1

52 4 0
                                    

"Jisung, saçmalıyorsun." diye çıkıştı Felix. "Hadi ama Lix! Batıl inançlara inanmadan hayat mı geçer? Kim bilir? Belki de cidden hayatının aşkını bulursun." Felix önce göz devirdi, ardından bıkmış bir şekilde güldü, "Hayatımın aşkını bulabilmem için önce bir hayatımın olması gerekiyor Jis." Bu sefer göz deviren Jisung olmuştu "Alıyoruz, değil mi?"

Felix
"Bu bilekliklerden çift olarak üretiliyor ve rastgele ayrı kişilere satılıyor. Eğer takan kişiyi yani bileklik eşinizi bulabilirseniz ruh eşinizi de bulmuş oluyorsunuz."
Satıcı adam Jisung'a bileklikler hakkında saçma sapan açıklamalarını yaparken ben de bir köşede bu mantıksız dakikaların hızlıca geçmesini bekliyordum. Jisung sahilde gezerken yine her zamanki gibi kendine eğlence arıyordu. Bense her zamanki gibi daha sakin kalma taraftarıydım. Ama ne olursa olsun Jisung uzun zamandır sahip olduğum tek kişiydi, onu kıramıyordum ve dediği çoğu şeyi o eğlensin diye yapıyordum. Sanırım sıradaki eğlencemiz de bu bilekliklerdi.

Jisung "Felix! Baksana şunların renklerine hadi birer tane seçelim!" diye bağırmaya başladı. "Jis yanındayım zaten niye bağırıyorsun? Hadi alalım da bir an önce gidelim." Jisung dediklerime kıkırdarken kendine çoktan bir bileklik seçmişti. O kendi kişiliği gibi cıvıl cıvıl renkleri olan bir bilekliği çoktan koluna takmışken bense gece mavisi tonlarında üstünde gümüş yıldızlar olan bir bilekliği elime almıştım.

Jisung'a baktığımda bazen o eski zamanlarımı görüyordum, çocukluk zamanlarımı. Her şeyi, herkesi seven Felix'i. Her zaman sıcakkanlı olan Felix'i.

Bilekliği elime alıp parasını ödedikten sonra yavaşça ceketimin cebine attım. Bunu farkeden Jisung bana kötü bakışlar atmaya başladı ve sadece "Tak Felix." dedi. Ben ona boş bakışlar atıyorken o ise bana lütfen dermişçesine bakıyordu. "Dua et sana kıyamıyorum Jisung."

Saat gece 12'ye yaklaşıyordu. Jisung'un ailesi geç saatlere kadar durmamıza izin vermediği için hava kararırken evlerimize dönmüştük. Evim sahilin yakınlarında olduğu için ben de hızlıca eve dönmüştüm ve biraz kestirmiştim. Geceleri pek uyuyamadığım için sabahları boşluk buldukça birkaç saat uyuyarak hayatta kalmaya çalışıyordum.

Baş ağrısıyla uyandıktan sonra aynanın karşısına geçtim ve yüzümü yıkadım. Siyah, uzun, dağılmış saçlarımı tarama gereği duymadan ellerimle düzelttim. Çillerimi kapattıktan sonra biraz parfüm sıkıp banyodan çıktım. Dolabımdan bol siyah pantolonumu ve siyah deri ceketimi çıkardıktan sonra giyindim. Kapının önüne geçip botlarımı giyecekken kolumdaki bilekliği farkettim. Taktığımı bile unuttuğumu anladıktan sonra kendi kendime fısıldadım "Saçmalık."

bracelet | jeonglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin