01.01.2006

69 3 1
                                    

Yılın ilk günüydü, sokaklarda pislenmis karlar ve üstünde zıplayan çocuklar doluydu. Almanya gayet güzel süslenmişti. Haberlerde, programlarda süslenmiş sokakları gösteriliyordu.

Zencefilli kurabiye yanında ise filtre kahve almak için sokağa çıkmış yürüyordum, aslında saat erkendi çocuklar için okul yetişkinler için ise iş vakti denebilirdi.

Yürürken etrafıma bakıyordum fakat bir ses dikkatimi çekince sese doğru yöneldim, bu sıradan bir ses değildi bir şarkıydı insanlar bir yere toplanmış sanki şarkı onları büyülemiş de yanına insanları mıknatıs ile çekmiş gibi yığılmışlardı. Araya kaynadım ve ekrana baktım şarkıyı dinleyerek. 4 tane çocuk vardı aslında çocuk denemez 4 tane genç desem daha doğru olur bir kanalda yayın yaparak şarkı söylüyorlardı.

Siyah saçlı olan şarkıcı sanırım, sesi büyüleyici doğrusu.

Gözlüklü olan bateristti genelde pek gösterilmese de fark etmiştim.

iki tane gitarist vardı, biri şapkası biri ise düzleştirici ile düzleştirilmiş gibi duran saçları ile dikkat çekiyordu.

Bir süre dikkatle ekranı inceleyip şarkıyı dinledim fakat saate baktığımda şarkının büyüsünü bozmak zorunda kaldım, yoksa geç kalacaktım. Aceleyle kalabalıktan sıyrıldım ve koşarak zencefilli kurabiyemi ve filtre kahvemi aldım. Şimdi yapacak tek işim otobüse yetişmekti.

Ve ben kalan tek işimi de başarılı olarak bitiremedim, otobüs kalkmıştı. Okula geç kalacaktım, peki madem gecikeceğim biraz parkta oturarak tadını çıkarayım. Parka doğru yürümeye başladım, kahvemin ve kurabiyemin tadını çıkararak. Parka vardım, genel olarak boş ve sakindi bu hoşuma gitti, bir bank bulup oturdum. Kahvemi yudumlarken bir köpek yanıma koştu, onu fark edince kucağıma alıp sevmem bir oldu. Minik şapşal ve şeker bir köpekti.

Pekala, sahibin nerede senin? Tasmasına bakıyordum ismini öğrenmek için, tam o sırada biri Publa diye bağırınca ismini öğrenmiş oldum.

-Publa! Kaç defa dedim yabancılara koşma diye.

Arkamdan gelen sese doğru köpeği bırakarak yöneliyordum ki, hey bu o şapkalı çocuk değil mi? bu kesinlikle oydu.

Sorun değil biz anlaştık Publa ile. O sırada Publa şapkalı çocuğun yanına yatmıştı.

- Liseden falan mı kaçtın sen?

Şaşırmış bir şekilde çocuğa baktım, doğru üzerimde forma vardı.

Hayır maalesef.

- Anladım, sakıncası yoksa oturabilir miyim?

Sakıncası yok. Birlikte bankta oturmuş öylece duruyorduk, Publa kafasına göre geziniyordu.

Şapkan güzelmiş.

- Teşekkürler, publa çoğunu kirletse de şapkalarımı seviyorum.

Gülümsedim ve kahvemi yudumlamaya devam ettim.

- Adın ne peki?

Senin adın ne?

- İlk ben sormuştum aslında, adım Tom.

Tom, sen bir grupta gitar mı çalıyorsun? bu sabah seni gördüm sanırım.

- Evet, Tokio Hotel grubun adı.

Anladım, O sırada saatime baktım ve bir sonraki otobüsün gelmesine az kaldığını fark ettim.

Seninle tanışmak güzeldi Tom, otobüse yetişmem gerek hoşçakal! diyerek hızla koştum, bir kez daha kaçıramazdım bu otobüsü.

,,

 Sana da hoşçakal kahve yudumlayan kız,  ismini söyleseydin bari.

O sırada telefonum çaldı arayan bill idi,

Efendim bill?

Parkın önündeyiz, gel hadi otele gidip hazırlanmamız gerek akşam için.

peki, telefonu kapattım ve publayı alarak parktan çıktım.

,,

Otobüs durağına varmıştım ayrıca yeni rekorumu kırmıştım parktan durağa tam 3 dakikada koştum iyi bir sayıydı benim için. O sırada parkın önündeki kocaman siyah arabayı fark ettim, ve çok geçmeden Tomun o arabaya yaklaştığını gördüm.

Beni fark etmişti ve el salladı, bende el salladım o sırada arabaya bindi ve buradan uzaklaştılar. 

RedenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin