"İçimden şehirler geçiyor, sen her durakta duruyor, inmiyorsun..." -Oğuz Atay
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•Lotus
O, aşka asla sahip olamayacağımdan emin olduğum bir zamanda girdi hayatıma. Keskin sınırlarımı, bütün tabularımı aştı. Hiç sevmediğim kadar çok sevdim onu... O da beni, hiç sevilmediğim kadar çok sevdi.
Aslında... çektiğim acıyı sorun etmiyorum, ondan geriye kalan acıya bile meftunum ben.
Sonsuzluğa uzanan bir ömrümüz olmadığının bilincinde, ölümü dahi göze alarak doya doya sevdim, sevildim. Bu yüzden pişman değilim. Aksine hayatıma girdiği için, bana yaşattığı bütün duygular için minnettarım.
Artık burada değil diye onca güzel anıyı yok sayıp onu geçmişimin kötü, kayıp bir parçası haline getiremem ama... onun hayaletinden kurtulamıyorum.
Zihnimin her bir köşesinde, benden izinsizce gezinip duruyor. Hayaletlerin ayak izleri olmazdı hani? Onun hayaleti adeta bunun varlığını ispatlıyor.
Ölümüyle içimde yarattığı karadelik, günden güne bana dair ne varsa silip atıyor.
Sona erdirebilmek mümkün mü bilmiyorum.
Yakalandığım girdaptan nasıl çıkacağımı, bütün bu olanlarla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum.
Onsuzluğun üstesinden gelemezken, ansızın sen beliriyorsun hayatımda...
Ben zihnimin bataklığında dibe batarken sen bana yardım eli uzatıyorsun. Ben daha kendime çare olamazken, sen... bana elini uzatma lütfen. Tutamam, çünkü ellerimiz birleştiği an, kurtulmaya çalıştıkça battığım bu toprak ikimizi birden yutacak.
Benden sana bu kötülüğü yapmamı isteme... çünkü yapamam.
Eskimeye yüz tutmuş duygularımla seni, senin kadar güzel sevemem. Bu matem dolu kalbin içerisine bir kez girdiğinde; tıpkı sonbaharda yapraklarını teker teker döken bir gül gibi, ta ki bütün yaprakların kuruyuncaya kadar solacaksın...