"Senin çilek dudakların."
Senin çilek dudakların, 'sadece arkadaşın'ın bile bildiği o dudakların... Hayır ben onlara göz koymadım, saçının tek bir tutamı yeterdi bana.
Dudaklarının her kıvrımını ezbere biliyorum; gülünce incelmesini biliyorum, kızınca düzleşmesini biliyorum, kahkalarına eşlik eden o inci dişlerini biliyorum, kimse bilmese de alt dudağına yaptırdığın o piercingini biliyorum. Dolgun dudaklarınla çenenin arasındaki delik, o halkayla ne kadar da güzeldin. Hoş, sen hep güzelsin.
Gözlerin, öyle sığ bakıyor ki çevrene, herkese; üzülüyorum. Neden kimseye güvenemiyorsun? Bir zamanlar etrafına derinden bakan o gözlerin... Çok özledim, sana yemin ederim sensiz kalan 7 yılda dahi en çok gözlerini özledim, şayet hâlâ geçmedi özlemim. Bir kez bak, derinden bak ama, işte o zaman güleceğim, gülmeyi unutan yüzümü güldüreceksin. Sen hiç benim gözümden göremedin kendini sevgilim. Görseydin, hele ki bir görseydin...
Burnun, o sevmediğin çıkıntısıyla bile tapılası olan burnun. Ne parfümler soludu, ne sigaralar, ne dumanlar. Başkalarının civelerine tanık oldu. Herkesin içinde, benim de önümde, ne yanaklara değdi o, ne saçlara. Kim bilir kaç türlü koku duydu ama bilmiyorum unuttu mu benim kokumu.
Simsiyah saçların, kömür gibi; yumuşacık, dalgalı. Ben hâlâ alıyorum o şampuanının kokusunu. Ben dışında herkes dokunuyor yine onlara. Arkadaşların, 'sadece arkadaşların'. Ensendeki saçlar kimlerin parmaklarına dolanıyor, en iyi sen biliyorsun. Hayır ya sen bile benden iyi bilmiyorsun. Kıskanıyorum, onlar saçınla istedikleri kadar oynuyorlar. Hatırlıyor musun? Ben dokunmaya bile kıyamazdım.
Ellerin, bol yüzüklü kemikli ellerin. Ah ne beller, ne yüzler tuttular. Ne eller kavradılar sıkıca. Hayır onları düşünmeyeceğim, bir süreliğine. Ellerin, içtiğin sigaraları fırlatan ellerin. Bir zamanlar gözyaşlarımı silen ellerin. Ah, ne çok özledim.
Seni tek bir tel saçından, ellerinin üzerindeki damara kadar seviyorum. Sevmenin bir sınırı olsaydı seni o sınıra kadar severdim. Sen "Bu sevgi bana çok." derdin belki ama ben yine de sana olan sevgime çok diyecek kadar sevdiğimi düşünmezdim. Seni en çok seven insan olsam dahi benim sana olan sevgim az. Seni sonsuza kadar sevsem bile az. Ben seni hep daha çok sevmek istiyorum. Herkesten, her şeyden daha çok.
Ve inan bana, benim sevgimin senin için hiçbir sınırı yok.
Yedi yılım sensiz geçti ama tek bir anımıza ihanet etmedim. Senin kadar anılarımızı da sevdim, seni andığım kadar onları da andım. Ben senle geçirdiğim her günü yazdım. Satırlarca yazdım, sayfalarca yazdım, defterlerce yazdım. Seni özledikçe yazdıklarımı okudum, tekrar tekrar. Ezberledim her cümleni, her kelimeni. Unuttuğumu fark edersem hemen kontrol ettim, ne saat umurumdaydı benim ne de işim.
Sensiz geçen yedi yılımda zamanla benden uzaklaşan seni hissettim, sana yakınlaşan beni terkettin. Sana dargın değilim. Bana ait değildin, hâlâ da değilsin. Ama keşke benim seni hâlâ çok sevdiğimi hissedebilseydin.
Ellerini tutmayı özledim, gözlerine bakmayı özledim, gülmene gülmeyi özledim, en çokta seni özledim. Seni her şeyden daha çok özledim, sevgilim.
"Oo Ressam Hanım, bugün kimin dudaklarını çizdiniz?" Rıfat'ın dediği şeyle not kağıdına karaladığım dudağa baktım, çilek dudaklara. "Boşver Rıfat, bir şey mi oldu?" gözlerini devirerek resme bakmayı bıraktı ve bana döndü. "Maskeni çıkar be kızım, sesin çok boğuk çıkıyor, bir de sessiz bir şeysin." Kağıdı defterden kopararak ceketimin iç cebine koydum. "Uzatma, söyle." , "Öfkeli civciv dehşet saç-" Ağzına çarptığım elimle sesinin kesilmesi beni bir nebze rahatlatırken bakışlarımı ona diktim. "Iyy bakma şöyle, korkunçsun. Valla bizim club bebesinden farkın yok. Ay neyse, içersi ana baba günü, kalk, içindeki barwomana ihtiyacımız var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk-ı Mavera
ChickLitSenin çilek dudakların, 'sadece arkadaşın'ın bile bildiği o dudakların. Hayır ben onlara göz koymadım, saçının tek bir tutamı yeterdi bana.