deimos

1.6K 160 539
                                    

"Jennie bu iyi bir fikir değil sanki.." derken aynadaki görüntümü süzüyor, bu yabancı kıza pek de memnun olmayan bir ifadeyle bakıyordum. Ben gibi durmuyordu. Ve hiç de rahat hissetmiyordum. Ama bir yandan içimde bunu yapma dürtüsü de vardı.

Jennie, bu fikir hep onun başının altından çıkmıştı. Siyah saçlarıma güzelce fön çekmiş, dümdüz yapmıştı. Üzerimde ise normalde asla ama asla ama asla giymeyeceğim siyah, askılı ve aşırı dar bir elbise vardı. Öyle ki utanacağım bir şekilde göğüslerimin çizgisine kadar v şeklinde bir dekolte ile derine iniyordu. Yerimde rahatsızca tepinerek dekolteyi biraz yukarı çekiştirmeye çalışsam da nafile. "Oynama şu elbiseyle! Aptal domuzcuk taş gibi gözüküyorsun," ben onun bu gereksiz enerjisine yapmacık bir şekilde güldüm, o ise çenesini omzuma koydu. "Ya da kedicik mi demeliyim.." diyerek gülümsedi, altan bakışları bana değiyordu.

Kedicik? Iy.

Aklıma düşmesi bile sinirimi bozdu. O adam değişmezdi. Yeonjun'un gönlü olsun diye bu orangutan işine girişmiştim ama hayır. Ormanda doğmuş, ormanda yaşadığını zannediyor ve ormanda tek başına ölecek! Orangutan.

"Of Jennie, iğrençsin. Kedicik falan yok diyorum." onu dirseğimle üstümden ittirdiğimde içim karıncalanıyordu. Bu olan bitene kesinlikle alışkın değildim. Siyah saçlarımı parmaklarımla biraz olsun kıvırmaya çalıştım, çok düzdü. Sıfır etkisi olan bu yöntemimle dudaklarımı büzerek ofladım. Şimdiden pişman oluyordum.

Jennie gözlerini kocaman açarak makyaj malzemelerinin arasından kullandığı parfümünden bir kaç sprey boynuna sıktı. Mayhoş ve çarpıcı. Jennie kesinlikle buydu. "Gece yarısı 'Bu orangutanın götünden kıl aldırmam lazım' diyen de büyükannemin takma dişleriydi." diyerek gözlerini kıstığında bana baktığını anlamam uzun sürmedi.

Evet, öyle demiş olabilirdim. Ama kesinlikle anlık bir sinirdi.

"Boşu boşuna yapıyorsun, o salak anlamaz bile." dedim mırıldanarak, ona sinirliydim. Evet sadece iki gündür tek tük mesajlaşmış olsak bile bu kadar kaba olmasına gerek yoktu. Yeonjun için ona katlanıyorum, çünkü benim kardeşim tam bir pısırık. "Umrunda bile olmayacak." diyerek kollarımı göğsümde birleştirdim. Fakat Jennie saçlarımı parmaklarıyla kıvırmayı durdurmamıştı bile.

En sonunda gözlerini devirerek önüme geçti. O bile benim aksime daha sade duruyordu. Straplez beyaz bir göğüs bandı, altında da belini saran siyah bir kot şort vardı. "Bu işe ister intikam ister başka bir şey de. Ama o pislik seni küçük bir kız çocuğu sanıyor ama gerektiğinde sen de böyle olacağını göstermen gerekiyor." dediğinde hevesli ve öfke dolu bir ses ile başını salladı. Gözlerimi kıstım ve bakışlarımı kaçırdım.

"Bunu göstermem için böyle yapmama gerek yoktu bence." dedim sadece. Aynaya baktım o sırada. Evet güzel gözüküyordum. Yutkunarak ellerimi belimde, elbisenin yumuşak kumaşında gezdirdim. Vücudum güzel gözüküyordu. Sanki.. biraz haddinden fazla?

"Gidelim mi?" Jennie bana aşağıdan sevimli bir şekilde gülerek sorduğunda, enayilik dolu olan kalbimin yolundan yürüdüm. Aptal kalp. Ama söz geçirmek ne mümkün. Başımı salladım daha fazla uzatmadan. "Yeonjun oraya gitmiş bile, onunla orada buluşacağız."

Yatağa gelişi güzel fırlattığım siyah ceketi alırken diğer elimde de koluma asacağım çantam vardı. Kapıdan çıkarken Jennie'de kendine bir kaç fıs parfüm sıktı. Benimkinden farklı, daha seksi bir kokuydu.

"O Yeon sidiklisi gözünü Karina'dan ayırabilirse elbette bizimle buluşur." diyerek odanın ışığını kapattı. Aslında bu konu hiç hoşuma gitmiyordu. Karina'yı tanımasam bile Yeonjun'a uygun olduğunu düşünmüyordum. Tabi bir de en büyük faktör, orangutan abisi vardı. Öğrenecek olursa bile güzel şeyler olacağını hiç sanmıyorum.

disfrutoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin