Önümüzdeki hoparlörden çalan şarkı ile pratiği yapmaya başladık. Son zamanlarda bir şarkı yazamıyorduk. Aklımıza gelmiyordu. Herkes bunu kafasına takmış olmalıydı ki hep biri hata yapıyor ve Hoseok hyung'un sert bakışlarına maruz kalıyordu. Tae Hyung yine hata yaptığında Hoseok Hyung sinirle müziği kapattı.
"Bu kadar yeter. Ya odaklanın ya da gelip dansın akışını bozmayın. Tamam şarkı yazamıyoruz. Şu an resmen bir boşluktayız biliyorum ama en azından pratiği batırmayalım değil mi? Son kez başlatıyorum eğer ufacık bir hata daha olursa. Burada bırakır çeker giderim. Pratik falanda yapmayız. Tamam mı?" hepimiz onu onaylarcasına kafamızı salladık.
Bu yıl çıkan albümümüzden bir parça olan Fake love şarkısı kulaklarımızı doldurdu. Hepimiz yerlerimizi alıp dansa başladık. Her şey güzel ilerlerken ikinci defa nakarat kısmına girdiğimizde Jimin Hyung'un normalden fazla ileride durması nedeniyle nakarat hareketini yaparkan ona çarpmamak için yanlış bir hareket yaptım ve dengemi kaybedip yere düşmem bir oldu. Hoseok Hyung sinirle bağırdı.
"Yah! Jungkook bu kaçıncı hatan!" Kolumun üstüne düştüğüm için zaten canım yanıyordu birde onun sinirini çekiyordum.
"Ama hyung benim hatam değildi. Jimin hyung normalde durması gereken yerden daha ileride duruyordu." konuşmam üzerine tüm bakışlar Jimin Hyung'a döndü.
"Hayır ben ileride durmuyordum. Sen geriden yaptın." Sinirle ona döndüm hatasını kabul etmiyordu ve bu en sinir olduğum şeylerden biriydi. Sinirle ayağa kalktım.
"Yah! Hyung senin hatandı ben geriye gitmedim. Hatanı kabul et!" sinirle söylediğim kelimeler üzerine oda sinirli bir şekilde bana yaklaştı.
"Hayır benim hatam değildi. Asıl sen hatanı kabul et Jungkook. Yalancılık yapma!" öfkeyle soluyarak adadaki yere koyduğum cekete yöneldim. Ceketi aldım ve giyindim kapıya yönelirken Namjoon hyung'un sesini duydum.
"Nereye?" omzumun üstünden ona baktım.
"Yapmıyorum pratik falan." ardından tam olarak onlara dönüp parmağımla jimin Hyung'u gösterdim. "O hatanın kendisinde olduğunu anlayana kadar ben yokum." hemen ardından pratik odasının kapısını sertçe kapatarak oradan ayrıldım. Hava kararmak üzereydi şirketten çıkmadan önce yüzüme bir maske ve şapka geçirdim. Ardından şirketten ayrılıp hep gittiğim Han Nehri'ne gittim.
Nehre vardığımda köprüden ve yoldan geçen arabalar dışında nehrin yakınında kimse yoktu. Gelirken yolda bulduğum ve ceplerime doldurduğum taşlardan bir tane aldım. Aldığım taşı hızla tüm güçümle nehre doğru fırlattım. Nehre ulaşıp bir kez zıpladı ve suya gömüldü. Elime ikinci bir taş daha aldım ve tekrar var gücümle nehre fırlattım bu sefer iki kez zıpladı ve suya gömüldü. Elime tekrar bir taş daha aldım. Elimdeki taşa baktım ve sinirimi atmak isterceaini çığlık atarak nehre fırlattım.
"Kardeşim dediğim insanlarla kavga etmekten nefret ediyorum." diye mırıldandım sinirle.
"Bende." yanımdan gelen sesle irkilerek hızla yana doğru geri gittim. Artık gözlerimde nasıl korkmuş bir ifade varsa kız kahkaha atarak konuştu.
"Bu kadar korkmana gerek yoktu." dedi. Benim aksime yüzünde bir maske yoktu. Sadece kafasında siyah bir şapka takılıydı. Karanlık olduğu için saçları siyah ve turuncu gibi gözüküyordu. Muhtemelen daha açık tondadır. Yüz siması çok tanıdık geliyordu ama karanlık olduğu için pek çıkaramıyordum. Hala fark edilme korkusu yaşıyordum. Kız sanki ne düşündüğümü anlar gibi bana gülümsedi.
"Merak etme sasaeng fan falan değilim hatta fanın bile değilim. Zaten sesini duymasam sen olduğunu anlamazdım." dedi. Bu kadar açık sözlü olması ona biraz güvenmemi sağladı ama temkinli olmakta yarar var. İkimizde sessizce konuşurken birden önüme bir şey uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Black Swan//BTS
FanfictionBir şaheser yarattık hayatımızın dönümünde ve o şaheser herkes tarafından anıldı. "Black Swan" kaybolmuşluğun şarkısı. Müziklerini Kaybetmeye korkan 7 adamın sesi oldu. "Kuğuların tek bir partneri vardır ve o partner öldümü Kuğuların kalbi bunu ka...