two

7 2 2
                                    

okulun en alt kattaki yangın merdiveninde oturmuş, mp3 çalarıma taktığım kulaklık ile şarkı dinlerken, arkadaş grubumdan birisi ile karşılaşmamak için var olduğundan emin olmadığım tanrıya dua ediyordum.

uyuduktan birkaç saat sonra kavga eden köpeklerin sesine uyanmış, acıyan bedenim ile ne kadar hızlı olursas o kadar hızlı okula gelmiştim. evden çıkarken maske veya kapüşonlu hırkamı almadığımdan yüzümü kapatamamış ve yol boyunca garip bakışlara maruz kalmıştım. okula vardığımda herkes derste olduğundan kimse tarafından fark edilmemiştim, ki bu iyiydi aksi taktirde bir sürü soruya maruz kalacaktım.

derse giremeyeceğimi bildiğimden adımlarım doğruca yangın merdivenlerine yönelmişti. telefonum veya kol saatim olmadığından ne kadar süredir burada olduğumu bilmesem de şikayetçi değildim. zil çalarsa duyabileyim diye sesini kıstığım mp3 çalarımdan şarkı dinlerken, düne göre biraz daha huzurluydum.

ya da huzurumun sebebi henüz yoongi hyung ve diğerlerini görmememdi, pek emin değildim.

arkadaş grubumdaki herkes, ben de dahil, derslerde tuvalete diye izin alıp sık sık yangın merdivenlerine gelip kafa dinlerdik. onlar genelde buraya sigara içmek için gelse de, ben sigara içmediğimden yalnızca şarkı eşliğinde kafamı dinlemeye veya onlara eşlik etmeye gelirdim.

içime derince bir nefes çekerken, bedenimde bulunan morluklardan daha çok acıtan ruhumun sızısı olan o anları düşünmeye başladım.

yoongi hyungun, aşık olduğum çocuğun bir sevgilisi vardı. sevgilisini arkadaşları ile tanıştırmak istemişti ve beni çağırmayı unutmuştu. ayrıca diğer arkadaşlarım da bana bu buluşmadan bahsetmemişlerdi. sonra, hyung sevgilisinin yanına gitmek için bana verdiği sözü bozmuştu. eve dönerken de sağlam bir dayak yemiş, dayak esnasında telefonum kırılmış ve tüm paramı beni döven ayyaşlara kaptırmıştım.

dün hyung ile buluşmadan önce yaptığım sandviç ile duruyordum. ve bunu fark etmem, ne kadar aç olduğumu da fark etmeme sebep olmuştu.

aç kalmaya alışık sayılırdım, çalıştığım kafe günübirlik para veriyordu ve öğrenci olduğumdan her gün gidemiyordum. verilen para az olduğundan yettiremeyip günlerce aç kaldığım oluyordu. fakat şuan hem aç, hem yaralı hem de uykusuzdum. bedenimin açlığı kaldırabilmesi pek mümkün değil gibiydi.

'kartı kullan.'

aklıma gelen fikir ile kaşlarım çatıldı ve kafamı iki yana salladım. hayır, bunu yapmayacaktım. ne ona, ne de parasına ihtiyacım yoktu. ortaokuldan beri idare edebiliyordum ve şimdi bir aşk acısı yüzünden sınırlarımı genişletmeyecektim.

fazla düşünmekten şarkıyı bile duyamadığımı fark ettiğimde kulaklıkları sinirle çıkartmıştım. düşünmemek için ne yaparsam yapayım, kendimi daha fazla düşünürken buluyordum ve bu can sıkıcıydı. en az yoongi hyungun sevgilisi kadar.

ayağa kalkıp duvara tutunarak merdivenlerden yukarıya çıkmaya başladım. insanların beni görmesi umrumda dahi değildi. kendime duyduğum öfke, diğer tüm duyguların üzerini kapatmıştı.

üç kat merdiveni en az 5 dakikada çıkmam ve en ufak bir harektimde tüm bedenimin sızlaması gergin olan sinirlerimi daha da kötüleştiriyordu.

kapıyı sinirle açıp koridora çıktığımda, kapı ben engel olamadan büyük bir gümbürtü ile kapanmıştı. en yakındaki sınıftan çıkan sinirli öğretmen ile kısa bir bakışma ardından, nasihatlarını dinlememek için elimden geldiğince hızlıca sınıfma doğru ilerlemeye başlamıştım, neyse ki o da uzatmadan sınıfına dönmüştü.

kapının yanına oturup zilin çalmasını beklerken çantamı açıp yanımda süs gibi taşıdığım kitabımı çıkarttım. kitap okumayı çok sevsem dahi, bu kitabı kalınlığından dolayı okumaya cesaret edemediğimden aylardır sadece çantamda taşıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 01, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

i need you|ykHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin