✿1✿

5 1 0
                                    


Kitaplarımı indirip yere bıraktığımda yüzüme doğru üflenen toz bulutuna elimi salladım ve yüzümü buruşturdum. Çok eskiden beri sakladığım eski kitaplar vardı ve çok tozluydu. Diz çöküp tekrar kitaplarımı inceledim. Çoğu aşk romanlarıydı ve bazıları kötü sonla bitiyordu. Sonunda üzüleceğimi bilip okumadığım çok fazla kitap vardı. Temizlik yapmaktan hiç hoşlanmazdım aslında ama kitaplarıma karşı hassastım ve onların tozlu olması hiç hoşuma gitmiyordu. Aslında kaçtığım temizlik değildi. Ailemdi zihnimdeki olumsuz düşünceler, seslerdi. Kabullenmiştim ama söylemek hiç hoşuma gitmiyor. Herşeyi geri hatırlatıyor bana..
Düşüncelerimden arınıp elime aldığım kitabı inceledim. Pierre Burney'in yazdığı Aşk kitabı. 16'cı yaş günümde babaannem bana kitapları sevdiğimi bildiği için bu kitabı hediye etmişti. Benim çok özel bir kitaptı ne olursa olsun onu bana babaannem vermişti. Kimseden hoşlanmasam da babaannemi çok seviyordum o çok farklı çok güzel bir insandı. Hep ona özenmişimdir..

Elimdeki kitaba gülümseyerek bakıp bezle temizledikten sonra rafa yerleştirdim. Bağırışma sesleri gelince kitaplarımı hızlıca toparlamaya başladım. Babam kitaplarımı görürse onları yırtıp atacağını biliyordum. Geçen 3 kitabımı yırttı koli bandıyla yapıştırmaya çalıştım ama çok karışık oldu. Kitaplarım eskiydi ve ben onları öyle seviyordum. Alındığı günden beri ve hiç yenilenmemiş, değiştirilmemiş. Odamın kapısı açılınca son yerde kalan kitaplarımı saklayamadım. Babam sinirle yüzüme bakıp üstüme doğru geldi ve yerdeki kitapları alıp yırtmaya başladı.

"Kaç saattir seni çağırıyorum ben ha? Gereksiz kağıtlarla uğraşacağına kalk annene yardım et!"

"Baba bırak kitaplarımı! yırtma lütfen bırak!"

Göz yaşlarımı tutamadım ağlayarak elinden kitapları almaya çalıştım babam beni dinlemedi bile. Yırttığı kitabı ve kağıtları yere fırlatıp yüzüme sertçe tokat attı.

"Bir daha bu evde şu gereksiz kağıtları görmeyeceğim Clara! Kalk topla şunları sonra annene yardım et!"

Kapıyı çarpıp gittiğinde ağlayarak yatağımın önünde çöktüm. Yırtılan kitaplarıma bakarak hıçkırıklarla ağladım dakikalarca. Okumama bile izin vermediler... Bir aile çocuğunu herşeyiyle sevmezmiydi? Onu öyle kabul etmezmiydi?
Etmezmiş. En azından benimkiler etmedi.

Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip kağıt parçalarını toplayıp dolabımdaki kutuya koydum. Dolabımı açıp beyaz üstünde vişne çiçekleri olan elbisemi giydim. Son kez aynadan kendime baktım. Herzaman bu aynaya baktığımda kendimi değil de başkasını görüyormuşum gibi hissediyorum. Bu bendim ama biliyordum. Aynadaki yansımamın suçlusu ailemdi. Ben onların eseriydim...

Mutfaktan annemin ismimi bağırışlarını duyup hemen odadan çıkıp mutfağa koştum.

___________

Herkes meşguldü sessizce odama geçip babaannemin verdiği kitabı aldım ve odamın kapısını kilitledim. Anneme duş alıp üstümü değiştireceğimi söylemiştim.
Annem "git ne yaparsan yap! Ayak altında dolaşma yeter!" demişti. En azından rahat bırakacaklardı bir sürelik beni. Odamın penceresini açıp kuşların sesini dinledim ve yeşil ormana baktım. Gülümseyerek pencereden yavaşça yere inip çıplak ayaklarla ormana ilerledim. Yemyeşildi her taraf ve ağaçkakanın sesi geliyordu biryerlerden. Göğsüme kitabı bastırıp ileri doğru gitmeye devam ettim. İleride bir şelale ve sincap vardı. Heyecanla o tarafa doğru koşup sincaba doğru yakınlaştım. Beni görür görmez uzaklaşan sincabı gördüğümde yüzüm düştü. Şelalenin yanına doğru giderek taşlardan birine oturdum. Çıplak ayaklarım suyla temas edince titredi vücudum. Bir süre sonra alıştırdım kendimi ve elbisenin eteğini yukarı çekip suya girdim. Anında ürperen ayaklarımla hemen çıktım sudan ve ormana doğru gitmeye devam ettim. Ayaklarım bir kaç daldan acısa da umursamadım. Gördüğüm incir ağacının altında oturdum. Kitabımın sayfalarının kokusunu içime çektim. Eski kitap kokularını çok severdim.

En iyi parfümden bile güzel kokuyorlar bence.
Elbisemi düzeltip kitabımı dizlerime yaslayarak okumaya başladım. Bir kaç dakika sonra arkamdan gelen sesle irkildim.

"Sende kitap okumayı seviyorsun sanırım"

Korkuyla hemen ayağa kalkıp arkamda duran kişiye baktım.

"Siz de kimsisiniz?"

"Ha ben Martin az ileride yaşıyorum seni görünce merak ettim"
Martin'i bir süre inceledim. Gözleri koyu maviydi ve hafif çekikti. Boyu uzundu bu yüzden yukarıya bakmak zorunda kalıyordum. Sarı saçları vardı ve ayakları benim gibi çıplaktı. Bir dakika ne?

"Senin ayakların neden çıplak?"

Önce anlamaz gözlerle bana sonra ayaklarına baktı aniden gülmeye başlayınca ben anlamaz gözlerle ona bakmaya başladım.

"Evden kaçtım o yüzden ayakkabım yok ve ayaklarım çıplak"

"Nasıl yani?"

"Bildiğin kaçtım işte kızım pencereden atladım"

Hiçbirşey demeden onaylar anlamda kafamı salladım. Kitabımı yerden alıp arkamı dönüp gideceğim anda Martin kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Hey ismini söylemedin. Söylemek istemiyormusun?"

Gözlerine bakıp kolumu kendime çektim. Temastan hoşlanmıyordum ve birinin bana dokunması hiç hoşuma gitmiyordu.

"Şey ismim Clara. Şimdi gitmem gerek eve gecikeceğim.

Onaylar anlamda kafasını sallayıp arkasına baktı.

"Memnun oldum Clara"
"Ben de memnun oldum Martin"

Hiçbirşey demeden yüzümü ellerim arasına alıp hızla eve doğru yürümeye başladım. Sanırım utanmıştım ama daha önemli bir sorun vardı eve geç kalmıştım.
























Hikaye ile ilgili yorumlarınızı bekliyorum. Fikir bildirirseniz sevinirim. Bu hikaye fazla uzun olmayacak yani en azından kısa yapmayı düşünüyorum isteğe göre düşüne bilirim sanırım. Okuduğunuz için teşekkür ederim ❤️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Orada BekleyeceğimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin