İki türlü hayat vardır.
Biri; çok konuşulan, sürekli dedikodu halinde olan, hiç çekilmeyenlerdir.
Diğeri ise; yalnızlığımıza mahkum olan, içe dönük, dertlerimizle baş başa olduğumuz bir hayat vardır.
Peki,
Peki siz olsaydınız hangisini seçerdiniz?
(Cevapları yorumlara bekliyorum lütfen.)
Ben şahsen ikinci seçeneği seçerdim.
Yalnızlık her zaman iyidir. Kendinle ol, kimseyi umursama, kafaya takma dersin ama aslında hep kendinden çok başkalarını düşünürsün veya başkasıyla yaşadığın anıları.
Bunlar seni birer birer yok ederken sen içini halâ 'keşkelerle' doldurursun. Aslında mutlu olmak için bunları yapmaman gerekir ama malesef olmuyor. Bir aklına geldiğin de susmak bilmez.
İşte aşk böyle bambaşka, insana yaptırmadığı şeyleri yaptırır ve yaptırıyor da. Şimdi belki de nerden geldi diyeceksiniz ama bazen onun sesini, gülüşünü duymak istersin, onun tenini teninde hissetmek istersin, ona dokunarak. Böyle ellerin onun elinde, ellerin onun yüzünde, saçında ve teninin her zerresine değmek istersin. Eğer uzaktan seviyorsan sadece sesini duyarsın konuşurken ya da resmini. Sadece ve sadece. Aşk böyledir, her şeyi yaşatır her zerresine kadar..
Aşkı herkes çok farklı şekilde dile getirir ve gösterir. Aşkın bir çok tanımı vardır. Herkes farklı bir şekilde gösterir aşkını.
Aşk yaşatır, yaşattığı gibi unutturur da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sözlerimiz
Romance*Aklımdan , ruhumdan ve kalbimden geçenleri döküyorum. Döküyoruz... -Düşüncelerimizi bu kitapta hep beraber okumaya hazır mısınız?