19091894
Varlıklı bir aile olan Jeon'ların tek varisi; genç, yetenekli ve yakışıklı Jeon Jungkook.
Bu yüzyılın en gözde ressamlarından biri olan genç yeteneğin yeni sergisi, 23 Eylül'de sanat merkezinde halkla buluşacak
Gazeteyi yırtıp attı "varlıklı ailenin tek varisi" ve koşar adım dedesinin yanına gitti
"Bu da neyin nesi? Gazeteye neden böyle bir ilan verdiniz ki? Ben böyle bir şey istedim mi sizden?"
Dedesi çalışma masasında dağılan kağıtları düzenliyordu, onu tiye bile almadığı her halinden belliydi.
"İstemedin ama ne zamandan beri senin isteklerine uymamız gerekiyor küçük bey"
Doğruydu, onun ne istediği bir kere bile sorulmamıştı. Anne ve babası o feci kazada öldükten sonra.
"En azından böyle tanıtmasaydınız beni, ben sadece normal bir sanat sergisi olsun istiyordum."
Dedesi yavaşça gözlüklerini çıkardı ve ayağa kalktı
"Jeon Jungkook, her şeyi senin iyiliğin için yaptığımı biliyorsun lütfen zorluk çıkarma ve sergiye hazırlanmaya odaklan. Tamam mı?"
Bunun üstüne laf söyleyebilecek durumda değildi.
"Tamam" dedi sakin bir sesle az önceki halinden tamamen farklı olarak.
Saate baktığında 12'yi gösterdiğini gördü. Yetimhanedeki dersine geç kalmak üzereydi. Yukarı çıktı, hızlı bir şekilde resim malzemelerini topladı ve çantasına yerleştirdi.
Tam kapıdan çıkarken hizmetçilerden biri ile çarpıştı
"Affedersiniz dedeme iletirsiniz ders için çıkıyorum."
"Tamam küçük bey iyi günler"
Bir şey demedi başını salladı ve evden çıktı. Dışarıda eylülün baskın olmayan ama içine işleyen soğuğu ile karşılaştı. Görünüşe göre birazdan yağmur yağacaktı.
Sevmezdi yağmurlu havaları. Ona hüznü çağrıştırırdı ama ne hikmetse bütün ilham yağmurlu havalarda kapısını çalardı.
Paltosunu daha sıkı tutarak artık ezberlediği sokakta yürümeye başladı.
Yetimhaneye vardığında yağmur başlamıştı bile, hemen içeri geçti ve bir fincan kahvesini aldı. Müdire ile mutfakta karşılaştı
"Merhaba Jeon Bey, serginiz varmış dört gözle bekliyor olacağız."
Korktuğu da tam olarak buydu. Herkesin öğrenip ona saçma sorular sorması, morali bozulmuştu ama bunu yüzüne yansıtmadı.
"Teşekkür ederim efendim, çocukları da bir ara davet etmek isterim."
Aslında serginin asıl konukları da onlardı zaten.
"Seve seve onlar da çok mutlu olacaktır. Ha dersiniz vardı dimi ben sizi tutmayayım."
"Ah evet şimdi gidiyorum."
Fincanını sol eline çantasını da sağ eline alıp mutfaktan çıktı. Sınıfın önün geldiğinde çocukları dışarıda beklemiyordu.
"Noluyor burada?"
"Ah Jeon Hocam bugün yeni birisi geldi, çok da güzel piyano çalıyor, yeni öğretmenmiş sanırım"
Olanları algılamaya çalışırken piyano sesleri tekrar gelmeye başladı.
"Tamam siz geçin ben de geliyorum. HADİ HERKES SINIFA."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
born to die
Fanfictionchoose your last words, this is the last time 'cause you and I, we were born to die