Minji: Aaa geldin!
Arkandayım arkanda
Eline telefonu alıp mesajıma baktığında hızlıca arkasını dönüp bana baktı. Gözlerindeki endişeyi gördüğümde dudağımı ısırdım. Ona endişelenmemesi için araya şakalar katıp gelmesini istemiştim fakat sanırım ters tepmişti.
Taksi şoförüne bir şeyler söyleyip bana doğru geldiğinde ben de ona doğru ilerledim. Gölgede olduğum için görmemiş olmalıydı.
Karşısında durduğumda gözlerini üzerimde gezdirip ardından etrafına bakındı. "Farklı bir taksi durağından çağırdım. Arabada anlatırsın. Bir sakatlık çıkmasın şimdi."
Başımı sallayıp yürüdüğümde etrafına bakmaya devam ediyordu. "Oppa?" Başını iki yana salladığını gördüğümde güldüm. O sırada taksinin kapısını açıyordum. "Gelmen lazım. Şevkatine ihtiyacım var şu an."
Arkasını dönüp yüzüme bile bakmadan arabanın etrafından dolaşıp kapıyı açtığında ben de onun gibi arabaya bindim. Kapıyı kapattığım anda araba hareket ederken ona döndüm. "Ağacın arkasında bir araba vardı ve sürücü gözlerini benden ayırmıyordu."
"Ben geldiğimde gitmişti ama..." Başımı iki yana salladım. "Kilitlenip kaldın yine değil mi?" Bu sefer başımı salladığımda gülümsedi.
Birkaç dakika sonra bana döndüğünde ne yapacağına baktım. Elini başımın üzerine yavaşça koyduğunda gülüp elinin üzerinden ona baktım. Eliyle hafif hafif saçlarımı okşuyordu. Bunu kesinlikle şevkat istiyorum dediğim için yapıyordu ve dalga geçeceğimi bilmesine rağmen devam ediyor olması gülümsetiyordu.
Bunu ifadesiz bir yüzle yaptığını fark ettiğimde güldüm. "Bakma öyle. Şevkat istiyorum dedin. Geldiğimde ellerin titriyor gibiydi."
"Hayır, titremiyordu. Yoksa yazamazdım sana."
Elini çekti. "Neden direkt aramadın?" Ben bu kadar hızlı nasıl geldiğimizi düşünürken o taksciye seslendi. "Burada durabiliriz."
Durduğumuzda taxici pos makinasını uzatırken kartını çıkardı. O okuturken ben kucağıma aldığım çantamı elime alıp arabadan indim.
Onun da indiğini gördüğümde çantamı sırtıma takıp taxinin gitmesini bekledim. Bedenimi evlerin tersi yönüne çevirirken "Konuşamadım. Bilmiyorum. Takip etmesinden, duyabilme ihtimalinden, yardım istemekten korktum belki de." Dediğimde başını sallayıp benimle beraber yavaşça yürüdü.
"O gün için sevinmiyorum ama birine güveniyor olman beni sevindiriyor."
Daha on üç yaşındayken annemin işleri dolayısıyla taşınmak zorunda kalmıştık ve kendime arkadaş aradığım bir dönemde başıma hiç olmayacak şeyler gelmişti. Okulda yeni olduğum için zorbalığa uğrar dururdum. En sonunda konunun velilere taşınması sonucu okuldan mezun olacağım sene annem durumumu öğrenmiş ve beni korumaya çalışmıştı.
Bu olaylar olurken Bayan Hwang, ikinci oğlunu kayıt ederken annemle tanışmış ve komşu olduğumuzu öğrenmişti. Beni Hyunjin'e emanet edip okula beraber gitmemizi istemişti. Annem de başka çaresi olmadığını varsayarak kabul etmişti.
"Ama çok fena dövmüştün çocukları." Marketin kapısını iterken arkasından ilerledim. Benim için kapıyı tutup geçmemi sağladıktan sonra yetişip yanımdan yürüdü.
"Ellerini yumruk yapmış çığlık atıyordun." Derin bir nefes alıp başını salladı. "Lisede okumuyor olsaydım yetişebilirdim seni almaya."
"Hep aynısını söylüyorsun. Ben güzel tarafından bakıyorum." Teyit etmek üzere yüzüme baktığında onaylar şekilde başımı salladım. O sırada yanından geçtiğimiz çikolata reyonu dikkatimi çekti. Durup bakınmaya başladım. Umursamayıp gittiğini fark ettiğimde kolundan tutup yanıma çektim. "Ne için geldiğimizi bilmiyorum ama bunlardan istiyorum."