Ellerim uyuşuyordu. Parmaklarımda sanki kalbim atıyordu vücudumun titrediğini hissediyordum elimden geldiğince karanlıktan uzaklaşmaya çalıştım ama sondaki ışık daha ileriye gitmem için aklımı çeliyordu , nerede olduğum hakkında bir fikrim yoktu ama önemli değildi. Bu atmosferden çıkmak istiyordum.
Rüyamdan terler içinde uyandım.
Zor nefes alıyordum ve her nefes alışımda sırtıma derin ağrılar saplanıyordu bu dayanılmaz sancılar eş zamanlı olarak nefesimi kesip bana acı veriyordu.
Hızla inip kalkan göğsümün üstüne elimi koydum.
Odam çok sıcaktı ama kışın ortasındaydım.
"Siktir!" yüzüm gerçekten yanıyordu, hasta değildim ateşim çıkmış olamazdı ve ateşim çıksaydı üşürdüm zaten. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Boğazım kurumuştu. Odamdaydım ama bir süre kendi odamı yabancıladım, hatta kendi vücudumu bile çünkü tam olarak hissedemiyordum.
"Siktir, siktir, siktir." bu sefer sesim fısıltı şeklinde çıkmıştı. Ayağa kalkıp su içmeliydim ama lanet bir kabusun içinde uyanamıyordum sanki. Nefesim düzelip odamın gerçekten var olan sıcaklığını, atmosferini hissettiğimde gözlerimi açıp durdum. Tekrardan sımsıkı kapattım ve bunu birkaç defa tekrar ettim.
Alnımdakı teri kolumla sildim ve ayağa kalktım, mutfağa gitmeliydim.
Sonraki 5 saat Netflix'ten saçma romantik komedi veya gerilim filmleri izledim özellikle saçma olmasına dikkat ettim çünkü belki uyuyup kalırım diye düşünmüştüm. Sonuç, 6'ya kadar uyumamış bir uykusuz Jennie.
Odama dönüp okul için hazırlanırken yan tarafta çizdiğim portreye gözüm ilişti. Gözlerini henüz bitiremediğim sürekli çizdiğim o kahküllü kız. Derin bir nefes alıp parmaklarımın uçlarını portrede gezdirdim rüyamda o beni kovalıyordu ve ben kaçıyordum. Bu tür kabus veya güzel rüyaları nedense tanımadığım bu yüzle görmeyi 18 yaşından beri alışmıştım. Resim kursuna gidiyordum ve gerçekten iyi bir yeteneğim vardı. Gözlerini hatırlayamadığım bu kızın her ayrıntısını detaylı bir şekilde tuvale kara kalem ile aktarmıştım.
Sonra birden giyinmek için seçeceğim eşyayı boşverip, dolabımın arkasına koyduğum resimleri çıkardım.
Çoğu bu kızla alakalıydı. Derin bir nefes aldım ve hepsine dikkatlice bakmaya başladım. Sanki ben çizmemişim gibi incelemeye başladım, farklı bir şey görmeyi mi bekliyordum emin olamamıştım.
Birinde saçları korkunç bir derecede dağılmış ve dudaklarında korkunç bir ifade vardı. Diğerinde gülümsüyordu ve bir salıncağın üstündeydi. Ötekisinde saçlarını toplamış bacaklarını çapraz bir şekilde birbirine sıkıca bastırmıştı masumca gülümsemişti. Diğerinde kurnaz bir sırıtış. Niyeyse bu kız her gün okulda gördüğüm arkadaşlarımdan daha yakın geliyordu bana çünkü bilirsiniz haftasonları da uyuyordum ve rüya görüyordum, her haftasonu dışarı arkadaşlarıyla çıkan tipten değildim.
Çizimlere bakmaya devam ettim.
Sonuncusunda ise uzun boyu ve büyük elleri vardı.
Oflayıp hepsini yatağımın üstünde dağınık bir halde bıraktım. Öteki çizimlerimi dağıtmaya veya bakmaya gerek yoktu çünkü hepsi iç dünyamdan birer parça olmasına rağmen onun kadar beni etkilemiyordu. Etkisi altına girdiğimde 18 yaşıma bastığım geceydi, rüyamda kulağıma 'iyi ki doğdun Jennie Kim, hoş geldin' diye fısıldamıştı, aslına bakarsanız korku filmini aratmayan bir sahneydi ve uyandığımda ensemdeki tüylere kadar ürpermiştim, sonrasında alıştım. En azından denedim ama günler ve aylar geçtikçe sıkıcı ve oldukça sinir bozucu hal bir almıştı.
Resimlere bakarak düşünmeyi bırakıp üstümü değiştirmeye koyuldum çünkü istediğim son durum bu saçmalıklar ve rüya yüzünden geç kalmak olacaktı.
Giyinmiş ve makyajımı yapmış tamamlayarak ayağa kalktım ve kendime baktım, gözlerim saatime takıldı kolumdaki, 15 dakikamı almıştı hazırlanmak.
Parmaklarımla saçımı düzeltip kendime gülümseyerek baktım, kısa sürede sade ama iyi bir makyaj yapmıştım.
Masamdan tam kalkıyorken güneşin ışığı odama ilk girdiğimden daha çok vuruyordu, o sırada tuvalimin arkasında bir şey dikkatimi çekti. Kaşlarımı çattım ve kalktım masamdan.
Perdeyi odamın daha çok açtım.
Tek yaşıyordum ve odama benden başka kimse girmemişti bu tuvali yaptığımdan beri, üstelik ben çizimlerime oldukça dikkat eden biriydim. Bu leke nereden gelmişti böyle ki lekeden çok, yazıya benziyordu. Dikkatle baktım ve kaşlarımı hayretle çattım, ağzım durumun garipliği ile aralanırken sesli bir iç çektim.
Gerçekten de tuvalin arkasında bir yazı vardı. Kaşlarımı çattım daha çok dikkat ettim. Taycaya benziyordu, az da olsa biliyordum Tayca'yı....
İşin tuhaf yanı bunu yazamazdım ben çünkü daha yazanı tam okuyamıyordum bile.