Tehlikeli sular (istanbul- günümüz)

154 13 25
                                    

Satrancı Mehmed kazanınca etraftakiler önce şok olmuşlardı, daha sonra bu durumu kabullenmeye başladıklarını görmüştüm. Mehmed zafer gülüşüyle doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Ben de ona gülümsedim ve yanına yaklaştım.
Laya: - tebrikler Mehmed bey, çok iyi oynadınız.
Mehmed bunu duyunca kendinden memnun bir edayla gülümsedi.
Mehmed: - sizin uğrunuza kazanamayacağım mücadele yok bayan laya.
Utandım ve hafifçe gülümsedim.
Vlada baktığımda son derece üzgün olduğunu gördüm. Kaybettiği için doğal olarak modu düşmüştü. Karışık duygular içerisindeydim fakat mehmedin kazanmasını içten içe istiyordum. Soydanların yalısında hem daha çok şey öğrenme fırsatım olucaktı, hem de lalenin tablosuna kolaylıkla erişim sağlayabilicektim. Tabi bir de mehmedle yakınlaşma şansım olucaktı.
Herkes mehmedi tebrik ettikten sonra, artık gitme vaktimizin geldiğini anlamıştım.
Mehmed ellerini çırptı ve dikkatleri tekrar üzerine çekti.
Mehmed: - evet beyler bayanlar, beni takip edin, gidiyoruz.
Vlada ve leoya pek de memnun olmayan bir bakış atarak şunu ekledi:
Mehmed: -isterse vlad da bize katılabilir.
Bunu duyunca şok olmuştum. Acaba bunu teklif etmesinde ki amaç neydi?
Vlad da önce şaşırdı sonra cevapladı:
Vlad: - arkadaşlarımla bir süre daha vakit geçirmek benim için iyi olur.
Mehmed kaşlarını çattı fakat bir şey söylemedi. Noe yani paladi gelmeyeceğini belirtti ve kısaca vedalaşıp,rafiyle birlikte başka bir yöne doğru gittiler.
Hepimiz mehmedi takip etmeye başladık.
Bir kaç dakika yürüdükten sonra gemilerin olduğu yere vardık. Bazıları küçük, bazıları büyük tüm gemiler sıralanmıştı. Hangisine biniceğimizi anlamak için mehmede baktık.
Diğerlerinden oldukça büyük, ihtişamlı bir geminin önünde durdu.
Mehmed: - evet, işte benim evladım.
Gemiye doğru elini salladı , hayranlık dolu bakışlarla baktı.
Vladın gözlerinin içine bakarak söyledi:
- adı FATİH.
Vlad gözlerini kaçırdı ve hoşnutsuzlukla uzaklara baktı.
Ezel: - evet, bu isim ona çok yakışıyor. Yıllardır bizimle.
Mehmed gururla başını kaldırdı ve bana sinsice göz kırptı.
Laya: - fetheden,kazanan.
Herkes dönüp bana baktı.
Ezel: - kesinlikle.
Mehmed: - önden bayan laya, lütfen.
Bana elini uzattı. Vlad ve leo belli ki bu tekliften hoşlanmamışlardı.
Leo öne çıktı.
Leo: - istersen ben yardım edebilirim laya.
Vlad: - bana tutunmak istersen ben de yardım ederim.
Şaşkınlıkla ikisine de öylece baktım. Ardından Tekrar mehmede baktım, tabi ki somurtmuştu.
Mehmed: - gerek yok beyler.
Daha fazla konuşmazsam tatsızlık çıkacaktı o yüzden hemen sorunu çözmeye karar verdim.
Laya: - bizi davet eden kişi Mehmed, onun yardım etmesi daha uygun olur. İkinize de teşekkür ederim.
Onlara gülümsedim ve mehmedin elini tuttum. Sert elini kavramak içimde ufak bir heyecana yol açtı. Elleri ellerimi sıkıca tutuyordu fakat üzerimdeki elbise uzun olduğundan, kumaşa takıldım ve bir sonraki saniyede mehmedin güçlü kollarını belimde hissettim.
Mehmed: - dikkat edin lütfen.
O an göz göze geldik, çok korkmuştum ama mehmed beni son anda yakalamıştı. Ellerinin sıcaklığı tüm vücudumu sardı.
Utanarak dedim ki:
- afedersiniz, benim dikkatsizliğim.
Vlad ve leo biraz öteden seslendiler:
(Aynı anda): - laya, iyi misin?
Laya: - iyiyim merak etmeyin.
Mehmed dikkatlice, hatta bir değerli eşyaymışım gibi, beni gemiye bindirdi.
Elimi bırakmak istemiyor gibiydi, sanırım bende... Gülümsedim ve sonunda elimi çektim.
Laya: - teşekkür ederim.
Mehmed başını salladı ve gülümsedi.
Ardından ezel,Vlad,evan ve leo da gemiye bindiler.
Mehmed kaptanla konuşup,kısa süre içinde geri döneceğini söyledi.
Onun ardından bakarken birinin elini omzumda hissettim. Vladdı.
Vlad: - soydanların yalısında kalmak istiyor musun?
Laya: - evet vlad, hem tablo orada hep yakınımda olucak, böylesi daha iyi.
Vlad: - haklısın fakat mehmede güvenmiyorum. Aklım sende kalacak.
Gözlerinde hüzün belirdi.
Laya: - beni merak etme, her şey güzel olucak. Mehmedin bana zarar vereceğini düşünmüyorum.
Vlad umutsuzca başını salladı ve buruk bir şekilde gülümsedi.
O esnada gemi hareket etmeye başladı.
Geminin ani hareketiyle yana doğru sendeledim ve neyse ki Vlad beni hemen tuttu.
Vlad: - dikkat...
O an göz göze geldik. Hızlıca kollarından ayrıldım.
Laya: - teşekkür ederim.
Etrafıma baktım ve mehmedin bizim tarafımıza pek de hoş olmayan bir bakış attığını gördüm. Utanarak gözlerimi kaçırdım. Vlad da bunu farketmiş olmalıydı ki o da mehmede sert bir bakışla karşılık verdi.
Diğerlerine baktığımda oturmuş, sohbet ettiklerini gördüm. O anda mehmed yanımıza yaklaştı. Her bir adımında korkuya kapıldım çünkü Vlad da buradaydı ve bir şey olmasından korkuyordum.
Mehmed vlada kısa bir bakış attıktan sonra dedi ki;
Mehmed: -bayan laya, konuşabilir miyiz?
Laya: - tabi mehmed bey.
Vlad: - evet ne diyecektin?
Mehmed kaşlarını çattı.
Mehmed: - seni ilgilendiren bir şey yok. Bizi yalnız bırak.
Vlad yumruklarını sıktı.
Vlad: - sen...
Laya: - Vlad lütfen, sadece konuşacağız.
Vlad emin misin der gibi baktı ve yavaşça uzaklaştı.
Mehmed ardından kasvetli bakışlar attı ve bana döndü.
Mehmed: - vlada güvenmiyorum ve yakınlarınızda olması pek de hoş değil.
Aynısını da vladdan duymuştum. Tıpkı geçmişte olduğu gibi vlada ve leoya güvenmiyordu belli ki.
Laya: - neden böyle düşünüyorsunuz?
Mehmed uzaklara baktı ve duraksadı.
Mehmed: - öyle bir izlenim edindim.
Laya: - Vlad ve leo benim yakın arkadaşlarım. İkisi de bana zarar verecek bir şey yapmaz. Rahat olabilirsiniz.
Mehmed: - yine de siz dikkatli olun.
Gözlerimin içine baktı ve ileriye bir yerlere gitti.
Kısa süre sonra elinde katlanmış bir şeyle geri geldi.
Elindekini açtığında bunun şal olduğunu gördüm.
Yavaşça omuzlarıma örttü. Anında tenime sıcaklık yayıldı.
Şalı örtünce hemen uzaklaşmadı, bir süre arkamda durdu. Boynuma yaklaştı, nefesini boynumda hissettim. Hafifçe ürperdim. Bu nefes omuzumda ki şalla aynı etkiyi yaratmıştı. Hatta daha büyük bir etki. Tüm vücuduma yoğun bir sıcaklık dalgası yayıldı. Ama hemen sonra mehmed geri çekildi.
Mehmed: - akşam rüzgârı çıktı. Üstünüzdeki çok ince.
Laya: - evet, teşekkürler.
Gülümsedim. Rüzgâr çok kuvvetli esiyordu, öyle ki saçlarım yüzümde,durmadan dans ediyordu. Mehmed bir eliyle, bir o yana, bir bu yana savrulan saçlarımı nazikçe kulağımın arkasına aldı. Elini tenimde her hissettiğimde içimde tuhaf duygular uyanıyordu. Vücudum tepeden tırnağa karıncalandı ve sanki oracıkta taş kesildim. Onun dokunuşları neden bu kadar etkiliyordu beni? Hem hoşuma gidiyordu hem de korkutucuydu. Mehmedin eli yavaşça saçlarımdan yanağıma doğru kaydı. Yavaşça yüzümü okşadı ve aşağı indi.
Mehmed: - buyrun, bir şeyler içelim.
Eliyle tam ortada duran masayı işaret etti. Olumlu anlamda başımı salladım ve masaya ilerledim.
Diğerleri de masaya oturdu ve ezel herkese içecek dökmeye başladı. Mehmed yanımda, Vlad tam karşımda oturuyordu. İkisi yine birbirlerine hoş olmayan bakışlar atıyorlardı. Derin bir sessizlik oldu. Herkes durgunlaştı, artık sadece dalgaların sesi duyuluyordu.
Bir an ezelin bana baktığını farkettim. Derin bakışları ürpermeme sebep oldu. Gözlerimi kaçırmadım. Ona her baktığımda hasanı görüyordum ve bu çok tuhaf hissettiriyordu. Onun trajik ölümü ve türbede onu tekrar, hiçbir şey olmamış gibi karşımda görmek...yandan öksürük sesi duyulunca düşüncelerimden sıyrıldım. Mehmed anlamlı bir şekilde öksürüp ezele kısa bir bakış atmıştı. Herkes o an mehmede odaklandı ardından da ezele.
Hala ortamda sessizlik hakimdi, sanki bunu bozucak kişi suç işleyecekmiş gibi kimse ağzını bıçak açmıyordu. Sonunda sessizliği bozmaya karar verdim.
Laya: - bu teknenin soydanların olduğunu öğrenmek beklenmedik oldu.
Mehmed gülümsedi ve cevapladı:
- haklısınız, soydanlar ile ilgili öğreneceğiniz daha çok şey var.
Bu cümleden bir şey anlamamıştım ama karşılık olarak gülümsedim.
Evan: - soydanlar her zaman gizemli olmuştur. Ezelden biliyorum.
Evan sinsice sırıttı ve ezele baktı.
Ezelin zar zor fark edilir bir şekilde yüzü yamuldu ve zoraki gülümsedi.
Ezel: - aslında gizemli olmanın iyi Yönleri çok.
Herkes soru sorarcasına ezele baktı.
Evan: - nasıl yani?
Mehmed araya girdi.
Mehmed: - ezel haklı, gizemli olmak bazen çok işe yarıyor, hele ki sakladıklarınız ağır geliyorsa.
Şimdi tüm bakışlar mehmede döndü. Ne demek istemişti? Ağır derken tehlikeden mi bahsediyordu? Ben bu tehlikeyi atlatabilecek miydim? Vladın sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
Vlad: - bence zamanı geldiğinde bazı şeyleri söylemek gerekir. Sonra her şey iyice karışıyor.
Mehmed: - sizin fikrinizi sorduğumu hatırlamıyorum?
Vlad: - evet biliyorum, sadece düşüncelerimi söylemek istedim. Hem bence "ağır" dediğiniz o şeyler sandığınız kadar önemli olmayabiliyor.
Mehmed yumruklarını sıktı,vlada öyle bir bakış attı ki, bir bakışla öldürmek tam olarak bu diyebilirim.
Mehmed: - başkalarının ne düşündüğünü ve yaşadığını bilmeden yorum yapmanızı tavsiye etmem.
Vlad: - belki de biliyorumdur?
Mehmed çenesini sıktı, havada oluşan gerginlik tam anlamıyla hissedilebiliyordu.
Mehmed yumruğunu masaya vurdu.
Mehmed: - senin hiçbir şey bildiğin yok. Yol boyunca ağzını açmasan iyi olur.
Evan: - hey hey sakin olun beyler, bakın denizin ortasındayız. Gerginlik olmasın, keyfini çıkaralım.
Vlad ve mehmed bunu duymamış gibiydi.
Vlad: - size bir hikaye anlatayım. Yüzyıllar öncesinde bir padişah varmış. Güçlüymüş fakat kibri her şeyin önündeymiş, etrafındakileri görmezden gelir, sadece kendi işini önemsermiş, diğerlerinin ne düşündüğü umrunda bile değilmiş.
Mehmedin gözleri kan çanağına dönmüştü, bunu görünce kötü hissetmiştim.
Vlad devam etti.
Vlad: - bir gün çok daha kötü bir şey yapmış, herkesin sevip hoşgörü gösterdiği bir kızı üzmüş, onun hayatını hiçe saymış.
Mehmed ayağa kalktı, ardından da Vlad.
Mehmed: - benim de bir hikayem var.
Bağırarak anlatmaya başladı.
Mehmed: - günün birinde, kan emicinin biri yabancı topraklara gelmiş. Oradakiler başlarda ona sevgi göstermiş, aileden biri olarak görmüşler. Fakat kan emici bunun karşılığında büyük nankörlük etmiş. Artık kendi ülkesine döndüğünde, bir çok insana akıl almaz işkenceler etmiş. Kimsenin gözünün yaşına bakmadan katliam yapmış. Merhametden yoksun bir şekilde hayatına devam etmiş, acımasızlığı etrafına ışık saçan, hayat dolu bir kızın hayallerini ve kendisini yok etmiş.
Vlad da artık mehmetden farksız bir şekildeydi. Herkes olanları ağzı açık bir şekilde izliyordu. İkisinin de bahsettiği kız laleydi. Geçmişte neler olmuştu, şimdi daha çok merak etmiştim.
İkisi de masadan kalkıp birbirlerine doğru yürüdüler. Diğerleriyle birlikte ayağa kalktım.
Laya: - leo bir şey yap, şimdi kavga edicekler.
Leo: - tamam laya, sakin ol ben halletmeye çalışacağım.
Leo aralarına girdi.
Leo: - Vlad yapma, burda olmaz.
Vlad leoya kısa bir bakış attı. İkisi de şimdi çok daha sinirliydi.
Mehmedin koluna dokundum. Mehmed bir anlığına titredi.
Laya: - mehmed bey yapmayın, lütfen.
Mehmed bana baktı, gözlerinde hüzün belirdi,bakışları yumuşamıştı. Az önce ki sinirli adamdan şimdi eser yoktu.
Mehmed vlada baktı ve derin bir nefes alıp, geminin kenarına gidip durdu, gökyüzüne baktı ve elleriyle sıkıca demiri kavradı. Vlad da tekrar masaya oturdu ve içeceğini tek yudumda bitirdi. Özür dilercesine bana baktı.
Ezelin mehmedin yanına gittiğini gördüm. Çok ciddi bir şekilde bir şeyler anlatıyordu. Mehmed uzaklara bakıp sadece kafasını sallıyordu. Kısa bir süre sonra leo yanıma geldi.
Leo: - iyi misin?
Laya: - biraz daha iyiyim.
Leo: - şu tekneden bir an önce inip gitsek başka bir şey istemiyorum.
Kısaca başımı salladım.
Mehmedin tarafına baktığımda ezelin artık orda olmadığını farkettim. Etrafıma baktım ama hiçbir yerde yoktu. Kaptanın yanına gitmişti belkide.
Mehmedin yanına gitme dürtüsü hissedince, ona doğru ilerlemeye başladım. Hiç hareket etmeden sadece ileride bir yerlere bakıyordu.
Yanına geldiğimde kafasını bana çevirdi. Kısa sürede çok yıpranmış görünüyordu. Teni soluklaşmıştı.
Tereddütle konuştum.
Laya: - iyi misiniz?
Mehmed: - iyiyim, sadece biraz gerginim. Sizi korkuttuysam özür dilerim.
Laya: - sadece sağ salim eve gitmek istiyorum.
Mehmed başını salladı ve tekrar gökyüzüne baktı.
Bir anda arkadan bir yerlerden müzik sesi duyuldu. Yavaş bir ritim kulaklarımızı doldurmaya başladı. Ardından naif sesli bir kadın,sözleri okudu.
"Fikrimin ince gülü..."
Herkes şaşkınlıkla etrafına bakıyordu.
O an mehmedin elini önümde gördüm.
Mehmed: - bu dansı bana lütuf eder misiniz?
Şaşkınlıktan bir an duraksasamda elimi uzattım.
Bir eli belimi kavrarken, diğeriyle elimi sıkıca tuttu.
Yavaş hareketlerle bir sağa, bir sola sallanmaya başladık.
Mehmed şimdi gözlerimde derinlere doğru bakıyordu. Gözlerinde bir ışık parladı ya da bana öyle geldi. Aklıma Vlad gelince hemen ona baktım. Elinde içecek dolu bardağıyla, bir eli cebinde yarı karanlıkta bize bakıyordu. İçimi huzursuzluk kapladı. Leo vladın hemen yanında duruyordu. Ezel hala ortalıkta yoktu. Evan bacak bacak üstüne atmış bizi seyrediyordu.
Akşam karanlığında, İstanbul'un ortasında, bir gemide, loş ışık altında, bir yabancıyla dans ettiğime inanamıyordum.
Bu arada mehmedin beni daha çok kendine çektiğini fark ettim. Dudaklarımız birbirine çok yakındı. Bundan dolayı sıcak bastı. Kendimi dudaklarına bakarken buldum ve bakışlarımı gözlerine çevirdim. Beni öpme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.
Sonra her şey bir anda oldu.
Vlad elinde bardağıyla, hızlı adımlarla bize yaklaştı ve mehmedi ittirdi.
Müzik kesildi ve mehmed hafiften geriye sendeledi.
Vlad: - uzak dur ondan!
Sesinde tehlike vardı.
Mehmed yumruklarını sıktı ve bağırdı.
Mehmed: - sen ne yaptığını zannediyorsun? Dansımızı bozmaya nasıl cüret edersin?
Vlad: - ona dokunma dedim.
Mehmed eliyle, sıkıca elimi tuttu.
Meydan okurcasına vlada baktı.
Mehmed: - bak dokunuyorum.
Vlad hırıltılı nefes alıp verdi ve elindeki içeceği mehmedin üstüne döktü.
Şaşkınlıktan ve korkudan tiz bir çığlık attım.
Mehmed elimi bıraktı ve vlada yumruk attı.
Vlad darbeden dolayı geriye sendeledi ve yüzünü tuttu.
Bağırarak mehmedin üzerine yürüdü.
Mehmede yumruğunu salladı ama mehmed hazırlıklıydı. Hemen yana atladı ve darbeden kurtuldu. Vlad daha da sinirlendi ve mehmedi yakasından tutup kafa attı. Leo, ezel ve evan onları ayırmaya çalıştı. Mehmedi ezel, vladı evan ve leo tutuyordu.
Mehmed: - AAAA BIRAKIN!
Vlad: - LEO BIRAKIN, HADDİNİ BİLDİREYİM ŞUNA!
ikisi de kendilerini tutan kişilerden kurtulmaya çalışıyordu. Vlad bir anda bağırdı ve leoyu ve evanı bir kenara fırlattı. Bu güç karşısında artık neler olucağını kestiremiyordum. Mehmed de aynı şekilde ezelin elinden kurtuldu ve vlada doğru koşmaya başladı.
Kaptan yanımıza geldi, gemiyi durdurmuştu.
Kaptan bağırdı.
Kaptan: -mehmed oğlum yapma!
Mehmed bir an ona baktı ama vlada koşmaya devam etti.
Rüzgâr artık daha kuvvetli esiyordu. Titremeye başladım. Adrenalini her hücremde hissettim. Onları durdurmak, bu saçmalığa bir son vermek istiyordum ama ne yapacağımı bilmiyordum.
Mehmed vladı tuttu ve bir yumruk daha attı. Vlad mehmedin yakasını tuttu ve yumrukla karşılık verdi. Mehmed yanağını tuttu. İkisinin de yüzünde yaralar ve kan vardı. Her geçen saniyede morluklar da oluşmaya başlıyordu. Onların her hareketinde gemi normalinden daha fazla sallanıyordu, bazen ayakta durmakta güçlük çekiyordum.
Laya: - Vlad yapmayın! Mehmed bey sakin olun!
Beni duymuyorlardı.
Vlad: - ona daha fazla acı çektirmene izin vermeyeceğim!
Mehmed: - o benimle mutlu, sen ona zarar veriyorsun! Ona yaklaşma, seni o mağarana geri sokarım.
Vlad: - AAAA!
Vlad mehmede öyle sert vurdu ki mehmed yere düştü. Vlad üstüne çıkıp gelişi güzel vurmaya başladı. Diğerleri hala onları durdurmaya çalışsa da nafileydi. Mehmed her darbeden sonra kahkaha atıyordu.
Mehmed: - gücün bu kadar mı?! VLAD DRAKULA.
son kelimelere vurgu yaptı. Vlad daha hızlı vurmaya başladı.
Mehmed vladın kolunu tuttu ve üstünden itti. Vlad bunu beklemediği için yere uçtu. Mehmed ayağa kalktı, dudağında ki kanı sildi ve vladın üstüne tükürdü. Vlad hemen ayağa kalktı. Bense artık ağlamak üzereydim. Yüzyılların düşmanlığı ve intikam hırsı ikisini de ele geçirmişti. Bu kavga sonsuza kadar sürecek gibiydi. Onlar birbirlerine vurmaya devam ederken, ben geri geri gitmeye başladım ve zaman geçtikçe ayakta durmakta daha fazla güçlük çekiyordum.
Leonun sesini duyunca her şey çok geçti. Tekrar sallandım ve geminin kenarına geldiğimi fark etmeyip denize düştüm.
Leo: - laya!
Herkes geminin kenarında, dehşet içinde bana bakıyordu. Yüzme bilmediğim için çaresizce çırpınmaya başladım.
Laya: - yardım edin!
Deniz suyunun tuzu boğazımı yaktı. O arada diğerlerinin sesini duydum.
Mehmed: - laya! Kurtaracağım seni kendini bırakma sakın!
Vlad: - laya, dayan!
Karanlıktan sadece silüetleri görünüyordu.
Kısa süre sonra dalış sesleri duymaya başladım. Yanılmıyorsam iki kişilerdi.
Çırpınmaya devam ediyordum, bana doğru yüzen iki silüet gördüm. Bir yandan da bağırıyorlardı. Her geçen saniyede artık nefes almak zorlaşıyor, görüşüm zayıflıyordu. Etraf yavaş yavaş kararmaya başladı.
*Bir süre sonra
Gözlerimi açtığımda artık gemide olmadığımı gördüm.
Etrafima yavaşça göz gezdirdim. Sanırım hastanedeydim. Yattığım yerden yavaşça doğrulmaya çalıştım. Başım felaket derecede ağrıyor ve dönüyordu.
Dışardan bağırışmalar duydum.
Mehmed: - hepsi senin yüzünden! Ondan uzak dur, ona bir şey olursa İstanbul'u başına yıkarım.
Vlad: - sen gelip her şeyi mahvettin! Şimdi orda canıyla mücadele ediyor! Ona bişey olursa, değil İstanbul'u dünyayı sana dar ederim.
Bu uğultular kafamın içinde yankılanıyordu. Sonra her şey tekrar karanlığa gömüldü...
*1 saat sonra
Tekrar gözlerimi açtığımda bu sefer hastanede olmadığımı anladım. Soydanların yalısında, odamda yatıyordum. Başım artık ağrımıyordu.
Yanda bir hareketlilik gördüm. Mehmed ve Vlad yarı çıplak bir biçimde, üstlerinde battaniyelerle oturuyorlardı.
Uyandığımı görünce hemen başucuma geldiler.
İkisi de çok korkmuş ve endişeli görünüyorlardı.
Mehmed: - laya, Allah'a şükür iyisin. Ağrın var mı?
Boğazım kurumuştu o yüzden su istedim.
Mehmed hemen bir bardak su koydu ve doğrulmama yardım edip içirdi.
Vlad: - iyi misin? Bir şeye ihtiyacın varsa söyle alayım hemen.
Laya: - teşekkür ederim, iyiyim merak etmeyin.
Aralarında yine gerilim vardı fakat şimdi sadece bana odaklanmışlardı.
Laya: - bir ara hastanedeydim, doktor ne dedi?
İkisi de birbirlerine baktı ve mehmed cevapladı.
Mehmed: - durumunun kritik olmadığını, tam zamanında geldiğimizi söylediler. Serum taktılar sana, bitince buraya geldik.
Vlad: - laya çok özür dilerim, seni korumalıydım, benim yüzümden-
Laya: - hayır ben arkama bakmadım, benim dikkatsizliğimdi.
Mehmed: - seni o an görüp uyarmalıydım, çok özür dilerim.
Hüzünle bana baktılar, neredeyse ağlayacaktım.
Laya: - kavga ettiğiniz için kızgınım fakat şu an iyiyim.
Kapı çaldı, içeriye evan,ezel ve leo girdi.
Leo: - laya! Tanrıya şükür uyandın. Nasıl hissediyorsun?
Elini tuttum ve gülümsedim.
Laya: - iyiyim leo, endişelenmene gerek yok.
Evan: - geçmiş olsun bayan laya, kısa sürede toparlanacağınıza eminim.
Laya: - teşekkürler, umarım.
Ezel de yanıma yaklaştı, çok endişeli görünüyordu.
Ezel: - dikkatli olmalıydım, buna izin vermemeliydim, beni affedin.
Başını eğdi. Onun o halini görünce içimde bir şeyler koptu.
Laya: - siz kavgayı ayırmaya çalışıyordunuz, kendizi suçlamayın kimse bilemezdi ezel.
Sessizlik oluştu ve herkes suçlu suçlu yere bakmaya başladı.
Bir kaç dakika sonra evan evine gitti, ezel çalışma odasında olacağını söyledi.
Vlad ve mehmed yanı başımda oturmaya devam ediyorlardı.
Laya: - Vlad, mehmed bey hala giyinmemişsiniz, hasta olacaksınız.
Nemli saçlarla bana baktılar.
Gözlerim yarı çıplak vücutlarına kaydı ama hemen sonra utanıp bakışımı kaçırdım.
Vlad: - ben evime gidip üzerimi değiştireceğim. Gelirken almamı istediğin bir şey var mı?
Laya: - bir şey istemiyorum, hasta olma yeter. Ha bir de geri dönmene gerek yok ben gayet iyiyim. Evinde dinlen yoruldun sende.
Mehmed gülümsedi, Vlad mehmede hoşnutsuz olduğunu belirten bir bakış attı.
Vlad: - emin misin laya?
Laya: - eminim Vlad, endişelenme. İyi hissediyorum şu an.
Mehmed: - evet Vlad,burda ona gözüm gibi bakacağıma emin olabilirsin.
Vlad somurttu ve yanıma yaklaştı.
Vlad: - bir şey olursa beni ara, yarın geleceğim.
Laya: - beni kurtardığın için teşekkürler.
Vlad hüzünle gülümsedi ve sessizce dışarıya çıktı.
Şimdi odada mehmedle baş başaydım.
Göz göze geldik, yine düşünceli bir şekilde bana bakıyordu. Son olaydan sonra yine depresif bir hale bürünmüştü. Eminim ki aklına geçmiş zaman geliyordu. Benim de aklımdan hiç çıkmıyordu ki geçmiş zaman. İstanbul'a geldiğim andan itibaren geçmişi daha fazla düşünmeye başladım. Burda gördüğüm insanlar, bir zamanlar tanıdığım insanlardı fakat şu an sanki yeniden tanışıyoduk. Düşünmeyi bıraktım çünkü başım ağrımaya başlamıştı. Yattığım yerden doğrulmaya çalıştım, bunu gören mehmed ayağa kalktı ve bana destek oldu. Bir an üzerime hafiften eğilince göz göze geldik, bakışlarım yavaşça çıplak olan göğsüne kaydı. Onu o kapalı ve uzun kıyafetten sonra çıplak görmek içimde hoş bir duyguya yer açmıştı. Vücudu artık ıslak olmasa da hafif nemliydi. Karın kasları çok etkileyici görünüyordu. Bir an duraksadım.
Laya: "kendine gel laya, adam sana yardım ediyo sadece."
Bakışlarımı vücudundan kaçırdım ve yere bakmaya başladım. Sanırım çok fena kızarmıştım.
Laya: "umarım yanlış anlamamıştır."
Ben oturunca mehmed de yatağın kenarına oturdu. Sanırım bir şeyler söyleyecekti.
Bir süre beni inceledikten sonra konuştu.
Mehmed: - tekrardan çok özür dilerim bayan laya, sinirlerime hakim olamadım ve sizi tehlikeye attım. Çok dikkatsiz ve düşüncesiz davrandım, benim yüzümden az daha...
Duraksadı ve derin bir nefes aldı.
Mehmed: - sizin tehlikeden uzak, sakin ve mutlu bir hayat yaşamanız lazım. Eminim ki yeterince olay yaşadınız, siz acıdan ve dertten uzak olmalısınız.
Gülümsedim.
Laya: - tıpkı bir doktor gibi konuşuyorsunuz, evet acılar yaşadım, dertlerim oldu, peki siz bunu nerden bildiniz?
Mehmed: - herkesin derdi olur bu hayatta, dertsiz insan bulamazsınız.
Laya: - doğru, dertler bitmez, aksine her geçen gün daha da çoğalır ve artmaya devam eder.
Mehmed buruk bir şekilde gülümsedi.
Mehmed: - aynen öyle, hele ki uzun yıllar boyunca bir çok şeyi görüp yaşadıysanız.
Hüzünle ona baktım. şehzade mehmed, padişah mehmed ve Soydan mehmed. Bir çok kişilik ve sorumluluk, yüzünden çok şey gördüğü anlaşılıyordu. Şu an geçmişi anlatmasını çok isterdim, ama şimdi sormayacaktım, zamanı değildi.
Laya: - dertler bize savaşmayı öğretir, ders niteliğindedir, aslında yaşadığımız her şey birer tecrübe.
Mehmed ilgiyle bana baktı.
Mehmed: - evet, her biri bize bir çok mesaj verir, bunu görüp anlamaktır asıl önemli olan. Dertlerimiz, çektiğimiz sıkıntılardır bizi büyüten.
Konuşması çok huzur vericiydi, sesinde umut vardı sanki.
Laya: - teşekkür ederim, her şey için. Umarım benim yüzümden hasta olmazsınız.
Üstüne baktı ve gülümsedi.
Mehmed: - hayır endişelenmeyin, battaniye ısıtıyor beni. Bir de sizin o sıcak gülüşünüz...
Utandım ve parmaklarımla oynamaya başladım.
Laya: - isterseniz kurulanın, zaten soğuk Deniz suyunun içine atladınız, yeterince üşümüşsünüzdür.
Mehmed: - yine olsa yine atlardım, hem sizi yalnız bırakmak istemiyorum hem de dedim ya, gülüşünüz de ısıtıyor beni.
Gülümsedim ve gözlerine baktım.
Mehmed: - hep böyle gülün, içimi ısıtın olur mu?
Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı ve sıcak bastı.
Elleriyle elimi tuttu. Artık içimdeki yangın içten içe büyüdü.
Mehmed: -hep böyle teniniz tenime değsin, yakınlarımda olun.
Yüzüme yaklaştı ve gözlerimin içine baktı.
Mehmed: - hep böyle masumca bakın bana, gözlerinizde ki ışıltıyı hep göreyim, göreyim ki içimdeki karanlık bir nebzede olsa azalsın, yarınlara daha umutlu bakayım.
Şiir gibi konuşuyordu. Sanki bir rüyada gibiydi. Her sözü kalbime dokunuyor, düşüncelerimi esir alıyordu.
Bende yüzüne biraz daha yaklaştım.
Vücudundan deniz ve kahve kokusu geliyordu. İstemsizce içime çektim.
Dudaklarımız arasında milimetreler vardı. Ona yakınlaşmak, İstanbulla yakınlaşmak gibiydi. Bu adam İstanbul'un ta kendisiydi, dışardan büyük görünen ama yakından bakıldığında ruha huzur veren...
Eliyle saçlarıma dokundu, bir süre yavaşça okşadı. Bana büyük bir özlemle baktı.
Daha fazla dayanamadım ve dudaklarına yapıştım.
Bunu beklemeyen mehmed başta afalladı ama başlarda yumuşak olan öpüşlerimiz, yerini büyük bir arzuya ve şehvete bıraktı. Dudakları hayatımda ki eksik olan şeymiş bunu anlamıştım. Onunla bu kadar yakınken, hayatımda hiçbir sorun yokmuş gibi hissediyordum. Onunla hep güvende, emin ellerde olduğumu biliyordum. Dudakları beni sarhoş etti, aklımı başımdan aldı. Tutkudan başım dönüyordu fakat bunu umursamıyordum. Hatta içinde bulunduğum odayı bile görmüyordum. Sadece o ve ben. Elim kendiliğinden çıplak göğsüne kaydı ve yavaşça okşamaya başladı. Teni biraz soğuktu, bu hafifçe ürpermeme sebep oldu. Hareketlerim hızlanınca, üzerindeki battaniye yatağa düştü. Artık sadece göğsünü değil, kaslı kollarını da görüyordum. Nazikçe omzuna dokundum, kasları çok sertti. Bu kaslarla beni denizden çıkarıp kollarıyla taşıdığını hayal ettim. Aynı zamanda beni sarıp sarmalamasını istedim. Sonunda dudaklarımız birbirinden ayrılınca göz göze geldik. Mehmed eliyle yanağımı okşadı ve fısıldadı.
Mehmed: - hep böyle dudaklarımız buluşsun ki, susuz kalmayayım.
Gülümsedim ve mehmed yavaşça geri çekildi. Üzerimdeki battaniyeyi sıkıca üstüme örttü ve beni sardı.
Mehmed: - biraz uyuyun, dinlenin. Bende üzerimi değiştirip size sıcak çay ve atıştırmalık getireceğim.
Kafamı salladım ve mehmed bana son kez bakıp odadan çıktı. Gözlerimi kapattım ve derin bir uykuya daldım.

~son~

ROMANCE CLUB GAME - Drakula bir Aşk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin