isabel larosa, older
!! yaş farkı, cinsellik ve olumsuz örnek oluşturabilecek içerikler içermektedir.
—
giriş: genç yaşlar ve üzgün suratlar
"sizin görmüşlüğünüz kadar yaşamışlığım var benim"2 ay önce
Soğukkanlılıkla doğruldum yattığım yatağın soğuk tarafından. Yanımda duran, yolunu yarılamış, yakışıklı sayılan adama baktım. Belki otuzlarını biraz geçkindi, ama kesinlikle ondan genç değildi. Yatağın kenarından ayaklarımı yere bastım ve yataktan kalkmadan yerdeki tişörtümü üzerime geçirdim.
Yataktan kalkmadan önce hissettiğim hareketlilikle uyumamış olduğunu anlamıştım. "Kalmayacak mısın?" dedi boğuk sesiyle. Dediklerini fazla önemsemeden tamamen ayağa aklkıp hızlıca iç çamaşırım ve siyah kot pantolonumu üzerime geçirdim. "Yattıklarımla uyumam." dedikten sonra telefonumu cebime sıkıştırıp odadan çıktım.
Cebime biraz önce sıkıştırdığım telefonum cebimde titrediğinde elime aldım. Annemin attığı, "baban geç kaldığın için sinirli, neredesin?" mesajıyla bakıştıktan sonra cevap vermedim ve telefonu aldığım cebime geri tıkıştırıp otelin asansörüne adımladım.
Babam. Her zaman sinirli, her zaman haklı, her zaman en iyiyi bilen o insan. Öz oğlunu, hoşlandığı cinsiyet üzerinden yargılayıp her sinirlendiğinde sinirini ondan çıkaran adam.
Benim babam.
Aslında benim yönelimim de asıl sorun değil. Doğduğumdan beri sevmedi beni. Bütün erkekler araba oynarken ben sevmediğim içindi belki de. Ya da saçımı biraz uzatmak istediğim beş yaşım için. Küçüklükten beri babamdan bir gün sevgi görmedim. Üzüldüğüm falan yok, böyle olmaya alıştım, artık benim normalim bu.
Annemin attığı mesajla otelin kapısına ilerlemek yerine bar kısmına ilerleyip bir şeyler daha içmeye karar vermiştim. Babamın yüzü, şu an görmek isteyeceğim en son yüzdü belki de.
Bar taburesine oturup barmeni gözlerimle yanıma çağırdım. "Sert bir şeyler içmek istiyorum, ne önerirsiniz?" dememle birlikte benden önce de yan tarafımda oturmakta olan ama yüzü diğer tarafa bakan adam bana dönmeden konuşmuştu: "Benimkinden bir tane de beyefendiye getirin."
Kaşlarım çatılırken barmen yanımızdan ayrılmıştı ve az önce konuşan adam bana doğru dönmüştü uzun bar taburesinde. Yüzü oldukça olgundu, ama yaşı anca otuzlarının başı olabilir gibiydi. Uzun bacakları vardı, siyah kumaş pantolonu bütün bacağını sarmıştı, içinde ince beyaz bir tişört, üzerinde de siyah çok kalın olmayan kumaş bir ceket vardı. Saçları kısa ve simsiyahtı, gümüş ve ince kolyesi beyaz tişörtünün üzerine düşüyor ve bembeyaz teniyle uyumlu gözüküyordu.
"Pek bir süzdünüz." dedi tam gözlerimin içine bakarken, saygısını koruması takdire şayandı.
Yüzümü yarı alaycı yarı flörtüz bir gülümseme kaplamıştı. "Sizin içkiniz güzel sanırım, benim adıma da söylediğinize göre." dememle onun da yüzü hafifçe gülmüştü. Başını gülerken yavaşça öne eğmesi derin bir nefes almama sebep olurken barmen önüme içkiyi bırakıp diğer tarafa gitmişti.
"Tadına bakıp siz karar verin bence." dediğinde ima yaptığını anlamamak imkansız gibi bir şeydi.
İçkiyi biraz daha önüme çekip bir yudum aldığımda oldukça beğenmiştim. Tam benim zevkimdi. "Fena sayılmaz." dedim bardağımı geri önümdeki uzun masaya bırakırken.