nine

82 12 18
                                    

Bölüm araları uzun biliyorum ama... neredeyse hiç etkileşim alamamak beni üzüyor...

♡♡♡♡♡

Saçlarımı tarayıp arkama attım ve yüzüme süreceğim kremin kapağını açmaya çalışırken bölüm introsunu atlayarak yeni bölüme geçtim.

Sınavların ve tüm bu karmaşık video olaylarının sona ermesiyle kendime izin günü yaparak cilt ve yüz bakımı yapmış, yeni bir diziye başlamış ve internetten biraz alışveriş yapmıştım.

Şimdi ise duştan çıkmış ve rahatlamış olarak yüzümü nemlendirirken dizime devam ediyordum. Diğerleri özel ders sınavlarına çalıştıkları için şu an meşgul olsalar bile ben zaten hep çalıştığım için rahattım. Bugün idmanımda iyi geçtiğinden hiç derdim tasam yoktu.

Tek bir olay dışında.

İster istemez Felix sürekli aklıma düşüyordu, onu hoş bulduğumu kabullenir kabullenmez sanki hissetmiş gibi aramıza buzdan duvarlar örerek beni kendinden uzaklaştırıyordu. Beni Lila belasından kurtarmıştı, tarih sınavına çalışmama yardım etmişti, sayısız kez sohbet etmiştik ve şimdi ise yine hiç tanışmamışız gibi davranmakta kararlı görünüyordu.

Kapı çaldığında bölümü durdurup tableti masanın üstüne koydum. Kapı kilitli değildi, isteyen girebilirdi. "Girebilirsin!" diye seslendiğimde bir süre ses gelmedi. Kapı yeniden tıklatıldı.

Oflayarak kalkıp kapıyı açtığımda kimse yoktu. Yerde ise üstüne post-it yapıştırılmış telefonum duruyordu. Onu yerden alıp etrafa bakındım ama kimse yoktu. Post-it'in üstünde ise "Bahçede buluşalım." yazıyordu.

Bu yazıyı tanıyordum, Felix'in el yazısıydı! Telefonum ne zaman onun eline geçmişti? Önemli değildi, notu telefonumla beraber odaya koyup koşarak odadan çıktım. Belki de durum düşündüğüm kadar kötü değildi.

Aşağı indiğimde etrafa bakındım ama kimseyi göremedim. Omuzlarım düştü; bol tişörtüm, pijamamın şortu, açık terliklerim, ıslak saçlarım ile kendimi resmen dışarı atmıştım ama o burada değildi.

Refleks olarak ellerimle önümü kapatmaya çalıştım, şu an bir yerden bana bakıp gülüyor olma ihtimali çok fazlaydı. Okula dönecekken vazgeçtim, şu an odama dönmek istemiyordum.

Bahçede yürümeye başladığımda, kafam çok karışıktı. Neden olduğunu bilmediğim öfkesinin intikamını böyle mi alıyordu? Sanırım Felix'le asla düzgün bir iletişime sahip olamayacaktık.

"Geleceğini düşünmüyordum."

Yanımdan gelen sesle irkilerek arkama baktım. O kadar düşüncelere dalmıştım ki, Felix'i görememiştim. Yaslandığı ağaçtan ayrılıp bana doğru adımladığında, ışığın ona ulaşabilmesi ile üstündekiler biraz daha belirgin bir hale geldi. Gri bir pijama takımı giyiyordu, üstündeki tişörtte bazı gezegenler vardı.

"Sen çağırdın." dedim konuşmak için biraz geç kaldığımı fark ederek.

"Sende geldin." dedi iyice yanıma gelirken. Saçları yine biraz dağılmıştı.

Başka bir şey demeyerek gözlerinin içine baktım. Ondan hoşlandığımı anlayıp anlamaması sorun değildi, emin olduğum an ben söyleyecektim zaten.

Felix de direkt gözlerimin içine bakıyordu. O an fark ettim ki, o da bana benden farklı bakıyor sayılmazdı.

"Bana neden böyle davranıyorsun?" diye sordum dayanamayarak.

"Nasıl?" diye sordu, nasıl davrandığını bile bile. Bana biraz daha yaklaşmıştı.

Yakınlığını fark edince göğsüm yükseldi, gözlerim aramıza kayacak gibi oldu ama kendimi tuttum, titrek bir nefes verdim, heyecanlanmıştım.

Meet me in the Rose Garden • mlbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin