Sabah alarmsız bir şekilde kalkmıştım. Günlerden pazardı. Evdeki 2 kedim seslerini çıkartarak evi sakin bırakmıyordu. Yattığım yataktan kalktım ve lavaboya doğru yürüdüm. Aynadan kendime baktığımda uzun zaman önce maviye boyadığım saçlarımın neredeyse aktığını gördüm. Açık bir mavi tonu yakalamıştı ve ben bu tonu çok seviyordum. Dişlerimi fırçalayıp lavabodan çıktığımda kendime kahvaltı hazırlamak için fransız tipi mutfağıma girdim. Kedilerim peşimden geliyordu ve bacaklarımı tırmanıyorlardı. En sonunda Sakız bacağımı çok sert tırmaladığında kanadığını fark ettim,
"Sakız!"
"Meoooww!"
Zaten tatlı bir modda değilken bir de canımı yakması sinirlendirmişti ama daha sonra alt tarafı bir kedi neden kızayım ki bu şirine dedim
'Ahh ah, al bakalım sevimli kızım" mamasını önüme koyduğumda şirin bir şekilde yemeye başlamıştı. Daha sonra daha uyanmamış olan kedimin yanına gittim. Yatağımın üzerinde uyuyakalmıştı.
"Senin ismini uykucu koymalıydım" dolaba doğru ilerleyim bebek mavisi kolsuz kazağımı, ve mavi kotumu aldım ve giyinmeye başladım.
Hazırlandıktan sonra küçük evime baktım ve kedilerime son kez göz gezdirdim. Daha uyanmayan Yıldız içinde mamasını ve suyunu hazırlamıştım. Zaten işim kısa sürecekti. Anahtarımı alıp evimden çıktım. Arkamdan kapıyı kapatıp kitledikten sonra merdivenlere doğru ilerledim. Bir yandan son yaşadığım şeyleri bir nebze unutmak için gezmeye, bir yandan da Yıldız ve Sakız'a mama, göz damlası ve oyuncak almak için çıkmıştım. Evet, tahmin ettiğiniz gibi tamamen toz pembe bir hayatım yok. Şu an beni bu hayata bağlayan mal varlığımın hepsi kedilerim. Onları çocuklarım gibi görüyorum. Ellerimde büyümüşlerdi. Hayır, mecaz değil. Gerçekten de ellerime doğdular. Doğumu yapmaya başladığını görür görmez veterinere götürmüştüm. Veterinerin yanındaydım o minik anne doğum yaparken. İçin acıyarak ağlamaya başlamıştım. Hatta Yıldız ve Sakız'da az kalsın doğumda ölebilirmiş. Onları 1 ila 2 hafta arası veterinerde kaldılar. O yüzden onlara bu kadar bağlıyım. Babam geçen sene annemin halüsinasyonunu görmeye dayanamamıştı ve... Anlarsınız, onunla olmak için bir nevi yanına göç etti. Geçen seneden beri evden gelen tek kedilerimin çıkardıkları sesti. Bu yaşadıklarıma rağmen hayatımda asla uyuşturucu, sigara, alkol veya nargile tarzı kendime zarar verecek şeyler içmedim ve bu konuda kendime gurur duyuyorum. Unutmayın, kendinize zarar vermek bir çözüm değildir..
Veterinere geldiğimde karşımda daha önce tanışmadığım bir adm duruyordu. E çalışan zaten derseniz, Yıldız ve Sakız burada doğdu. O zamandan beri asla veterinerlerini değiştirmedim. O yüzden burada çalışan herkesi tanırdım.
"Merhaba, iyi günler."
"İyi günler?"
"Ben minjun'a bakmıştım"
"Buyurun yakışıklı, bende burada çalışıyorum."
"Yalnız kelimelere dikkat edersek?"
"Etmezsek?"
Yavaş yavaş bana doğru yaklaşınca korkmaya başlamıştım. Elimdeki anahtarı elimde dikleştirerek parmaklarımın arasına getirmiştim. Adam biraz daha yaklaştığın elimi sıkmaktan anahtarın keskin kenarları elime battığını fark ettim ama elime bakmadım. Korkumu gizlemeyi biliyordum...
"İyi günler." Sinirimden yerimde duramıyordum ve daha fazla bu aptal adamla konuşursam elimden kaza çıkacağını biliyordum. Sinirli bir şekilde arkamı döndüm ve birine çarptım, fazla muhattap olmak istemeden konuştum ama yüzüne bakmadım
"Kusura bakmayın.."
"Sizlik bir şey yok ama bu adam kovulacak" kafamı kaldırdım ve neredeyse benden 9-10 santim daha uzun bir adamla karşılaştım. Benim yüzüme bakmıyordu. Karşıdan deminki adama öldürcekmiş gibi bakıyordu.
"Seni sikik orosbu çocuğu!" Önümdeki adam beni geriye iterek karşısındaki adamın burnuna çok sert bir şekilde yumruk atmıştı. İçeriden bunu duyan minjun gördüm. Adamı durdurmak için ilerliyordu. Bu... ben bunları kaldıramamıştım. Başım dönüyordu. Ellerime baktım ve demin elimde anahtarı tuttuğum elimde artık anahtar yoktu. Yere düştüğünü gördüm ama alamadım çünkü elimdeki kandan fazlasıyla korkmuştum. Daha sonra başımın dönmesi geçti ve yerine elime büyük bir sızı geçti. Ama o iki adamıda durdurmam gerekiyordu ve bu yüzden aralarına atladım.
"Yapmayın beyefendi lütfen durun!"
Yaklaşık 10 dakikalık bir sürenin ardından siyah saçlı adamla veterinerin içerisinde bulunan karşılı koltuklarda oturmuştuk ve ben neredeyse adamın yüzüne bile bakamıyordum. Kavgaları bittiğinde diğer adamı minjun dışarı çıkarmış ve çok sert bir şekilde uyarıyordu. Aslında kısmen kavga ediyorlardı. O sırada siyah saçlı adam elime sargı sarıyordu. Döktüğü sıvı baya yakmıştı ama pek de önemsemedim.
"Adın nedir?" Bir anda ağzımdan çıkan sözleri fark etmedim.
"Hyunjin."
"Tatlıymış."
"Seninki nedir?"
"Felix"
"Seninki kadar değilmiş" sanırım iltifat etmişti. Yüzüne bakarken yüzüme bir gülümseme yerleştirdim.
"Teşekkür ederim.." ve tekrar konuşmaya başladım,
"Buraya çalışmaya mı gelmiştiniz yoksa müşteri miydiniz?"
"Müşteriydim"
"Bu arada, tekrar teşekkür ederim."
"Ne demek, yerimde kim olsaydı o orøsbu çocuğuna dersini verirdi."
"Buralara yakın mı oturuyorsun?"
"Evet, çaprazdaki siyah binada oturuyorum, siz?"
"Bende karşı caddede oturuyorum. Eğer müsaitseniz size ağırlamak isterim. En azından karşılık gibi düşünebilirsiniz,"
"Şu anda gelebileceğimi sanmıyorum, ama eğer numaranızı alabilirsem sanırım müsait olduğum saati size bildirebilirim."
"Tabii" telefonumu açtım ve numarasını açması için telefonu önüne koydum. Numarasını yazdıktan sonra tekrar bana verdi.
"Hyunjin'di değil mi?"
"Evet."
"Tamamdır. Teşekkür ederim yeniden."
"Rica ederim Felix" adımı bastırarak söylemişti. Tatlı bir konuşma tarzı vardı. Daha sonra minjun'u veterinere tek girdiğini gördüm. Hyunjin konuşmaya başladı:
"O sūrtük burada olamayacak umarım."
"Hayır efendim, bu şartlarda maalesef ki onunla çalışamayacağımıza karar verdik. Bu seferlik bizden olsun, ne istiyordunuz?"
Seelaaam😭🩵💙
İlk fic ve kitabım beğenmenizi umuyorum 🙏🏻 🩵
⚠️Angst⚠️ bitmeyecek içiniz rahat olsun bebitolarım💙
Hepinizi seven yazar, size bunları yolladı:💋💋💋💋💋💋💋💋
(754 kelime 😲)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız -hyunlix-
RomanceHerkes bir çok farklı ve değişik şekillerde tanışır, ama veterinerde oluşan bir kavgada tanışmak mı?🐣 "Adın nedir?" Bir anda ağzımdan çıkan sözleri fark etmedim. "Hyunjin." "Tatlıymış." "Seninki nedir?" "Felix" "Seninki kadar değilmiş" ...