fra en vugge i fjellet

7 0 0
                                    

Bir rüya gördüm, derinimde ve belki kendi gizimde. Yaşamın derisinde yüzerek doğdum, kendimle var olarak. Giz neydi? Düş neydi? Belki de gerçek olmadığımızı sandığımız şeyler gerçekti. Bilmem, kimi zaman kelimeler büyü yaratırdı, kimi zaman zehirini dilinden kelimeleri sesli dile getirerek yansıtmamızı sağlardı. Bir kabus görmedim, hayır, bir rüya da görmedim ve belki de gerçekti. Bunu ancak bir denizde okyanusun içinde yüzmeyi deneyen bir yüzücü gibi öğrenebilirim. Belki denizin içine çok derin dalarsam sorun olmaz, hah.. bu kadar düşünceli olduğuma bakmayın siz..

Evden ayrılıp farklı bir kasabanın üzerindeki ormanlıģa yerleştiğimden beri hayat daha farklı geçiyormuş gibi hissettiriyor bana. Ailem yok, duyduğum o cıvıltılı yada bağrışmalı minik kavgalar yok yada evde birilerinin varlığını hissetmiyorum. Yalnızlık bu muydu? Yalnızlık bu mudur? Her şeyin bir sınırı olduğunu düşünüyordum, gerçekten. Kasaba'ya yeni taşındığımdan beri ne ailem ile görüştüm ne de eski arkadaşlarımla. Belki başka bir zaman diliminde onları arardım ama şu an değil.

Burada bir yerlerde kasaba olduğunu duydum, bu yüzden gitme kararı aldım. Hem biraz dışarı çıkmaktan dolayı başıma en fazla ne gelebilirdi ki? En fazla yeni arkadaşlar edinmiş olurdum, yeni başlangıçlar ve yeni şeyler. En azından geçmişimin süslü sayfalarını geride bırakmış olurdum.

Bisikletimle orman yolundan aşağı doğru sürdüm ve kavşaktan döndüm. Kasabaya geldiğimde saat o kadar geç olmamıştı. Eh, en azından birileriyle konuşmak ve bir şeyler yemek için zamanım olacaktı. Etrafa bakındığımda; kafe, kitapçı, kıyafetçi ve antikacı gibi şeyler gördüm. Daha fazla gezmek istesem de o kadar vaktim olmadığının nihayetinde farkındaydım. Bu yüzden ilk antikacıya uğradım. Eski şeyler her zaman ilgimi çekmişti, belki de bu yüzden kendimi bu zamana ait hissetmiyordum.

Antikacının içine girdiğimde eski kitapların kokusu, tozlu şeyler ve eski saatlere baktım. İlgimi çeken eski kitaplar oldu. Tozlu, eskimiş, buruşuk olan eski kitapları severdim. Kendilerine has hoş bir kokuları vardı. Antikacının içinde yavaşça ve sessizce kitapların olduğu bölümde gezerken bir kitap ilgimi çekti. Adı "Süslü Dünyanın Süslü Gerçekleri" idi. Bu kitabı satın almak icin yanımda tuttum, kim bilir içinde hangi yazarın kendi kelimelerini konuşturarak yazdığı gerçekleri vardı? Yazılarının ardına bıraktığı büyülerin hemen bir anda fark edilmeyen, bazen de bizi sekteye uğrattırıp kafamızı karıştıran yazarları severdim. En azından beyin fırtınası yapıp bir şeyleri öğrenmemize neden olurlardı. Antikacıda biraz daha dolaştım, saatler de her zaman ilgimi çekerdi. Bir saat daha aldım ve elimdekileri satın almaya doğru kasaya doğru yol aldım, eski pikaplar da ilgimi çekmişti ama en azından taşınıp yerleştikten sonra onlardan almayı düşünmüştüm. Antikacı ile biraz sohbet ettik, onun dışında adının "Robert" olduğunu ve bu antikacının ona ailesinden kaldığını söyledi. Bu yüzden bakmak ona hem iyi hissettiriyormuş ve bazen ailesinin öldüğü gerçeğinden dolayı onları yanında hisstmediğinden dolayı acı hissediyormuş. Onunla konuşmak eğlenceliydi, iyi anlaşıyormuşuz gibi hissediyorum. Bana yakında beraber çevreyi gezdireceğini söyledi. Hem arkadaşlarıyla tanıştaracakmış beni. Daha da geç olmadan konuşmamızı sonlandırıp kendime kahve almak ve içmek için Robert ile konuşmayı sonlandırıp, paramı ödeyip kafenin yolunu tuttum.

Uzakta olmaması benim için güzeldi, şimdi bu soğuk ve serin havada sıcak bir şeyler içebilmenin mutluluğunu yaşayacaktım.
Umduğum kadar kalabalık değildi kafe, bir tarafım daha kalabalık olacağını sanmıştı ancak bu beni bir yandan mutlu etmişti. Çünkü fazla gürültüyü sevmiyordum, her şeyin yeterincesiydi. Ben sessizliği seviyordum. Boş bir masa bulmadan ömce kahvemi sipariş ettim ve oturdum. Etrafta ne tanıdığım olduğundan ne de çok yakın birileri olduğundan sadece yalnızdım. Evet, yalnızken eğlenmeyi ve yalnızlığın verdiği o hisse alışıktım ancak bir türlü yalnız hissetmeye alışamıyordum. Kahvemi içerken bir arkadaş grubu mu dikkati mi çekmişti yoksa onlar mı bana dikkatli bakıyordu bilmiyordum. Yine de bir yerden gözüm ısırıyordu ama nerden bilmiyordum, hani tam dilimin ucunda derler ya hah benim de gözümün ucunda gibi hissettiriyor gibi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

exploration 💭🕯༄‧₊˚·˚ 888Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin