*Dört ay yazması kolay geliyor: sadece birkaç harf! Dile kolay. Saniyenin çeyreğinde dudaklardan dökülüyor:dört ay! Ama kimse zamanın olmadığı bir boşlukta bunun ne kadar uzun bir süre olduğunu anlatamaz, ölçemez, açıklayamaz.
*Sanki kendi kelimelerimi takip etmek ister gibiydim. Gücümün azaldığını, kendimi kurtarmak için her şeyi söyleyeceğim anın yaklaştığını hissediyordum.
*Ama dünyada kimin benim kadar boş zamanı vardı ki? Kim benim gibi hiçliğin esiri olmuş, hırsın ve sabrın sınırlarını zorlamıştı?
*Çünkü satranç zihinsel enerjiyi kısıtlı bir alana aktardığı için en yoğun düşünce gerektiren durumlarda bile beyni yormak yerine beynin canlılığını ve esnekliğini arttırır.
*Satranç tahtasında farkında olmadan blöflere ve tuzaklara karşı ustalaşmıştım; o andan itibaren sorgularda açık vermedim, hatta Gestapo bana belli bir saygı duymaya başlamış gibi görünüyordu. Belki diğerlerinin çöktüğünü gördükleri için bu sarsılmaz direnme gücünü hangi gizli kaynaktan aldığımı merak ediyorlardı.
*Eski karşılaşmalar yerine yenilerini yaratmalıydım. Kendimle ya da daha doğrusu kendime karşı oynamalıydım.
*İçinde olduğum korkunç durum nedeniyle siyah ve beyaz olarak bölünmeyi etrafımı saran dehşet verici hiçlik tarafından boğulmamak için denemek zorundaydım.
*Beyaz tarafım bir hamle yapar yapmaz siyah tarafım ateşli bir şekilde atılıyordu. Bir tur biter bitmez hemen yenisine başlıyordum çünkü benlerden biri diğerini yendiğinde yenilen tarafım rövanş istiyordu.
*Tüm varlığım ve hislerim beni damalı kareye çekiyordu. Oyun keyfi yerini oyun hırsına bırakmıştı. Sadece uyanık saatlerime değil,uykuma da nüfuz eden bir hastalık, şiddetli bir öfke.
*Sadece sesini dinledim, konuşan bir insan değil miydi? Bu dünyada beni sorgulamayan, bana eziyet etmeyen insanlar var mıydı gerçekten de?
KİTAP HAKKINDA
Kitap iki arkadaşın Buenos Aires'e vapurla yolculukları esnasında ünlü satranç şampiyonu Czentovic aynı gemide olduklarını öğrenmeleriyle başlar.
Mirko Czentovic, küçük yaşlarda anlama ve konuşma konusunda eksikliği olduğu halde satrancı, rahip olan babası ve arkadaşının her akşam satranç oynayışını izleyerek öğrenir. Bir akşam babasının işi çıkınca onun yerine Mirko satrancın devamını getirip ve sonraki 2 elde de galibiyet yakalayınca babası onu şehirdeki satranç kulübüne yazdırır. Dünya şampiyonluğunu yakalayan Czentovic, sosyokültürel açıdan kendini geliştirmediği için çevresindekilerle ve gazetecilerle satranç harici konuşmalar gerçekleştirmez.
Czentovic ile tanışmak isteyen arkadaşlardan biri ilgi çekmek ve onunla tanışmak uğruna eşiyle sigara odasında satranç oynamaya başlar. 6.hamlede McConnor adında İskoçyalı bir mühendis satranç oynayan kişiye karşılaşma talep eder ve oynamaya başlarlar. Durmadan yenilen McConnor konuşma sırasında dünya şampiyonu Czentovic'in vapurda olduğunu öğrenir ve olduğu yeri öğrenip onu satranç tahtasına davet eder. Her maç başına 250 dolar isteyen Czentovic'in teklifini kabul eder.
Ertesi gün Czentovic'e 2 el mağlup olan McConnor 3.elde de mağlup olurken arkadan Dr. B.'nin tavsiyeleri oyunun kaderini belirler ve maç berabere biter.
Czentovic Dr.B.'ye bakarak bir maç daha teklif eder ve Dr.B. reddederek salondan ayrılır. Onu ikna etmek için güverteye gidenlere Dr.B. hikayesini anlatır.
Seneler önce, babasıyla bir avukatlık bürosu işletirken, hükümetten gizli işler yaptığı gerekçesiyle bir otel odasına 12 arkadaşıyla-hepsi ayrı odalarda- hapsedilir. Başlarda bir sıkıntı yaşamasa da, zamanla saati ve zamanı bilemeyerek yaşadığı bu odada aklını yitirmemek ve ağzından bir şey kaçırmamak için çok çaba sarf eder. Sorguya götürüldüğü başka bir odada, askere ait olduğunu düşündüğü ceketin cebinde kitaba benzer bir şey görür ve onu gizlice odasına götürür. Kitabın satrançla ilgili olması başlarda onu üzse de sonrasında ilgisini çeker ve çarşafını satranç tahtası yapar. Satranç taşlarını ise ekmek kırıntılarına farklı şekiller vererek elde eder. Bu durum başlarda zeka durumunu olumlu etkilese de ilerleyen zamanlarda kendi kendisiyle maç yapmaya, yaptığı maçlarda aşırı hırs yaparak kendi kendisiyle kavga etmeye sebep olur. Bir gün o kadar ileri gider ki yemek getiren gardiyanın üzerine yürüyüp oynaması için boğazına yapışır, hastaneye yatırıldığında bağlandığı yerden bir şekilde kurtulup pencereye yumruk atar ve elinde sargıyla bir hastane odasında uyanınca yaptıklarını onu tanıyan doktor arkadaşından öğrenir.
Akli dengesinin yerinde olmadığını bildirdikleri için otel odasına geri gönderilmeyip serbest bırakılır. Bir daha satranç oynamamaya yemin eder.
Fakat vapurda Czentovic ile bir el oynamaya ikna edilir. Ertesi gün ilk elde Czentovic yenileceğini anlayınca pes edip taşları satranç tahtasının üzerinden atar ve bir el daha ister. İlk eldeki soğuk kanlılığından eser kalmayan Dr.B. gereğinden fazla heyecanlanmaya başlar. Sinir krizi geçirmeye ve yanlış hamleler yapmaya başlayınca ekip tarafından uyarılarak kendine gelir ve oyunu Czentovic'e bırakıp masadan ayrılır.