1

242 31 29
                                    

Evt 2016 wattpad kurgularından biriyle geldim
---------

Loş bir ortam yaratan renkli ışıklar, yüksek sesli müzik, birbirleriyle fazlaca temas halinde bulunan insanlar ve alkol... Lee Felix bir barda, hâlâ bilinci yerinde olacak kadar alkol tüketmişken tanımadığı bir adamın kucağında oturmaktan hiç de utanıyor gibi görünmüyordu. Kalçaları tam olarak adamın kasıklarına denk gelecek şekilde oturmuş, işaret parmağını çıldırtıcı bir yavaşlıkla boynunda gezdiriyor ve onu öpmek için çıldıran dudaklarla adeta oyun oynuyordu.

"Buradan evime geçebiliriz." dedi yabancı adam. Kucağındaki büyüleyici derecede güzel olan sarışınla gecenin devamında yaşanacak şeyleri düşünmek kanını kaynatıyor, alkolden bulanmış zihni sadece zevkinin peşinde koşmasını sağlıyordu.

Cevap vermedi Felix. Henüz gece yarısı hiç tanımadığı bir adamın evine gidecek kadar kafayı yememişti. Sadece biraz eğlence istiyordu bu yüzden kalçalarını hafifçe oynatırken dudaklarını buluşturdu sertçe. Dilleri birbirlerine karışıyor, emdiği dudağı acıtacak kadar ısırmaktan çekinmiyor, ellerini adamın yapılı vücudunda gezdiriyordu. Tam olarak şehveti hissetmeye başlamıştı ki birden cebindeki telefon titredi. Umursamamaya çalıştı, işine devam ederek bu sefer de başını biraz geriye atıp uyuşuk dudakların boynunda gezinmesine izin verdi. Israrcı telefon susmak bilmiyor, biten her aramanın ardından bir yenisi daha başlıyordu. En sonunda agrasif bir şekilde durmak zorunda kaldı. O telefonunu çıkarıp kimin aradığına bakarken yabancı boş durmuyor, gencin gömleğinin düğmelerini açmaya çalışıyordu.

Felix'in umursamaz tavrı abisinin aradığını görene kadar sürdü. Biliyordu ki ciddi bir şey olmasa abisi onu asla böyle ısrarla aramazdı. Gömleğindeki elleri tutup kendinden uzaklaştırdı, hızlı bir hareketle adamın kucağından kalktı. Tüm hevesi kaçmıştı bir anda. Sarhoş adamın bir şey yapmasına fırsat bırakmadan çantasını alıp mekandan çıkmak için hareketlendi. Sonunda dışarı çıkabildiğinde ciğerlerine dolan soğuk hava üzerindeki incecik gömlek yüzünden ürpermesine neden olmuştu.

Daha fazla bekletmeden abisini geri aradı. Söylenen tek şey çabuk eve dönmesi gerektiğiydi. Çok içmemiş olmasına şükrederek barın arka sokağına park ettiği arabasına doğru yürümeye başladı.

Eve döndüğünde alışık olduğu bir tavır karşıladı onu. "En geç gece yarısından önce evde olman konusunda ne demiştim ben sana?" diyen babası bağırmasa da sesindeki siniri iliklerine kadar hissetti Felix.

Azar faslını bir an önce bitirip de odasına gitmeyi istediği için klasik bir yalan uydurdu. "Arkadaşlarlaydık. Fark etmemişim saati." Görünür bir yerinde yalanını ortaya çıkartacak herhangi bir iz yoktu ancak artık bu durumdan bıkan babası ona kolay kolay inanacak gibi değildi.

"Davranışların artık gerçekten çığırından çıkmaya başladı Felix. Alkol kokusu üstüne sinmiş, gözlerime bakarak yalan söylemekten bile çekinmiyorsun. Sen kendine çeki düzen vermiyorsan ben sana verdirmesini bilirim."

Ayakta ve karşı karşıya durduğu adamın söylediği son cümle Felix'in kaşlarını çatmasına neden oldu. Babası şimdiye kadar hep sözlü uyarılarla yetinmişti. Kızıp bağırsa da hiç gerçek anlamda bir ceza verdiği olmamıştı. Zaten bu yüzden böyle şımarık, söz dinlemez, hayatı uçlarda yaşayan ve zorluğa gelemeyen biri olmuştu ya Felix. "Ne?"

"Yarın sabah Busan'a gideceksin."

Oturduğu yerde artık klasikleşen şeyleri dinleyen Lee Minho duyduğu şeyle şaşkınlıkla ayağa kalktı, babasının kolunu tuttu. "Böyle bir şeyden bahsetmemiştin bana baba."

"Evet kocacığım. Busan nereden çıktı şimdi?" diyerek anneleri de konuşmaya dahil olduğunda onlara dönüp sert bir ifadeyle "Karışmayın siz." dedi adam.

"Deden artık tek başına çiftlik işlerine yetişemeyecek kadar yaşlandı. Busan'a gidip ona her işinde yardım edeceksin. Belki hayatın ne kadar zor olduğunu fark eder, biraz olgunlaşır bırakırsın şu aşırı davranışlarını."

Hayretle gözlerini büyütürken böyle bir şeyin düşüncesi bile Felix'in içini ürpertmeye yetti. "Kendi evimde bile bir kere iş yapmadım ben. Dedeme nasıl yardım etmemi bekliyorsun? Kartlarımı kapattığın, arabama el koyduğun yetmiyor muydu baba?"

"Ne kadar itiraz edersen et kararımı değiştiremezsin Felix. Biletini aldım, yarın yola çıkacaksın. Ona göre hazırlan bu gece. Ayrıca kulağıma hakkında tek bir tane bile şikayet ilişirse çok daha kötü bir ceza alırsın."

O gece ne kadar dil döktülerse de ne Felix ne Minho ne de anneleri onu ikna edebilmişti. Sonuç ise sinirle bavullarını hazırladıktan sonra ağlayarak en yakın arkadaşını arayan, sabaha karşı da yorgunluktan uyuya kalan Felix olmuştu.

"Baba sinirliydin dün ama şimdi vazgeçtin değil mi? Ciddi değildin, göndermeyeceksin beni değil mi?" Felix şirkete gitmek için evden çıkmak üzere olan adamın peşinde dolanırken son umut kırıntılarıyla, kendini ona sevimli göstermeye çalışarak gitmemek için bir nevi yalvarıyordu.

"Fazlasıyla ciddiyim Lee Felix. Kararım değişmeyecek boşuna uğraşma."

Çantasını alan babasını durdurmak için koluna yapıştı Felix. "Baba ben hayatta kalamam ki orada ya. Biricik oğluna hiç mi acımıyorsun?"

"Sabrımı zorlamadan önce düşünecektin bunları oğlum. Ben şimdiye kadar milyon kere uyarmadım mı seni? Gece geç saatlere kadar dışarıda kalma, harcamalarına biraz daha dikkat et, görüştüğün insanlara dikkat et diye diye tükendim. Sözler fayda etmiyor sana, başka çare bıraktırmadın."

O an kendinden biraz utanmış olabilirdi Felix. Babasını hiç dinlemediğinin, kurallarına uymadığının kendisi de farkındaydı ama en güzel yaşlarında olduğunu ve bu yaşları dolu dolu geçirmesi gerektiğine inanıyordu. Yakışıklıydı, zengindi, akıllıydı neden düzenli ve sıkıcı bir hayatı olması gerektiğini anlamıyordu.

Oğlunun sessiz kaldığını fark ettiğinde "İki ay kalacaksın orada." dedi. "İtiraz ederek bir şeyi değiştiremezsin artık. Biletini odana bıraktım, inat edip gitmezsen ben yarın kendim götürürüm seni."

Babasını ilk kez bu kadar ciddi gören Felix gerçekten başka şansı olmadığını anladı.







Erkek Güzeli || ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin