Do you think I'm stupid?

54 14 18
                                    

 Bölüm 1: Beni aptal mı sanıyorsun?

''Nasıl hep benden bir adım önde aklımı oynatacağım!''

''Dedektif Jeon, bankanın kayıtlarına ulaştık.''

''Tamam gönderin.'' kendini hırpalamaktan kırışmış kabanını düzeltip ofisine geçmişti. Tam bir yıldır ufak bir adamın izini sürüyor ama asla yakalayamıyordu Jeon. Masasına geçip bilgisayarını açmış ve yeni gönderilerde ki kayıtlara bakmıştı. İzledikleriyle alnındaki damarlar belirginleşirken sinirle bağırmış ve kağıt yığınını elinin tersiyle itip dağıtmıştı. Bu adam resmen tüm planını önceden öğreniyor gibi hareket ediyor, her şeyi eliyle koymuş gibi bulup parçalıyor, planının içine sıçıyordu. Kabanının cebindeki Sylvester resmini çıkarıp sinirle buruşturup atmıştı.

Her defasında aynı şeyi yapıyor, nereyi soysa hep bu resmi bırakıyordu. Kovalandığını gayet iyi biliyor Jeon'un dibindeyken bir o kadar da uzak kalıyor, bu ise Jeon'u sinirden deli ediyordu. İçeriye giren bedenle göz devirip geriye yaslanmış ve gözlerini kapatmıştı.

''Kapı çalmak nedir bilmez misin?''

''Tweety yine kaçmış anlaşılan.'' yıllardır arkadaşı olan insan gelip masanın diğer tarafında ki sandalyeye oturduğunda derin bir nefes verdi. ''Kaçtı, götüne kına yak Namjoon.''

''Sakin ol-''

''Bana sakin ol falan deme! Anlamıyorum nasıl her seferinde fark atabiliyor! Şu görüntülere bak, kıçını başını sallaya sallaya soyuyor resmen bankayı sanki mağazaya giriyor!''

''O Park Jimin. Onun hakkından anca sen gelebilirsin. Kore'nin en iyi dedektifi olduğunu unutma. Interpol tam üç yıldır bu adamın peşinde ama sen bir yıldır ona, onlardan daha çok yakınsın. Ağzının içine bakıyorlar resmen.''

Arkadaşının şişirmeleriyle nefes verip dışarıya bakmıştı. En iyisi olduğunu o da biliyordu ama sorun şu ki Park Jimin'i kıstırmak için bundan fazlası gerekiyordu.

Ciddi anlamda klişe olsa dahi onu ayakta tutmaya yardım eden sert kahvesini yudumlarken kaşlarını çatmaktan kırışmış alnıyla kağıtları inceliyordu raporları masaya bırakıp kalkmış ve üzerini düzeltip kendi odasından çıkarak sorgu odasına yönelmişti. Akşam ya da sabah fark etmez, bu dünya bir kurtlar sofrası ve dünyanın en bilindik, bilinmedik her adamı eğer devletler isterse basit bir operasyonla kaçırılabilir. Jungkook nicesine tanık olmuştu. Şu anda herkes tarafından özenilen devletlerin gerçek yüzünü biliyordu. Ve yine bir tanıklık yaşıyordu şuan. Gecenin ikisinde soyulan bankada o saatte kim varsa hepsi getirilmişti. 

''İlk şu danışmada onunla ilk konuşan kadını getirin.''

Ceketini çıkardığında beyaz gömleği ve üzerinde siyah bir deri kemer sayesinde kollarının iki yanının altında asılı duran silahları ile kalmıştı. O sırada resmi bir iş kıyafeti ile karşısına oturulan Fransız kadına bakmıştı. 

''Hiçbir suçum yok!'' diye genç kadın çoktan söylenmeye başlarken çevirmen polis dakikalar kaydedildiği için bir yandan soruşturmayı yazılı şekilde çevirip kaydediyordu.

''Daha soru bile sormadım hanımefendi? Şimdi, bana olanları anlatın.'' kadın ilk kez bir Korelinin böylesine iyi Fransızca konuştuğunu duyduğu için ilk birkaç saniye duraksarken masaya bir yumruğun vurulması ile irkilmiş ve dedektifin yüzünde acıya dair en ufak bir belirti olmayan donuk yüzüne bakmıştı.

''Bankaya girdiğinde dilimizi bilmeyen bir İspanyol gibi davrandı, üzerinde parlak, pahalı kıyafetler ve çok dolu olmayan bir çanta vardı. Benden, parasını bizim bankasına taşımak için birkaç boş kasa istedi ve ben de onu götürürken birden kafama yediğim bir darbe ile bayıldım. Hissettiğim baygınlık aslında uzun süreli değildi. Uyandığımda aradan sadece iki üç dakika geçmişti ama çoktan kasaların kilidi ustaca deşifre edilmiş ve yaklaşık 25 kişilik bir çete ile kasalar boşaltılmıştı. Güvenliklerimiz ve çalışanlarımız için de planları vardı, nasıl yaptılar bilmiyorum ama bankanın ana kapısının yan kısımlarına dışarıdan patlayıcılar yerleştirmişlerdi. Bankanın önemli kısımlarından biri olduğu için duvarlar hasar almasa da patlamanın verdiği korku, ortalığı karıştırmaya yetmişti. Asıl beni şok eden kısmı ise güvenlikler onun bulunduğu yere koşarken o bir fotoğrafı imzalayıp boş kasaya bırakmakla meşguldü.''

Patlayıcıları Jungkook kendisi yerleştirtmişti. Bankadan gerekli izinler alınıp yerleştirilen bu patlayıcılar aslında onlar içinken devletin cephanesi resmen kendi ellerinde patlak vermişti. Kadının verdiği ifade yüzünden iyice sinirleri gerilirken sakinliğini korumak istedi.

Fakat zordu. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma...haftanın yedi günü her saat, her dakika her saniye düşündüğü bir adam tarafından kuklaya dönmüştü.

haftanın yedi günü her saat, her dakika her saniye düşündüğü bir adam tarafından kuklaya dönmüştü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Sonu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm Sonu

MERHABAAA yeni bir fic ile karşınızdayım umarım destek olursunuz ve hoşunuza gider ("

GeniusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin