Başlama tarihi alayım bakalım.
_________________________________"Gitme Minho yalvarırım gitme!"
Minho derin bir nefes alarak kolunu ağlayarak ona yalvaran çocuktan çekti. Gözlerini kapatarak kendini sakinleştirmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Sinirle gözlerini açıp karşısında küçük bir çocuk gibi ağlayan oğlana baktı. Bu hale gelmesini istemezdi ama bu andan sonra yapabileceği bir şey olduğunu düşünmüyordu. Ne yapabilirdi Lee Minho? Ne kadar ileri gidebilirdi bu çocuk için?
Minho karşısında durup gitmemesi için yalvaran çocuk için her şeyi yapabilirdi. Yapamayacağı, vazgeçemeyeceği hiçbir şey yoktu ama ondan vazgeçmesi gerektiğini düşünüyordu.
Kolunu çektikten sonra birkaç adım gerileyerek uzaklaştı. Sinirini bastırmaya çalışarak normal bir ses tonuyla konuşmaya başladı çünkü biliyordu siniri bastıramazsa karşısındaki çocuk daha da ağlayacaktı.
"Bak Jisung ilişkiler bitebilir, bir ilişkinin bitmesi hayatının bitmesi anlamına gelmez. Seninde karşına başka birisi çıkabilir, onu sevebilirsin-"
"İstemiyorum! İstediğim tek sensin neden anlamıyorsun?"
Jisung kendini taşıyacak gücü bulamadığından yere, Minho'nun tam olarak önüne doğru çöktü. Yavaşça başını kaldırarak dolu gözleriyle sevdiği adama baktı. Oralarda bir yerlerde onu bulmak istercesine baktı ama sevdiği adam ondan uzaktı.
Minho gözlerini yerdeki bedenden ayırmayı istemiyordu ancak gitmesi gerektiğini biliyordu. Jisung yalnızca o başkasıyla olduğu için ağlıyordu. Elindekini kaybettiğindendi bu çabası.
Minho koltuğa bıraktığı ceketini aldıktan sonra göz ucuyla Jisunga bakarak kapıya doğru yürümeye başladı. O daha kapıyı açmamışken küçük bir hıçkırık sesi duyuldu. Minho gözlerini kapattı ve yavaşça yutkundu. Birkaç saniye sonra kapıyı açtı bir hıçkırık daha geldi. Minho acıyla tebessüm etti ve gözlerini açtı, kendini sorguları bir an. Ben yapabilir miyim diye? Sonra bir adım attı artık evden çıkmıştı yapması gereken yaşlı gözleri ardında bırakarak buradan gitmekti. Lee Minho kapıyı kapatarak o yaşlı gözleri ardında bıraktı.
Kapı kapandığı gibi hıçkırıklar çoğalmaya başlamıştı. Jisung ellerini ağzına bastırarak ağlıyordu sesi çıkarsa ölecekmiş gibi. Biliyordu ağlasa bile bir şey değişmeyecekti bu masal burada bitmişti. Son cümlesini okumuştu ve sevdiği adam kitabın son noktasını koyup gitmişti.
Gözlerini kapıdan ayıramıyordu. 1 saat, 2,3... sabaha kadar salonun ortasında oturup ağlayarak kapıya baktı belki gelir diye. Gelmedi, hoş kendisi de biliyordu geri gelmeyeceğini.
Güneş doğmaya başlarken Jisung yüzünü buruşturdu güneşi sevmezdi. Yerden destek alarak ayağa kalktı fakat kalktığı gibi koltuğa düşmesi bir oldu. Başı öyle dönüyordu ki bir an nefesi kesilmişti. Gözlerini kapatarak bir süre bekledi. Geçtiğini düşündüğünde gözlerini açmıştı geçmediğini anlamıştı ama umursamadan yavaşça ayağa kalktı. Duvarda asılı olan fotoğrafı gördüğünde yutkundu ve tebessüm etti.
Başını eğdi ve odasına doğru yürümeye başladı. Önündeki merdivenlere baktı, nefesini sesli bir şekilde vererek bir bir çıkmaya başladı. Üst kata geldiğinde direkt odasına geçti ve perdelerini kapatarak güneşin girmesini engelledi.
Perdeyi kapatmıştı kapatmasına ama burada kalamazdı. Bütün oda onun kokusuyla dolup taşmıştı. Nefesi kesiliyordu bu kokuyla. Ona nefes olduktan sonra soluğunu kesmişti ve şimdi başka birine nefes oluyordu. Bunu düşündükçe ağlamak istedi Jisung. Sonra odasının balkonuna baktı, çok yüksek değildi fakat terasa çıkarsa yapabilirdi. Kendini bırakırsa kurtulur muydu Jisung?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlı Manolya
FanfictionManolya çiçeği bir gün yanında yetişen Açelya'ya aşık olur. Açelya onu hem güzel ve zarif hale getirir hem de acımasız ve sert. Tıpkı onların bu güzel eşsiz aşkı gibi bir aşk yaşayan Minho ve Jisung bütün zorluklara rağmen birlikte kalmak için çabal...