4

703 129 156
                                    

"Çilek, çikolata, çilek, çikolata."

İşaret parmağım önümdeki pembe ve kahverengi süt kutularında gidip gelirken derin bir nefes verdim.

Nereden bilebilirdim ki ben en sevdiği sütü amına koyayım?

"Sikicem, sade almak en iyisi."

Beyaz süt kutusunu reyonundan alırken elimdeki sandviç ile birlikte onu da ödeyip çıktım hemen marketten, kasiyerin de sabahın köründe burada ne işin var lan şeklindeki bakışlarına da maruz kalmıştım üstüne.

"Amına koyim beş saattir neyi seçiyorsun lan?"

"Oğlum kızın hangi sütü sevdiğini nereden bileyim ben amk? Zaten gözümü açamıyorum, bu saatte okul mu olur lan?"

"Biz her gün bu saatte kalkıyoruz aslanım, alış artık. Yenge hanım böyle seviyor yapacak bir şey yok."

"Yengene şimdi."

"Söylenme de yürü, felix sen ne yapıyorsun canımın içi?"

"Muhteşem yüzyıl, padişahları kitaptan ezberlemek zor oluyor ya böyle daha eğlenceli. Sus bak mahidevran geldi."

"Sınanıyorum ben, hadi gidelim geç kalacağız."

"Seungmin yine sabah sabah gergo, yav benim gibi mutlu uyanın bir güne de amk."

"Changbin sen de hep mutlusun amk, neye seviniyorsun bu kadar lan?"

"Güneşin doğması bile mutlu ediyor, siz yine mi güneş amk diyorsunuz. Fark var."

"Yani kısaca malsın evet hadi okula gidelim."

Changbin'in saçma hayat saçan cümlesini kesip yürümeye başladım, sabahın köründe mutlu insana dahi tahammülüm yoktu.

"Piç."

Okula gidene kadar gözlerim yarı açık şekilde uyukladım resmen, changbin omzunda olan kafamın düşmemesi için çaba sarf ediyor, jisung ve seungminse felix ile beraber muhteşem yüzyıl izliyorlardı.

Sonunda okula vardığımızda bir cetvel vurma sesiyle sıçradım yerimde, bizim matematik hocasından başka biri değildi elbet.

"Vay vay vay serap mı görüyorum acaba, hyunjin hazretleri erkenden gelmiş."

"Size de günaydın hocam."

"Hoca camide oğlum öğretmenim diyeceksin."

"Anladım hocam."

"Ya sabır, yüzüne su falan çarpın şunun baksana üstüme düşecek."

"Çarparız hocam merak etmeyin."

Su bekliyordum değil mi? Tabii ki de hayır, changbin'in okkalı tokadıyla geldim kendime iyice, piçin de eli ağırdı bayağı.

"Lan senin ananı-"

Elimdeki poşeti kafasına geçirmekten son anda vazgeçip omzundan ittire ittire bahçeye soktum onu, intikamımı sonra alacaktım tabii ki de misliyle.

"Ananı sike sike öldürücem senin."

"Abartma ya dokunduk bi."

"Dişlerimi söktün orospu çocuğu!"

"Kankaa abartıyon."

"Sus ya, uyandım amk eyvallah da yapma bir daha."

"Tmm."

Çardağa geldiğimizde felix telefonunu kapatıp test kitabını çıkarıp tarih çözmeye başlamıştı, oğlum bir dur lan.

"Kanka ders çalışmaktan ölen ilk insan falan olucaksın sen he."

"Hee doğrudur."

"Kendi haline bırakıyorum, ahiret sınavından bile geçersin bu kadar çalışmayla amk."

"Bir taşla iki kuş vursam güzel olabilir."

"Mal seni."

"Pişt, seninki geliyor."

Seungmin'in konuşmasıyla hemen ışık hızıyla arkamı dönerek okulun girişine yürüyen bedeni gördüğümde de gülümsedim hemen.

"Beyler çantamı götürürsünüz sınıfa, lan nasılım?"

Changbin yerinden kalktığı gibi ağzıma naneli sakız sıkıştırmış boynuma da iki üç fıs parfüm sıkıp yakalarımı düzelterek beni ittirmişti ileriye doğru.

"Hadi bakalım aslanım almadan gelme."

"Hazırlıklı gelmiş it, kaçtım ben yengenize bi kahvaltı götürüp geleyim."

Elimdeki poşeti sıkı sıkıya tutarak koşarak yura'ya yetişmeye çalıştım, sınıfını biliyordum tabii ama o giderken vermeyi tercih ederdim, etrafıma bakarak koşarken birine çarptım sertçe.

İkimiz de geriye doğru sendelediğimizde hemen bedenimi düzelttiğim gibi önümdeki çocuğa bakmadan kolunu patpatlayıp yanından geçerek başladım tekrardan koşmaya.

"Kardeşim kusura bakma."

Kantinin bir üst katına onuncu sınıfların olduğu yere geldiğimde yura'yı merdivenlerden çıkarken görmüştüm, nereye gidiyor lan?

Beklemeden ben de peşinden merdivenleri tırmanırken nefes nefeseydim, aşk böyle bir şey mi ya?

Yura on birlerden bir sınıfa girince kaşlarımı çatarak adımlarımı yavaşlattım ve arkasından gittiği sınıfa kadar gittim, içeriye girip bir sıraya oturup çantasını falan bıraktığında da elimi alnıma vurmuştum hemen.

On birinci sınıf mıymış yani?

Yanlış bildiğim bir bilgiyi de düzelttiğimde boğazımı temizleyerek sınıfa girdim hemen, bakışlar da bana dönmüştü hemen, ayıptır söylemesi biraz popülerim de.

Yura'nın da bakışları bana döndüğünde gözlerini benden çekip defterine çevirdi yeniden, sen beni niye sevmiyon ya?

Pes etmemem gerektiğini kendime hatırlatıp yanına ilerledim ve sırasının önünde durup yalandan öksürdüm bana bakması için ama o hiç istifini bozmadan önündeki defteri incelemeye devam etti.

"Sana sandviç aldım."

Konuşmamla kafasını kaldırıp bana bakmış ve böyle acayip sıkıntılı bir nefes vermişti, niye dilenciymişim gibi davranıyor??

"İstemiyorum."

"Neden, tadı çok güzel ama. Bak süt de aldım."

Poşetten çıkardığım sütü ve sandviçi önüne koyduğumda ikimizi izleyen koca sınıfa bakıp tekrar bana döndü.

"Gitsene, rahatsız ediyorsun beni şu an. Herkes de bakıyor."

"Baksınlar, film mi oynatıyoruz lan!"

Kalabalığı bağırışımla dağıttığımda yura yüzünü buruşturdu ve sütle sandviçi bana doğru itti.

"Süte alerjim var ayrıca kahvaltı da yaptım, sınıfına gider misin şimdi?"

Mal gibi kaldığımda uzanıp her şeyi poşete koydu tekrar ve elime tutuşturup önündeki deftere döndü.

"Ne seversin o zaman?"

"Hiçbir şey, bana bir şey alma."

"Sandviç çok güzeldi emin misin?"

"Hyunjin, gider misin lütfen?"

"Peki, gideyim."

Yüzümü asıp sınıftan çıkarken sandviçin jelatinini açıp büyük bir ısırık aldım, o ilişki koçu denen çocuğun bir bok bildiği yoktu kesinlikle, sadece param çöpe gitmişti.

----

İliski koclari(dolandiriciyiz)

Jeongin: Hyunjin bana kardesim dedi

__________________________________
Matrak bi cift olcaz gibi duruyo.

😊

İyi okumalar KİZLAR ☺️🩵

Relationship Coach || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin