"Usulca akar sular ve usulca akar ruhun ruhuma. Ne olduğunu anlamayacağım bile... Yüreğim ellerinin arasında ve yüreğin ruhumun sokaklarında gezinecek... "
Ahmet TelliKıştı. Dün tüm gece kar yamıştı. Soğuk odadaki küçük pencereler buz tutmuştu. Sokak uzun beyaz bir halıyla kaplıydı. Ancak bu halı her dakka beyazdan çamur rengine dönüyordu. Genç kız elindeki kitabı tek kişilik rahatsız yatağın yanındaki küçük bej masanın üstüne koydu. Ailesi öldürülünce daha üç aylık erkek kardeşiyle yetim kalmışlardı. İstanbul'un en bilinmeyen sokaklarında bir yetimhaneye gonderilmişlerdi.
Yalım üç aylık olduğu için yetimhanede kalması uygun görülmemiş ve çocukları olamayan bir aileye gönderilmişti. O zaman daha yedi yaşında olan kız, kardeşinin alınmasını engel olamamıştı. Kapının açılmasıyla içeri Fuşya teyze girdi."Aden, Ayşe hanım seni görmek istiyor. Odasına hemen inmen gerekiyor." Dedi Fuşya teyze. Yaşlı kadının sesi yorgun ve endişeli geliyordu. Gözlerinin altı morarmıştı. Uzun beyaz şaçlarını örmüştü. Elinde Aden'nin onun için altı sene önce yaptığı bilezik vardı. Kız gülümsedi. Bu iğrenç ve nefret dolu yerde geçirdiği on yılı Fuşya teyze olmasa başaramazdı.
"Tamam Fuşya teyze. Bana beş dakka ver." Aden yataktan kalkıp eski tahtadan dolabı açtı. Eski siyah hırkasını ve tek sağlam kalan kotunu giydi. Ailesinden kalan parayı giysi dışında başka bir ihtiyaç için kullanmamıştı. Akraba olarak tek tanıdığı halası geçen sene yetimhaneye gelmiş ve Aden'e bir miktar para bırakmıştı. İki ay önce fevat ettiğini öğrendiğinde üzülmemişti. Çıkmadan masanın üstündeki küçük kırık aynaya bakıp şaçlarını düzeltti. Uzun gür kızıl şacları belini geçmişti. Koyu kahverengi gözleri yorgunluktan şişmiş ve morarmıştı. İnce küçük burnu soğuktan kızarmıştı. Annesinden kalan kölyeyi düzeltip odadan çıktı.
Ayşe hanımın odasının önüne gelince kapıya vurup içeri girmişti. Sahte şarışın her zamanki gibi şık giyinmişti. Dudaklarında koyu kırmızı ruj vardı. Kan gibi kırmızı. "Sonunda gelebildin küçük hanım. On dakka sonra manikür randevum var acele et." Dedi Aden'i süzerek. Aden boğucu bir can sıkıntısıyla yeni alınmış pembe sandalyeye oturdu. "Bildiğin kadarıyla yetimler on sekiz yaşlarına geldiklerinde burayı terk etmeleri gerekiyor ve senin doğum gününe altı gün kaldı. Yarın yeni yetimler gelecek ve bizim boş odamız kalmadı. Eyşalarını toplamak için saat dokuza kadar vaktin var. Çıkabilirsin." Kız kalkıp kadının yüzüne tokat attı. "Bize yetim diye hitap etme. Adlarımız var." Dedi Aden boğuk bir sesle. Arkasına bakmadan odadan çıktı.
Odasına girince hızla yatağının altından eski bavulunu çekti. Omzuna dokunan eli hissedince gerildi. Arkasına dönünce Fuşya teyzenin üzgün yüzüyle karşılaştı. "İzin ver sana yardım ediyim. Ayşe hamın sana çok kızgın ve hemen burayı terk etmeni istiyor. "
Kız başını salladı. Fuşya teyze bana bir zarf uzatıp konuşmaya devam etti. "Bu geçen hafta Ayşe hanıma gelmiş. Burs kazanmışsın ama sana vermemi söylemişti. Adres var içinde. Burdan ayrılınca hemen oraya git.""İyiki varsın, Fuşya teyze. Sen olmasan yapamazdım." Kadın kıza sarıldı ve şaçını okşadı. "Hadi güzel kızım acele et, bavulun hazır." El çantamı kontrol ettikten sonra çıkmaya hazırdım. Son kez sarıldıktan sonra bu lanet binadan sonunda çıktım. İki sokak ötede taksi durağı vardı. Yanımda yeterli para vardı. Yürürken zarfı açtım. Kağıtta okul hakkında önemli bilgiler yazıyordu. On sekize girince halamın bana bıraktığı dairede yaşamaya başlayacaktım. Şimdilik okulun yanlarında otel bulurdum. Zarf içinden bir numara çıktı. Fuşya teyzenin el yazısıydı. Kağıdın arkasında "Bu numaradan Yalım'ın yeni ailesine ulaşabilirsin" yazıyordu. Kızın kalbine sızladı. Kardeşi onu tanımıyordu. Başka bir ailesi vardı.
"Kızım taksi lazım mı?" Sorunun çıktığı yöne döndü. Arabada oturan amcayı görünce başını salladı. Taksiyi binince adresi gösterdi. On beş dakka olmadan okulun çevreleyen duvarın önünde durdu. Parayı ödeyip çıktıktan sonra okulun bahçesinden içeri girdi. Yeni okulu beş katlı büyük camları olan bir yapıdan ibaretti. Bina açık siyah tonlarındaydi. İnsanların meraklı yüzlerinin beni izlediğini görünce aceleyle içeri girdi. Öğrencilerin üstünde çok pahalı giysiler olduğu belliydi. Ne güzel. Aden kendi üzerimdekilere bakınca utandı. Sabahtan kalma ucuz bir kot ve küçük gelen beyaz montu. Eski devlet okulumda forma zorunluğu vardı. Müdür odası yakınlarda gözükmüyordu. Sol tarafa girmeye karar verdi. Kapılar gittikçe azalıyordu. İlerde tek kalan siyah kapıya yöneldi. Kapı açıldığında ilk fark ettiği yağlı boya kokusuydu. Resim odası. Oda beyaz renge boyanmıştı. Yerlerde fırçalar, kalemler ve yaratmak için gereken herşey vardı.
Kapının açıldığını duydu. Arkasını döndüğünde koyu yeşil gözlü ve dağınık kumral saçlı çocukla göz göze geldiler. Sert yüz hatları vardı. Uzun siyah kirpikleri ve ince burnu."Merhaba." Dedi Aden huysuzca. "Ben müdür odasını arıyordum." Çocuk cevap vermek yerine ilerde olan tahta masaya yöneldi. Her hareketi hayran vericiydi. Çok yakışıklıydı. Ne düşündüğünü fark edince yüzü yandı.
"Çık burdan." Dedi çocuk ona bakarken. Değişik bir ifade vardı yüzünde. "Sana dedim kızıl kafa." Aden çocuğun derin lacivert gözlerine baktı ve kızardığını hissetti. Bakışlarını kaçırdı.
"Adım var." Dedi kız tebessüm ederek. "Aden." Çoçuk kurşun kalemi bırakıp kızı incelemeye başladı. Bakışı bile etkileyiciydi."Cennet bahçesi." Dedi çoçuk daha sakin bir sesle. "Adının anlamı." Kız gerildi. Cevap vericekken kapı açıldı. İçeri ufak bir kadın girdi. Siyah saçlarını topuz yapmıştı. "Aden Yosun Kurt bizde sizi bekliyorduk. Müdür odasında sizinle görüşmek istiyor." dedi nazik bir sesle.
Odadan çıkmadan resmine odaklanmış çocuğun dudaklarının havifçe kıvrılmış olduğunu gördü.
***Okulun uzun beyaz koridorları boştu. Kadının ince siyah topuklu ayakkabıların çıkardığı ses Aden'in kulağını çınlatıyordu. Siyah kapının önünde durduklarında kadın kapıyı açıp girmesine istercesine başını salladı. Kız içeri girince ilk dikkati çeken müdürün masasının üstündeki whiskey şişesi oldu. Saklamaya bile üşenmemişti. "Aden Yosun Kurt." Dedi bir ses. Kız arkasını dönünce elli yaşını geçmiş beyaz saçlı ve yeşil gözlü adamın ayakta onu izlediği fark etti. "Bende ne zaman geliceğini düşünüyordum."
"Ben odanızı bulamadım. Geliceğimi nerden biliyordunuz?" Diye sordu Aden bir tutam şacı kulağın arkasına tıkarken. "Fuşya hanım haber verdi. Kendisine geçmişte kalmış borcum vardı. İsteğini kıramadım." Dedi sakince. Yeşil gözleri kızı izliyordu. "Bilmiyordum. Burs kazandığımı düşünerek buraya geldim." Diye cevap verdi Aden. İstenmediği bir yerde kalmazdı ancak gidecek bir yeri yoktu."Burs kazandın ancak her sene beş öğrenciden fazla alamıyoruz. Sen istisnasın. Kalacağın yer halanın eski evi. Şanslısın okula yakın. Yürüme mesafesinde." Dedi müdür. "Rahmetli halamın evinin nerde olduğunu nerden öğrendiniz?" Diye sordu Aden. Kafası dönmüştü. Çok fazla sorusu vardı. "Sonra konuşuruz şimdi derse git. İlk günden öğretmenlerinin gözüne batma. Karla hanım sana sınıfı göstericek. "
Aden kapıdan çıkınca onu bekleyen Karla'yı fark etti."Sınıfın en üst kattaki ikinci sınıf. Ders on üç dakka önce başladı. Ecele etmen gerekiyor." Aden onaylarcasına kafasını salladı.
Merdivenler bitince tarif edilmiş sınıfı buldu. Kapıyı çalmadan içeri girdi. Bütün yüzler kıza döndü.
"Geç kaldın." Dedi tahtanı yanında duran adam. "Yeni öğrenciyim. Müdürün yanındaydım. Adım Aden." Diye tanıttı kız kendini. "Boş olan bir sıraya otur." Kız sınıftakı boş yüzlere baktı. Arkada boş bir sıra vardı. Oraya yöneldi.
"Oraya oturma orası Renan'ın yeri. " dedi sahte sarışın kız. "Gel yanıma otur."
Aden işaret ettiği yere oturduktan sonra sahte sarışın ona merakla baktığını fark etti."Ben İpek. Çok fazla yeni öğrenci gelmez. Burslumusun?" Diye fısıldadı. Aden başını salladı. " Arka sıra Renan'ın. Oraya kimse oturmaz. Okulun en yakışıklı çocuğu." Dedi İpek. " Neden?" Diye sordu Aden. Merak ettiği yoktu ancak kızı başından atmak istercesine gözükmek istemiyordu. " Yalnız olmayı sever." İpek'le kısa bir süre daha süren konuşmadan sonra ders bitti. Aden muzik odasını merak ediyordu.
İlk katta olduğunu öğrenince odaya doğru yöneldi. Yolda onu izliyen meraklı yüzlere dikkat vermedi. Sınıfa girince ilk dikkatini çeken siyah pahalı pianonun başına geçti ve parmakları notaların üstünde dans etmeye başladı. Dans gittikçe hızlanırken çıkan ses kızın nefesine eşlik ediyordu. Hâla yağan kar parçaya eşlik ediyordu. Göz yaşları kızın güzel uzun kirpiklerini ıslatıyordu. Devam etti. Çaldıkça kızın korkuları çoğalıyor ailesini hatırlıyordu. Ezgi devam ettikçe fısıltılar çoğalıyordu. Kızın coşkuyla değdi parmaklar tuşlara can katıyordu.
Kapıdan birinin girmesi pianoyu susturdu. Aden kapattığı gözlerini açtı.
Kapıdan birinin girmesi pianoyu susturdu.
Dans bitince Aden'in gözleri koyu yeşil gözlerin içinde kayboldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanın Gülüşü
RomanceRuhunu dar sokaklarda gizlemiş bir kız. Hayatını öldürmeye adamış soğuk bir erkek. "Yüreğim ellerinin arasında ve yüreğin ruhumun sokaklarında gezinecek."