-9 ay sonra-
''Oda servisi!''
''Müsait değilim!''
''Peki efendim. Size bir şey iletmemi istediler.''
Minho kaldığı odanın kapısını oflaya puflaya açtı.
''Ne var?''
Kadın elinde küçük bir kartı Minho'ya uzatıyordu. ''Bu sizin içinmiş.''
Minho kağıdı hızlıca çekip kapıyı kapattı.
Sert kağıtta yazan bir kaç kelime nazikçe otele olan borçlarını ödemesi gerektiğini istemişti. Yazısı sağa doğru eğimli ve düzgündü.
Çöp kovasına fırlatıp attı küçük kağıdı. Borç ödeyecek parası yoktu ki. Çalıştığı paranın neredeyse hepsini annesinin ilaçlarına veriyordu, o günden sonra da... O gün işte... Ondan sonra da işi bırakmıştı çoktan. Sadece işten çıkmakla kalmamıştı, kendini bütün dünyadan da soyutlamıştı ve bu otele bütün parasını verip dokuz aydır kendini buraya kapatmıştı.
Beyaz çarşafa kendini bırakıp gözlerini kapattı. Ne yapacağını bilmiyordu, hayır, bilmiyor değil, bunun hakkında bir plan yapmıyordu.
Üzerine siyah bir tişört giyip yüzünü özensizce yıkadıktan sonra aşağı kata indi. Bu saatte burada hiç kimsenin olmaması güzeldi. Terliklerini çıkarıp ayaklarını havuzun suyuna daldırdı. İki elini fayanslara dayayıp kafasını yukarı kaldırdı. Soğuk hava iyiydi, çok iyiydi. Kimseyi yakıp öldürmezdi.
Sol omzuna bir el dokunup hafifçe okşadı.
''Günaydın.''
Başını çevirmeden omuz silkip yabancının elini omzundan düşürdü.
''Turuncu rengini hiç sevmem ama saçlarınız çok hoş duruyor.''
Minho cevap vermeyip avcunu suya batırdı.
''Sizi yalnız bırakayım, belli ki bunu seviyorsunuz. Odanızdan sadece bu saatte çıkmanıza bakılırsa...''
Ondan uzaklaşan adama bir kez olsun dönüp bakmadı Minho. Yine gözleri dolmuştu. Ayaklarını sudan çekip karnına doğru çekti, kafasını gömüp gizlice ağladı.
Onunla konuşan adam arkasını dönüp iç çekti. Bu adamın ciddi sorunları olmalıydı...
Güneş saçlarını hafifçe taramaya başlayınca terliklerini giyip hızlıca uzaklaşmaya başladı Minho.
''Gidiyor musunuz?''
Minho önünden geçeceği şezlongların birinden gelen sese kulak asmayıp geçecekken bileği nazikçe tutuldu.
''Daha erken saat kimse gelmez, oturun biraz daha.''
Minho bileğini onu saran elden çekip konuşan adamın yanındaki şezlonga oturdu.
''İnsanlardan neden kaçıyorsunuz?''
Minho bıkkınca nefes verdi. Biraz düşündükten sonra bulduğu bahanenin çok mantıklı olduğuna karar verdi.
'' Otelin sahibinden kaçıyorum, parasını istiyor.''
Karşısındaki adamın dudaklarında belirsiz bir gülümseme oluştu.
''Ödemiyor musunuz?''
- Param yok.
''Paranız yoksa sizi buraya almazlardı.''
'' Bitti. Uzun süredir burada kalıyorum.''
-''Neden ki? Tatile gelmiş gibi bir haliniz yok, başınız mı dertte?''
Omuz silkti Minho.
'' Bu sizi ilgilendirmiyor.''
''Bir bahaneniz olmalı ama... Otelin sahibi sizi görürse ne diyeceksiniz?''
''Hiç... Param yok derim, o da kovar beni.''
''Otelin sahibini gördünüz mü hiç?''
''Hayır. Burada kalan kadınları duydum birkaç kere, çok yakışıklı olduğunu söylüyorlardı. Onu biliyorum sadece.''
Adam gülümsedi ama Minho bakmamakta direttiği için görmüyordu tabii.
'' Burada iki aydır kalıyorum ben. Avukatım, başarılı bir avukat. İki ay önceki dava hariç hiçbir dava kaybetmeyen başarılı bir avukat.''
'' Bir dava kaybettiğiniz için mi, bu iğrenç yere tıktınız kendinizi?''
Kaşlarını çatıp başparmağıyla çenesini okşadı yabancı adam.
''O yüzden değil... Karşı taraf... Her neyse...''
'' Ben annemi kaybettim.''
'' Oh, çok üzüldüm...''
'' Üzüldünüz mü?''
''Elbette...''
''Yalan söylüyorsunuz...''
''Üzülmek için kimseyi tanımaya ihtiyacımız yok, o bir insan değil mi? Bu yeter...''
''Çok yakın arkadaşlarım bile annemin cenazesine gelmedi.''
''O zaman bu demek oluyor ki size onlardan daha yakınım.''
Kaşlarını kaldırıp yabancı adama baktı Minho. Yabancı adam gülümseyerek ona elini uzattı. Minho bir eline bir de yabancının yüzüne baktı. Elini sıktıktan sonra kendini tanıttı.
''Lee Minho. Otel sahibinden kaçan Lee Minho.''
'' Han Jisung. Kaçamadığınız otel sahibi Han Jisung.''
Minho'nun kaşları çatıldı. Elini nazikçe çekti.
''Ben... Param yok...''
'' Evet, söylediniz.''
'' Eşyalarımı toparlamam gerekiyor sanırım...''
''Hayır, hayır lütfen...''
Minho gülümsedi. ''Neden?''
Omuz silkti Jisung. ''Otel sahibi ben değil miyim, gitmenize gerek yok diyorsam yoktur. ''
Merdivenlerden gülüşerek inen genç kız grubuna çekinerek baktı Minho, sonra bakışlarını otel sahibine çevirdi. Jisung onun huzursuz olduğunu anlayınca iç çekerek gidebileceğini söyledi .
''Sonra görüşürüz o zaman.''
Minho başıyla selam verip hızlıca yukarı çıkınca Jisung gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HOTEL
Short StoryMinho kötü bir kaza sonucu iyice içine kapanıp bir otelde kalmaya başlamıştı. Dünya ile bağlantısını kesememişti ama işiyle kestiği için eninde sonunda parası bitmiş ve otelin sahibi ile muhattap olmak zorunda kalmıştı, başka bir deyişle Han Jisung...