayan bir sesle, "Uğraşma çocukla Simay." dedi.

"Eğlence anlayışlarımız çok farklı." dedim göz devirirken.

Masada ki kirli tabakları bulaşık makinasına yerleştirdikten sonra ellerimi de yıkadım. Tam musluğu kapatmışken kapı zili çaldı.

Ellerimi hızlıca havluya silip telefonumu elime alarak kapıya ilerledim.

"Biri mi geldi?" diyen Ece'ye, "Ege falan gelmiştir herhalde." diye yanıt verdim.

"Yavrum ben kapatayım o zaman, araşırız yine."

"Tamam güzelim, öpüyorum, çok dikkat et kendine."

Telefonu kapatmamla beraber kapıyıda açtım. Gelen tahmin ettiğim üzere, Ege'ydi.

Baştan aşağıya süzdüm Ege'yi. Elinde tuttuğu kaskı, üzerinde ki deri ceketi ve yüzündeki gülümsemesiyle karşısındaki insanı kendine aşık edecek cinsten bir çocuktu.

Kapıya yaslanarak, "Hayırdır? Hangi rüzgar attı sizi Ege Bey?" diye sordum sırıtarak.

Kafasını hafifçe yana yatırdı, "Hayırın yolları kayıptır güzelim, seni kaçırmaya geldim." dedi çapkınca.

Kaşlarım havalanırken, "Vaaay, nereye kaçırıyorsun beni?" diye sordum.

İşaret parmağını dudaklarına götürdü. "Sürpriz."

Yüzümü sinsi bir gülümseme yerleşti. "Ceylan ve Tuna'nın yanına gidiyoruz değil mi?"

Dudaklarını büzerek, "Her seferinde bozuyorsun beni, küseceğim artık." dediğinde kahkaha atarak, "Bekle, çantamı alıp geliyorum." dedim.

Koltuğun üzerine bıraktığım sırt çantamı taktım. Zaten bir kaç saat öncesinde dışarıdan geldiğim için üzerimi değiştirme gereği duymadım.

Ege büyük ihtimalle motoru caddeye park etmişti, evden çıkıp caddeye ilerledim.

Ege kaskını takmış, motora binmişti. Yanına gittiğimde elinde tuttuğu yedek kaskı bana uzattı. Kaskı kafama geçirdikten sonra arkasında ki yerimi aldım.

"Yavaş sür, kendimi motordan aşağıya atarım bak hız yaparsan." dedim kollarımı beline dolarken.

Motora gaz verirken, "Rahat olsana sen." dediğinde gözlerimi devirdim. Motor haraket ettiğinde Ege'nin tişörtünü sımsıkı tuttum.

Ege uyarımdan dolayı normal bir hızda ilerlerken kafamı sırtına yasladım. İzmir'in günbatımı bir ayrı oluyordu, büyüleyiciydi.

Bu şehirden nasıl kopacağımı bilmiyordum. Çok alışmıştım. İstanbul ise en büyük hayalimdi. Ece vardı bir kere orda. İstanbul'a gitmemin en büyük etkenlerinden biriydi.

Öte yandan İstanbul'da yaşamak, orada çalışmak istiyordum. İstesemde istemesemde kopacaktım İzmir'den, Ege'den, Tuna'dan...

"Dünyadan, Simay'a. Orda mısın?" diyen Ege'nin sesiyle düşüncelerim bölünmüş oldu.

"Ne kadar çabuk geldik." diye mırıldandım etrafımı incelerken.

Motordan indiğimizde kumsalda Ceylan ve Tuna'yı bulmak adına biraz yürüdük. Çok geçmeden kumlara oturup denizi izleyen ikili görüş açımıza girdi.

Beni gören Ceylan hızlıca ayağa kalkarak kollarını bana sardı. Ona karşılık verirken, "Çok özledin herhalde?" dedim.

Tuna hemen, "Fotoğrafını çek diye yalakalık yapıyor." diye atladığında, Ceylan ona ufak bir tekme attı.

Ardından bana dönüp, tatlı tatlı gülümseyerek, "Fotoğrafımı çeker misin?" dedi, Tuna'ya dönüp, "Bazıları piçlik yapıp çekmiyorda." diye mırıldandı.

Ceylan'ın koluna girdim. "Hadi gel, çekiyim madem."

-

simaykaracaa: izmirim de izmirim🌞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

simaykaracaa: izmirim de izmirim🌞

efickallee, cey.online, egehancii ve 328 diğer kişi beğendi.

@efickallee: izmir güzeli bu ya❤️‍🔥
↪️@simaykaracaa: istanbul hanımefendisi😍

@cey.online: kurban verenee🧿🧿
↪️@simaykaracaa: kurban vereneeeee🪬🪬

@tunaa_35: kim bu çirkin?
↪️@simaykaracaa: anan demek istemiyorum sinir etme beni
↪️@tunaa_35: seni tutan ne?😁
↪️@simaykaracaa: beliz teyzeye bunu yapamam..

-
izmirim de izmirim🫶🏻🫶🏻🫶🏻

en güzel yenilgim ; mert hakan yandaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin