6 - how we regret those things we do

1.2K 104 59
                                    


Harry kafayı sıyırmıştı.

Kendini kontrol edemiyordu, sinirden çenesi titriyordu, beynine kan sıçramıştı.

Eve nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Garajdan çıktığında ne yaptığını anlayamayacak kadar şaşkındı, yürürken hala neler olduğunu düşünüyordu ve yolun ortasından her şeyi kavrayabildiğinde eklemlerinde kendini hissettiren adrenalinin de etkisiyle sinir krizine girmişti. Ya da sadece fazla umutsuzdu ve hayal kırıklığını öfkesiyle ifade ediyordu.

Her halükarda, gözünün önüne bir perde inmiş gibiydi. Yedek anahtarın, klişe bir şekilde paspasın altından değil de kapının üstündeki lambanın içinden çıkarmıştı ve eve girmişti. Gemma ve Anne çoktan odalarına çekilmişlerdi ve Harry de kendini odasına atmıştı.

Ve sonra da patlamıştı, patlamaya her zaman hazır biri olmuştu ama bu seferki birazcık daha yoğundu çünkü olmak istediği yer odası değildi.

Odasında değil, Louis'nin yanında olabilirdi. Ama Louis ona gitmesini söylemişti.

Louis'nin onu sertçe def ettiğini yeniden hatırlayınca Harry'nin beynine oturan kan, etrafı kırmızı görmesine neden oldu.

Louis onu reddetmişti, kapının hemen yanındaki duvara bir yumruk attı.

Louis ona saf öfkeyle bakmıştı, duvardaki bir çerçeveye vurup camını kırdı ve onu odanın başka bir köşesine fırlattı.

Ama Louis ona karşılık da vermiş, Harry'nin dudaklarına minik öpücükler kondurmuştu. Başını duvara yasladı.

Louis'nin Harry üzerinde böylesine fark edilebilir bir etkisi olması korkutucuydu.

Ama Harry korkutucu şeyleri severdi, durağan olmayan kişiler her zaman ilgisi çekmişti. Günlerini birilerini pataklayarak ve okulda beyni pataklanan kişi olarak geçirmekten sıkıldığında, kendini bilerek belirsiz durumların –mesela polis karakolunun arkasında gerçekleşen bir çete kavgasının ya da elit restoranların lavabolarında esrar içen grupların- ortasına atardı.

Belirsizlik korkutucuydu.

Belirsizlik heyecan vericiydi.

Tıpkı Louis gibi.

Harry, aklında hala Louis'nin öpüşü, ağırlığını Harry'e verişi, çıplak teninin sıcaklığı ve kollarında titreyişi varken yere çöktü ve dönüp sırtını duvara verdi.  Etrafa yumruklar savurduğu için sızlayan avucunu bacaklarının arasında sıkıştırdı ve öylece durup neden ve nasıl bu hale geldiğini düşündü.

Doğru düzgün bir konuşmasının dahi olmadığı bir çocuğu neden bu kadar çok düşündüğünü bilmiyordu. Onu reddettiği için miydi hepsi? Hiç sanmıyordu, daha farklı bir şeyler vardı ortada.

Louis'de farklı bir şeyler vardı.

Çok sevilesiydi, mavi gözlerinin kızdığında daha keskin tonlarla parlayışı eşsizdi ve minik bedeni tam Harry'nin kollarına uygundu. Harry'nin bu gece görebildiği dövmeleri yanık teninde muhteşem duruyorlardı. Ve dövmelerin altındaki vücut da öyleydi elbette. Louis'yi ilk gördüğünde düşündüğü gibi; seksi, güzel ve tatlıydı. Omuzları çok zarifti, göğsü güçlü duruyordu ve belinde kadınsı bir incelik vardı. Fiziksel mükemmeliği bir yana Louis tam da Harry'nin aradığı bir tipti, hırçın ama şefkatliydi. Huysuz bir kediyi andırıyordu, kendini patron olarak görüyor ama kendisine sevgi gösterilmesi için hazır bekliyordu.

 Louis'ye dair her küçük şey harikaydı.

Harry, onun kendisini öpmek için parmak ucuna kalktığını veya kendisinin onu öpmek için eğildiğini hayal ettikçe damarlarındaki kan hissettiği sıcaklıktan buharlaşacak gibi oluyordu.

healHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin