LEKE

5 0 2
                                    

Büromda oturuyordum. Odada duvardaki saatin tik tak seslerinden başka hiçbir ses yoktu. Boş boş saatin akrep ve yelkovanını izlerken bir anda kapım açıldı. Yavaşça gelen kişiye doğru döndüğümde gelen kişinin Murat olduğunu gördüm. Murat bana doğru ilerleyerek, "Sana harika bir haberim var, Nare! Az önce bir iş teklifi aldım ve bu işi görünce bayılacaksın! Amerika'da bir akıl hastanesinde gizemli bir şekilde ölümler çoğalmış ve bu iş için İtalya'da master yaptığımızı duyunca ekibimizi uygun görmüşler. Ne dersin? " dedi ve odadaki siyah deri koltuklara oturdu. Birkaç saniye sonra cevap olarak, "Bence denemekten zarar gelmez. Zaten eğitimimiz yeterli, işi kabul et. " dedim ve ayağa kalkarak yanına doğru ilerledim. Murat, "Tamam, ben hemen onlara geri dönüş yapayım. Yarına Amerika'ya uçak biletleri de alayım, saatini sana mesaj atarım. " dedikten sonra odadan gülümseyerek çıktı. Bende hazırlanmak için eve geçtim...

*New York, 07.04*

... Kadın hostesin sesini duyar duymaz gözlerimi araladığımda New York'a geldiğimizi gördüm. Murat, yanımda çoktan uyanmış bir şekilde kitap okuyordu. Ben gözlerimi ovalarken Murat, "Günaydın, prenses! Al bi' su iç kendine gelirsin. " diyerek çantadan bi su şişesi çıkartarak bana uzattı. Kafamı onaylar gibi aşağı yukarı sallayarak suyu aldım ve içtiğimde hostes yeniden bir uyarı yaptı ve inişe geçtiğimizi anladım. Akşam saat 9 civarı yola çıkmıştık ve neredeyse tüm yol boyunca uyumuştum...

Uçaktan inince valizlerimizi aldık ve otelimize gittik. Otel gerçekten geniş ve lükstü. Beyaz rengi ve altın ağırlıklı döşenmiş bu otel gerçekten hoştu. Murat'la odalarımız yan yanaydı. Bir sorun olursa saat fark etmeksizin onu çağırmam gerektiğini tembihledikten sonra odasına geçtiğinde bende odama geçtim. Oda gerçekten büyüktü ve denize bakıyordu. Yerden çok fazla yükseklikte olduğumuz için duvarları cam olan odamdan bakarken kafamı kaldırdığımda biraz yüksekte olan bulutları görebiliyordum. Üstümü değiştirerek şort üstü askılı bir tişört giyerek kocaman yatağıma oturdum ve bilgisayarımdan davanın olduğu akıl hastanesini araştırdım. Çıkan sonuçlara bakarken gözüme bir haber takıldı. Habere tıkladım ve okumaya başladım...

GÖRENLERİ ŞOKA ÇEVİREN DENEY!

New York akıl hastanesinde gerçekleşen gizli deneyler isimsiz bir şahıs sayesinde bize bildirildi. Bu insanlık dışı deneyler görenleri şaşırttı. Birkaç doktor, bazı akıl hastalarını zehirleyerek öldürüp yoğun elektrik akımı ile tekrardan canlandırmaya çalışmış fakat başarılı olamamışlardır. Bundan yaklaşık 50 yıl önce yine aynı akıl hastanesinde buna benzer vakalar olmuştur. Takipte kalın...

Haberi gördüğüm an siteyi takibe aldım ve gerçekten dava beni daha da meraklandırdı. Hemen haberi kopyalayıp bilgisayarımdan notlar kısmına yapıştırdım ve Murat'ı aradım. Telefon ilk çalışında açıldığında, "Murat acil bana gelmen lazım! Dava ile ilgili bir şey bulmuş olabilirim! " dedim ve cevap vermesini bile beklemeden telefonu kapatıp aynı internet sitesinde diğer haberlere göz attım. Birkaç dakika sonra Murat kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde hızla yataktan kalkıp yanına doğru ilerleyip bilgisayarı gösterip, "Bak! Bu haber bizim davamızın olduğu hastane ile ilgili... " dedim ve bilgisayarı ona verdim. Haberi incelerken kaşlarını çattı ve, "Bunu daha önce hiç görmemiştim... Nereden buldun? " diye mırıldandı. Telefonumdan siteyi gösterdiğimde telefonumu eline aldı ve siteyi inceledi. "İşe yarar bir şey bulmuş olabiliriz. Hadi hazırlan, birlikte çalışacağımız Amerikalı dedektiflerin bürosuna gidiyoruz. " dediğinde çıkmak için hızla kapıya yöneldiğimde arkamdan seslenerek, "Hey, sanırım üstünü değiştirmelisin! " dedi ve hafif bir kahkaha attı. Üstümde şort ve ince askılı bir tişörtüm olduğunu o an hatırladım ve biraz utandım. Murat benimle asla dalga geçmezdi fakat ev halimle ona gözükmek istemezdim çünkü gerçekten yakışıklı bir çocuktu. Uzun boylu, esmer ve hafif yapılı vücudu oluşu onu gerçekten ilgi çekici gösteriyordu. Utançtan kızardığımı hissediyordum bu yüzden onunla gözgöze gelmekten kaçınarak tekrar içeri yöneldiğimde kahkahasını arttırdı ve, "Kıpkırmızı olmuşsun. Benim yanımda utanmana gerek yok. " dedi ve kapıya yönelerek odadan çıktı. Bende üzerime siyah boru paça pantolumla beyaz göbek deliğimde biten ve dar tişörtümü giyerek odadan çıktım...

...Yaklaşık iki saattir yoldaydık. Yolun bir saatini uyuyarak geçirmiştim. Çok fazla çalıştığım için bulabildiğim her boş vakitte uyuyordum çünkü vücudumun uykuya bolca ihtiyacı vardı. Her yere korumalarla gidiyorduk çünkü çoğu işimiz biraz tehlikeliydi. Ben eskiden pek uyuyamazdım fakat artık daha rahat uyuyorum çünkü Murat yanımda. Murat sırf ben rahat uyuyabileyim diye asla uyumaz. Bana bu şekilde bir çok fedakarlığı olduğu için çok kez sevgili olduğumuzu sandılar fakat o benim çocukluk arkadaşım...

"Nare, geldik... " Murat'ın kısık sesiyle uyandığımda ıssız bir sokakta olduğumuzu gördüm. Gözlerimi ovalayıp arabadan indiğimde Murat da indi ve birlikte içeri girdik. İçeri girdiğimizde bizi kocaman ve sarı loş ışığın hakim olduğu bir oda karşıladı. Yanımıza tahminimce ellili yaşlarında bir adam gelerek, "Hoş geldiniz, efendim. Buyurun... " diyerek ceketlerimizi alarak sağda bir odayı gösterince odaya yöneldik ve yine aynı şekilde sarı loş ışıklı fakat diğer odaya kıyasla biraz daha küçük ebatlarda bir odaya karşılaştık. Odanın ortasında kocaman dikdörtgen bir masa vardı ve etrafında birkaç kişi oturuyordu. İki erkek ve iki kadının oturduğu masaya bir göz atıp birkaç adım ilerledim ve masanın tam önünde durduğumda, "Merhaba ben Nare, arkadaşım Murat. Siz? " dedim ve elimi sıkmaları için masaya doğru uzattım. Sarışın ve tahminimce boyu Murat kadar olan bir adam oturduğu yerden kalktı ve elini uzatarak, "Ben Victor. Arkadaşlarım biraz yabanidir ve pek Türkçe bilmezler bu yüzden tanıtayım. " dedi ve gülümseyerek elimi sıktığında sırayla arkadaşlarını tanıtmaya başladı. "Bu Jack. Onlarda Lily ve Rose. " diyerek ilk yanındaki kumral ve beni hoşnutsuzlukla izleyen çocuğu, sonra sarışın ve upuzun saçlı kızı, en son ise kızıl saçlı ve çilli kızı gösterdiğinde başımı sallayarak, "Memnun oldum... " dedim ve gülümsedim. Jack denilen çocuk bana düşmanıymışım gibi bakarken Rose bana gülümseyerek el salladı. Gerçekten sevimli bir kızdı. Lily ise aynı Jack gibi beni izliyordu. Victor bize oturmamız için sandalyeleri gösterdiğinde yavaşça sandalyelere ilerledik ve oturduk...

LEKEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin