"Yaşanan bunca felakete rağmen şehir ışıltısından hiçbir şey kaybetmemiş, değil mi Tecchou-san?"
Dakikalardır dalıp gittiğimiz bu sessizliği bozan Kenji'nin sözlerine buruk bir gülümseme ile cevap verdim. Şehir gerçekten de ışıl ışıldı, havanın kararması ile güneş ışığı yerini yapay aydınlatmalara bırakıyor, denizden geçen kutlama gemileri yıldız gibi suda kayıp gidiyordu. Yaşanan bunca felaketin ardından özlemiyle yanıp tutuştuğu huzura kavuşmuştu şehir.
Gerçi Yokohama'da ne huzuru aranırdı ki? Mafya ve Ajans arasındaki gerilimler, Guild ve Decay of Angels... Hatta biz, Hunting Dogs bile bu huzura leke sürmüş sayılırdık. Adalet için geldiğimizi düşünürken aslında adaletten sapmış bir liderin kuklaları olduğumuzu öğrendik, gerçi ben bunu herkesten biraz daha geç öğrendim. İlk önce Tachihara sonra... Sonra Jouno farkına varabilmişti bunun.Bense Jouno'nun dediği gibi kastan ibaret bir aptaldım belki de. Liderimizden şüphe dahi duymamıştım ki Kenji olmasa muhtemelen buna devam ederdim.
Kenji'nin bana olan arkadaş canlısı tutumu ve iyi niyetine olan inancım Kitap'ın körleştirdiği ruhumu uyandırdı ve o zamandan sonra Ajans için çalışmaya başladım, bir Av Köpeği olarak. Birlikte bize ve tüm Dünya'ya ihanet eden Fukuchi'nin planını durdurmak için elimizden geleni yaptık. Aynı zamanda Kenji bana söz verdiği gibi Jouno'yu aramamda da yardım etti, fakat... bu konu hakkında konuşamayacak kadar ruhum acıyor ve bunu biraz ertelemek istiyorum.
Dediğim gibi Ajansa destek olanların sayısı artıyordu ve herkes şuan yanımızda olamayaların yerini doldurmaya çalışıyordu. Teruko da tarafsız kalmaktan vazgeçmiş ve bizimle çalışmaya karar vermişti. Onun için oldukça zor olan bir karardı, Fukuchi'ye olan hayranlığına rağmen bizimle adaletin yanında olmasını tebrik ettim. Muhtemelen Jouno şuan burada olsa o da tebrik ederdi...
Fakat olayın en trajikomik kısmı elimizdeki bunca zeka ve kas gücüne rağmen Fukuchi'yi büyük ölçüde alt eden kişinin daha 10 yaşında bir kız çocuğu olan Aya-chan olmasıydı! Sonradan bu kızı plana dahil eden kişinin Jouno olduğunu öğrendim ve ona ve o zekasına bir kez daha tutuldum.
Şuanda nerede miyim? Kenji ile birlikte Ajans'ın "Fukuchi's Downfall" temalı partisindeyim. Gerçi parti içeride, ama ben sadece Kenji'nin nedenini anlamadığım yoğun ısrarları sebebiyle burada olduğum için partiyi dışarıda, bu huzur dolu Yokohama havasına karşı içimde yanan yangınları söndürmeye çalışarak geçiriyorum. Kenji de "Arkadaşımı üzgün görmeye dayanamıyorum." bahanesiyle beni yalnız bırakmıyor. Belki de komiktir söylemesi, kendimi şu denizin ortasına atmamdan korkuyordur. Jouno'nun yokluğundan sonra onsuz yaşamak pek de cazip gelmiyor gerçi. Bana olan bağırışlarını ve benden sürekli nefret ettiğini söylemesini bile özledim. O benden nefret etse de onu seviyordum; o artık burada olmasa bile onu seveceğim.
Kenji ile Jouno'yu aramaya gittiğimizde kelimenin tam anlamıyla bakmadığımız delik kalmamıştı. Fakat Jouno yine de hiçbir yerde yoktu. Bir süre sonra vampir ordusunun gürültüsü ile koştuğumuzda içinde bir umut Jouno'yu vampir görmek vardı ama hayır. Yine de onu göremedim.
Bütün bu kaos bittiğinde ise umutlarım çoktan tükenmişti. Başkanın vampir ordusuna kattığı Tachihara da aramızda dönmüştü hatta kimsenin yaşayabileceğine inanmadığı Mafya'dan Akutagawa bile geri dönmüştü fakat Jouno, benim Jouno'm hala ortada yoktu. Bütün dünyam yerle bir olmuş gibi hissettim, sanki dünyanın en derin kuyusuna atılmış gibi. Sinirle Fukuchi'nin sorgu odasına dalıp Jouno'ya ne yaptığını itiraf ettirmek istedim, ama yüzündeki aptal sırıtışı silmediği için -yine Kenji tutmasa- elimde kalıyordu."Tecchou-san."
Kenji'nin sözleriyle yeniden dalıp gittiğim yerden Kenji'ye dönerek cevap verdim:
"Efendim?"